• insanın hayatındaki bazı kişiler tarafından; kişilikleriyle, size verdikleri değerle, tavır ve davranışlarıyla, size olan sevgileriyle oluşturulmuş, kalpte ömür boyu kalacak olanları vardır bunların...
    bir okul arkadaşı, bir öğretmen, bir müdür, bir akraba, bir yazar, bir oyuncu veya bir sevgili olabilir bu izlerin sahibi...

    izlerin kalıcığının, o kişilerin hayatınıza giriş ve çıkış zamanlarının kısa ya da uzun oluşuyla alakası yoktur... hayatınıza girmiş ve kısa sürede çıkmış olan birisi bile, hayatınızda senelerdir bulunan bir çok kişiden daha öne geçerek, hayatınız boyunca hiç silinmeyecek ayak izleri bırakabilir kalbinizde...
    bir de alakasız ama benim altı çok kalın kauçuk olan ayakkabılarım var...
  • işe geç kalmıştım. kahvaltıyı filan umursamadan evden çıkmam gerekiyordu bir an önce. saçımı taramakla uğraşacak vaktim yoktu. ömer çelakıl gibi görünmeme aldırmadım. ki aldırmamalıydım da zaten. patron asabi biri. geç kalan çalışanların kimilerini kırbaçladığı, kimilerine ise bi sike benzemeyen sesiyle romantik şiirler okuyarak ruhlarında onulmaz yaralar açtığı rivayet ediliyordu iş yerinde. korkularım had safhaya ulaşmıştı. o etkiyle gömleği giymeyi unutup kravatı boynuma bağlamışım. merdivenlerden yuvarlanırken -ona inmek denemez- yöneticinin şaşkın bakışlarından anladım bir şeylerin ters olduğunu. mehmet ali erbil'in olağan dışı sululuk barındıran esprilerine maruz kalmış orta yaşlı iş adamı gibi duruyordu karşımda. apartman aynasına koştum. halimi görende kapıyı kucaklamışsım. şoku kısmen atlattıktan sonra eve çıktım tekrar. kış ayları içerisinde olduğumuzdan, hava vücudun açıkta kalan her bölgesinin amına koymaya pek müsaitti. bot giymiştim o yüzden. onu çıkarıp, gömlek giydikten sonra tekrar bağlamak filan 20 dakikamı alacaktı. riski göze aldım, ayakkabılarla girdim eve. ayaklarımın ucunda ilerledim usul usul. uyandırmamalıydım annemi. zira cinnet geçirtmeye hevesli bir sinir sistemi var. ebemi sikertebilirdi olayı fark etse. salona kadar ayak uçlarımda, salondan odaya kadar sürünerek, odadan elbise dolabına kadar da amuda kalkarak ilerledim. iz kalmamalıydı benden..

    gömleği giyip kravatı da düzgünce bağladıktan sonra, gittiği tatilde aldığı alkol hasebiynen animatörlerin maymun ettiği aile babası formundan normal bir çalışan kıvamına geçiş yaptım. ve fakat dönüş yolu ızdıraplıydı, kederliydi. yer yer takla atarak bitirdim etabı ve kapıya ulaştım. rahatlamıştım gayri. lakin bu sabahın, akşam kopacak kıyametin habercisi olduğunu bilemedim. öngöremedim o hunharca saldırıları. kafamı sikeyim.

