• "bak otis(1), seninle cok guzel bir seyi yasadik(2)"

    (1)... isimle hitap maksimuma ulasir sanki isminiz az evvel konmus gibi, zart zurt tekrar edilir, bu ilk donem sizden hoslanirken(ya da oyle gornurken) ki isim tekrarlarinin yapisina ozdestir.cok onemlisin, normal insandan farklisin manasina gelir....
    (2)... iliski sahanedir, yasanan sey romankavidir,ask filmi olsa gozyasindan mendil eritir demye gelen bir laftir.

    "bu sure zarfinda senden cok sey ogrendim(3), sen de inaniyorum bu iliskiden kendi adina iyi seyler alarak hayatta kendi yoluna gideceksin. (4)..."

    (3) bu sure zarfinda hadiseni kavradim olayini cozdum, baklavanin kenarina ulastim manasina gelir. (4) sen anlasiliyor ki benden bi halt anlayamayacak kadar salak oldugundan ancak bu iliskiden yedigin sille ile guzel bir hayat kurmaya gayret edeceksin"

    "otis insanlar dogar, sever sevilirler.ve otis bazilari bizim gibi ayrilir, bazilari hayattaki gercek esini bulmak uzere yollarina devam ederler. ben bu iliskinin getirdigi yuk u ve hede hodoyu(5) kaldiracak durumda degilim, kimbilir belki ilerde bir gun hersey yerli yerine oturdugunda yollarimiz kesisir ve biz yine o eski biz olarak yeniden kullerimizden diriliriz otis....ne dersin hos olmaz mi?(6)"

    (5) dogadaki isleyis duzenini ozetleyip, ornek verip yasananin goruldugunun aksine damdan duser olmadigini ispat ettikten sonra, istifa dilekcesi gibi bir bolume gecilir.burada sanki is kosullari, ve saglik durumu musait degilmiscesine laf kalabaligi yapilir, yuk, sorumluluk, duzen, zaman gibi ici bosaltilmaya cok musait genel gecer ezer gecer kavramlar ortaya atilir. spesifik bir sey soylense(ayaklarin kokuyodu dayanamadim? kaslarim yandi kokusundan gibi) cevabi bulunabileceginden, boyle genel kavramlardan bahsedilir, uzay, matematik, felsefe, mantik denerek dinleyicinin kendi kafasindan bir acip cikarima yol acmasina izin verilir.
    (6) da ise yapilmak istenen "ayriliyoruz ama sakin beni unutma, bi ihtimal belki diyerek yasarsan bi gece ansizin gelebildigimde bombok olmayayim" intibagini uyandirabilmektir. insan bu imkanlarin denklesmesi fasaryasindan "ekonomi iyiye gidiyo imkanlari denklesir belki" gibisinden donemsel sonuclar cikarir, kullerden zumrudu anka cikarmaya calisir, uzun muddet.

    totalde tiradin amaci vurucu bir son ile filmin genel zevksizligi ve kalitesizligini ortmeye cabalamaktir.ogrenci filmlerinde kullanilan bir yontemdir, ogrenci zihniyetinde adama/kadina isler anca.
  • bu tiradlarda isminizin tekerrurunden isiminize yabancilasir, delirecek gibi olursunuz.isminizi duydukca ulan bu otis de kim? ya da ne? diyecek hale gelirsiniz.ot.is.oti.s.o.oti-s.ot-is.ooo-tis.
    iki tane agzina patlatmak istegi doar insanin icinde ama karsinizdaki insan antonius olmus sakiyorken "ya otis diyip durmasana sen iki saattir anten irtibat sefi gibi otis otis ne oluyo?" diyemezsiniz.
  • insana daral getirip ayrilma ambiyansindan disari cikarip "ooooeh" dedirten baska bir husus ta ifrada kacan 1.tekil sahis kullanimidir.
    "ben bunu boyle kabul ediyorum, ve ben seni bu halinle de yine de seviyorsam ve benim kalbimde yerini ozel tutuyorsamda, bu benim bu kararimi etkilemeyecek, benim fikrime etki etmeyecektir."

    ben ben ben ne oluyo anasini satayim pinokyo idin, kukla idin de az evvel mi ozbenligine kavustun, ozgur irade sahibi oldun? ayriligi falan unutup bu "ben" lafina takilir kalirsiniz.ulan megerse tek basina yasiyomus iliskiyi bu, biz bez bebekmisiz, pelus tilkiymisiz, aspartam baykusmusuz dersiniz.
  • hatta dayanamayacam bkz acacam
    (bkz: onemli anlarda isim ile hitap etme zorunlulugu)
  • "otis inan belki senden bile fazla sevdim ben(1), ama otis bu iliskinin bu koca puntolari beni yipratti artik, kucuk harfleri olan bir iliski yasamak istiyorum(2)"

    (1) nasreddin hoca misali inanmiyosan alete koy olcelim gibisinden bir cevabi oldugundan, her zaman kullanilabilecek, karsi tarafi "ulan o kadar da severken, ben onu sogutmusum ayiligimla" dedirtip top karsi tarafa atilmaya calisilir.basarili olunur

    (2) cezmi ersozden ogrenildigini sandigim bu grotesk benzetme de "iliski mi yasiyorum dizgi sefi miyim, yazi isleri muduru muyum belli degil?" denilmeye "iki tik tik bir fik fik daha isime geliyor" anlatilmaya calisilir. bu veya benzeri benzetmeler bir sekilde hayatimizin ilerleyen gunlerinde aklimiza gelir."lan ne denyoymus ha...benzetmeye bak nasil da kirpi gibi dinledim bisi diyo zannederek" gibisinden bir pismanlik yaratilabilir.

    "...otis...otis...(3)bu isim bana hep cok sey ifade edecek.sen ozelsin anliyor musun? ve hep oyle kalacaksin. aglamani istemiyorum, gozyasi dokmeni istemiyorum, mutlu hatirlamani istiyorum beni,(4) ve yasadiklarimizi oldu mu otis, otisim benim aslan otis, oldu mu canim cigerim, kuzucigim(5)"

    (3) bu pause konusmanin vurucu etkisini arttirmak icin yapilir.eee niye durdu ki bu? vaz mi gecti hersey degisiyor mu? gbisinden bir enerji alinilmaya calisilir, muvaffak olununca devam edilir
    (4)sen ozelsin, sen cesitsin cinssin gibi bir sifattir, ciddiye alip buyutulmemelidir, layigindan fazla anlam yuklenmemelidir.ama ben kime konusuyom. aglamani istemiyorum ise bir donem fenerbahce baskani ali senin yaptigi "taraftarlarin sakin olmasini istiyorum, bize yapilan bu haksizliga karsi siddete basvurmamalarini istiyorum, federasyon binasini kursunlamamalarini istiyorum.hakemlere tehdit telefonlari acmamalarin istiyorum" soylemi gibi "hadi aslanim agla agla da tam olsun" manasina gelen bir laftir.aglayacaginiz yokken aglamaktan bahsedilmesi bile insanin gozlerinin yasarmasina sebebiyet verebilir.kaldi ki bu kadar ciddi artikulasyonlu konusmada bambiden bahsedilse insna duygulanir.
    (5) buralari en son akilda kalacagindan cilalama parlatma bolumleridir.madem o kadar kraldim niye terkediyon ki? cevabini hakeder.
  • malum, sene olmus 2004; jargon da ufak ufak degismeye baslamis diyaloglarda. gunun populer kaliplarindan bir tanesi de political correctness, turkcenin icine ingilizce sokma inadi da almis basini gitmis; cillop gibi zemin hazirliyor mevzuya.

    ayrilik tiradlari olarak anilan, bir iliskiyi sonlandirirken politically correct olmaktir iste. ya da biraz daha argoya vuracak olursak sevgiliyi o noktaya degin oturdugu tahttan kaldirirken hayvanlik etmemek, bir bakima karincayi sikip belini incitmemektir.

    gerci bu tiradlarin gun yuzu gormesi, ask edebiyatinin sayfalarinda yer almasi icin taraflarin hamurunda ayiliktan, budakli mese odunlugundan biraz daha fazlasinin mevcudiyeti on kosuldur. aksi takdirde kallavisinden bir "siktir git" mesaji yerine ulastirmakta yeter de artar; taraflarin tercihine ve seviyeli iliskilerinin rakimina kalmis tamamiyle

    konuya donecek olursak: ayrilik aninda politically correct olmak, soz soyleme sanati gibidir. genellikle amaclanan, karsidakini kirmamanin da otesinde ayrilan* kisinin "iyi" imajini, "dusunceli" portresini bozmamaktir. hatta oyle bir sekilde ayrilmaktir sevgiliden, sevgilinin icinde ukde kalmaktir; "ben gidiyorum, dusuncemle basbasa kahrol" demeye esdeger.

    tezatlarla dolu, iliskide o noktaya degin yasanmamis duygusallikta konusmalara gebedir ayrilik tiradlari:

    - sen benim icin cok onemlisin(1). bunu bil(2).

    (1) aha buyrun iste: insan onemli addettigi bir seyi ardinda birakir mi ki? misal, yolculuk esnasinda muzik dinlemeyi seven bir insan cantasini toplarken discmanine bakip "evet, seni yanimda goturmek benim icin cok onemli; o yuzden evde birakiyorum seni." der mi? demez. e o halde ne diye ayrilik aninda sen benim icin cok onemlisin joker kalip gibi, temcit pilavi gibi cikar insanin onune?

    (2) bunun tek meali vardir: icinde patlasin. doktorun hastasina 2 hafta omrunuz kaldi dedigi ses tonuyla, gayet ciddi dile getirilir cogunlukla. "benim icin onemli oldugunu bil, bil ki kafa yor konu ustune; halet-i ruhiyen bozulsun" gibi bir tad birakir damakta. boyle sabun yemis gibi.

    - lutfen arkadas kalalim(3).