    işten dönende yorgunluktan asfaltı yalaya yalaya geldim eve kadar. çöle düşmüş orhan gencebay gibiydi koreografim. zik zak çizerek, dizlerim her an kırılacakmış gibi bir intiba bırakarak yol alıyordum. anahtarımla açtım kapıyı, odaya attım kendimi direkt. yastık deyu monitörü kucaklayıp yatmışsım. annemin çığlıklarıyla uyandım. kadın uyandığında evdeki, daha ziyade halıdaki, manzarayı görünce kendini kaybetmiş. sinir krizleri filan işte.. hijyen manyağıdır bi' parça. alnındaki sıcak suya bandırılmış tülbente aldırmadan odaya daldı. fuhuş yaparken ahlak polisinin bastığı adamlar gibi neye uğradığımı şaşırdım. monitörü filan alıp bi' köşeye fırlattım normal olarak. olanları anlamaya çalışıyordum. halıyı işaret ediyordu "halay mı çektin evde ayakkabıyla, bu halının hali ne? ha? hali ne dedim çocuk, cevap ver bana? yeni temizlemedim mi ben evi?" deyu bağırırkene. "işe geç kalacaktım, ondan öyle oldu" diyebildim. sindim bi' köşeye çaresizce. neyse ki sakinleşti ve fiziksel şiddete gerek duymadan salona gitti. en azından ben öyle olduğunu düşünüyordum. bok yemişsim maarim. bilgisayarı açmak içün oturduydum masaya. kafamı sağa çevirmemle terliği yüzümün ortasına yemem bir oldu. neye uğradığımı şaşırdım. kısa süreli bilinç kaybı oluştu, şoka girdim. kendime geleyim deyu tokatlayan babama "adnan aybaba öldü mi?" demişsim, bilinç düzeyine bakar mısın? hayır oda, daha doğrusu oturduğum masa salondan gelebilecek herhangi bir tehlikeye karşı savunmasız olsa anlarım ama bu olay fizik kurallarına aykırı yemin ederim. zira duvarın en dibindeyim neredeyse, o terliğin bana; hele ki yüzüme isabet etmesi için 180 derecelik bi' kavis alması gerekiyor. nasıl becerdin zalim kadın? nerde geliştirdin o yeteneği anlamadım ki? sensei misin, mortal kombat karakteri misin bre çeyrek aliye rona? burnumun orta yerinden vurdu lan. hesap et.

    vefakar babam burnumdaki kanı durdurmak içün yarım saat uğraştı sağolsun. pamuktan yaptığı tıpaçı yerleştirdik (pamuk, tıpaç, yerleştirme gibi kelimeleri kullanınca yanlış bişi gelmesin aklınıza. burundan bahsediyoruz). o sayede dizginleyebildik ırmaklar gibi çağlaya çağlaya akan kanı. o değil yapan kendisi değilmiş gibi, sanki ben akli dengemi yitirip kendi burnumu kırmışsım gibi davrandı annem. ağladı filan, "noldu ya böyle?" deyu deyu. "falsolu attığın terlikle burnumu kırdın, n'oldusu var mı?" diyemedim. içime attım. yanıbaşımdaydı zira. daha kanlı atraksiyonlara girebilirdi o vakit.

    hülasa, siz siz olun temizlik manyağı bir kadınla evlenmeyin. babam her akşam 2 duble atar evlendiği günü ana ana. düşün bak. boyu kısaldı sıkıntıdan. zor zanaat zira öyle birine katlanmak, katlanabilmek. bayram temizliğine 4 hafta önce başlar mı ya bir insan? böyleleri başlıyor işte diyeyim sen anla halimizi.
  • özellikle kültür gezilerini hakkını vererek yapabilen,

    yurt içi- yurt dışı kişisel gezi rotası planlarken 'http://ayakizleri.org/' adresinden derya deniz gezi raporlarına başvulması gereken,

    hüseyin şişman sorumluluğunda çok çok gezip tozan,

    yemesi içmesi keyif severliği bol doğa etkinlik grubu.
  • severiz, çünkü her zaman peşimizden gelirler,
    yeterince sevemeyiz, çünkü sadece bastığımız yerde belirirler.
  • yari kapali bir gezi grubu. aktiviteleri oldukca cesitli olan; cogunlukla birbirini taniyan insanlarin olusturdugu bir grup. amator ruh ile yapilan geziler oldugu icin caninizin sikilmasina imkan vermiyor. hem yuruyus yapip hem de tikinmaktan kendinizi alamiyorsaniz. mutlaka gezileri takip etmelisiniz. bir gunde yapilan 20 km. trekking faaliyetinden sonra yenen kaymakli kadayif'in tadi daha bir baska oluyor.
  • hala oldukça aktif olan gezi grubu. iki etkinliklerine katıldık, biri gece yürüyüşüydü. uykusuzluğun ve üşümenin etkisiyle biraz isyan etsem de oldukça keyifliydi. en güzel kısımları da hüseyin abi ile sohbet etme imkanı bulduğumuz zamanlardı. çok yaşa hüseyin abi.
hesabın var mı? giriş yap