    (3) bunu binbir farkli yerde incelemisler sozlukte. arkadas kalmak basligindan teknik destek alabilirsiniz.

    - bunu yapmak benim icin de cok zor (4).

    (4) severek ayrilanlar kisvesiyle empati arayisina gidiliyor burada. "sadece sana koydugunu mu dusunuyorsun? ben burada neler cekiyorum haberin var mi?" altmetniyle guzel bir soylemdir bu. zor ise, istenmiyor ise neden yapilir hala, onu cozebilmis degilim. bu kadar mi zor ulan gogus germek iliskide yanlis giden seylere? neyse.

    toparlayayim, sapiyorum yine konudan: ozetle kirmadan ayrilmayi hedefler bu tiradlar. sezen cumhur onal hassasiyetiyle dile getirilir.

    bir de dipnot duselim: elbette vardir severek ayrilanlar; pek cok sey paylastiktan sonra insan gibi yollarini ayiranlar. onlari bu noktada yazdiklarimdan tenzih etmek isterim. benim burada tepkim, yine iliskiyi tek tarafli yasamak, yalanlarla hem kendini, hem de karsisindaki oyalamak isteyenlere.
  • çoook eskiden;

    ''bak otis seninle çok güzel şeyler....''
    -ne otis'i lan?
    ''ay şey pardon, ali seninle çok güzel şeyler yaşadık(1). lakin anam giller beni ecabukların veli'ye vermeyi düşünüyorlar(2). kaçıverceksen kaçıver. yoksa ben evleniyom''

    1-2= eskiden böyle şeyler yoktu.
  • " bir gün tanışacağız, arkadaşlığımızın arkadaşlık düzeyinde kalmayacağını bilerek arkadaş olacağız, sonra sevgili. bir ay, altı ay, üç yıl. sonra ben, bir akşam ya da sabah ya da gece yarısı, henüz sen beni terk etmemişsen tabii, herhangi bir neden belirtmeden çekip gideceğim. çünkü veda konuşmalarını beceremem. becerebilseydim altı sene önce evlenmiş olurdum. nasıl ayrılacağımı tahayyül edemediğim için evlenemedim. ama bu ayrı bir konu. (ve sana –bir cümleye “ve” ile başlamanın ona ilahi bir ton kattığını jonathan safran foer’den öğrenerek kullanmaya karar verdiğimi de belirtmek isterim– erkek dünyasının tam kalbinden bir tavsiye, bu tarz dostane veda konuşmalarını becerebilen adamlardan uzak dur lütfen. onlar bir gece uyanıp seni kıtır kıtır kesebilecek kadar kendine güveni yerinde adamlardır. onlar en düşmanca hislerini bile dostane biçimde ifade edebilen gerçek erkeklerdir, onlar ergen değildir. ece temelkuran ne güzel kadın.) her neyse. ve sen kendini bok gibi hissedeceksin. haklı olarak. ve üzüleceksin. ve sen üzüldüğün için ben de üzüleceğim. ama bunu çaktırmayacağım. ve sen benim taş kalpli ve vicdansız biri olduğumu düşüneceksin. götün önde gideni olduğumu düşüneceksin. bu düşüncelerini bir terbiye süzgecinden geçirip smslere dökeceksin. ve ben onları okurken şöyle düşüneceğim, “sanırım ben bu dünyaya insanların kalbini kırmak için geldim.” sonra bir gece saat ikide, alkollüyken telefon açıp bağıra çağıra dökeceksin içindeki bütün zehri. ama benim kafam o an yazdığım şeyin zehriyle dolu olduğundan senin zehrinden etkilenmeyeceğim ve diyeceğim ki, “yarın akşamüstü bir kahve içmeye ne dersin?” ve sen de diyeceksin ki, “yarın akşamüstü gelip seni bıçaklamama ne dersin bencil piç? bip bip bip biiiip…” her neyse. dışarıda kahve içmekten nefret ederim zaten, evde yeterince içiyorum. kahve içelim dememin nedeni, bira içip duygusallaştıktan sonra aynı döngüye tekrar başlamaktan korkuyor olmam. sonuçta bir gün, o kahveyi barış içinde içeceğiz, havadan sudan konuşacağız, herkesin herkessiz yapabileceğini bildiğimizden (tezer özlü ne güzel kadın); kendimizle, o ana kadar ki bütün aptallıklarımızla dalga geçebileceğiz ve en sonunda, “ne güzel böyle, bunu her zaman yapalım,” diyeceğiz. masaya gelen, donmuş sümüğü üst dudağına yapışık çocuktan selpak ve bu işi sadece hayır için yaptığını iddia eden adamdan tükenmez kalem alacağız. selpak mı kalem mi diye soracağım. tabii ki de kalemi seçeceksin. sonra aramızdaki sessiz anlaşmaya uyarak, bir daha bu kahve faslını hiç tekrarlamayacağımızı bilerek, ayrı yönlere gideceğiz. "

    emrah serbes
hesabın var mı? giriş yap