• yarıda kesilmiş çiş* gibidir. tam rahatlayıp, huzura eriyorum derken, aniden kesmek zorunda kalırsınız işemeyi, sonra çükünüz yanar da yanar... ulan işemeye başlamasam daha mı iyiydi be dedirtir... onun gibi.
  • kucağında çocuğuyla otobüse binen genç kadına yer vermek için ayağa kalkarsınız. kadın, kucağındaki çocuk görüşünü blokladığı için görmez, yanınızdan geçer gider. onun yerine zıpır bi' oğlan çocuğu oturur. böylece ayakta kalırsınız.

    o oğlan çocuğunun içine, hababam sınıfı tek ayak ayakta durma cezasına çarptırılmışken kıs kıs gülen dombilinin ruhu kaçmıştır. "nasıl kaptım yerini ama, pşikk" der gibi bakar çocuk. sanki köşe kapmaca oynuyoruz, dümbük!
  • memlekete gelinmiştir. babanın direktifleriyle* bir dolu iş için oraya buraya koşulmaktadır. eve uğranır. hemen bir şey alınıp, dönülecektir, bir yerlere yetişilecektir.

    evin kapısında, tam anahtarı çevirirken, cılız bir ses gelir. kulak kabartılır. hakkaten biri çağırıyordur. yan komşu...

    çocukluğumuzda, toprak ara sokakta, evlerinin önünde top oynadığımız, evlerini toza dumana buladığımız, bayramlarda ellerini öpüp, yalnızlıklarını paylaştığımız, fitre, zekat verilecekse, hep listemizin ilk sırasında olan, ama yardım almaya çekinen, arlı komşularımız. sigara içmekten suratı kahve rengine çalmış, ayakları tutmayan dedeyle, tarlada yıllarca pamuk toplamaktan elleri kasılmış, beli kamburlaşmış nine.

    zor bela yürüyerek kapılarına kadar gelmiş halil dede. "hoşgeldin"den fazlasını diyecek belli ki.

    - hoşgelmişsin oğlum
    - (elini öperekten) hoşbulduk halil amca
    - kaç yıl oldu be yavrum, hey gidi hey... elimizde büyüdün gittin, kocaman adam olmuşsun
    - sayenizde halil amca

    sesleri duymuş olacak ki, avlunun bitişindeki evin iç kapısına gelmiş fikriye nine. duyurmak için gücü yettiği kadar sesleniyor;

    - yavrum, selim'im hoşgeldin
    - (avluyu geçip, ona doğru giderken) hoşbulduk fikriye teyze

    bizim orada dedelere amca, ninelere de teyze denir hep. neden bilmem. ömürlerinin geçip gittiğini yüzüne vurmayalım diye mi acaba. neyse işte, öyle alıştırılmışız.

    - (kaskatı kasılmış, hep bir şey tutar gibi durmak zorunda olan elini öperken) nasılsın fikriye teyze, iyisin inşallah. iyi gördüm seni, maaşallah
    - sağol çocuum, naapalım işte, şükür. sen de istanbullardaymışsın
    - öyle öyle. iş güç, naparsın teyzecim
    - tabi yavrum tabi. tek işin gücün olsun. nerde ekmek yiyeceksen orda.

    o sırada, hala evin ön kapısında olan halil dede bizi izliyordur. uzaktan, bir meramı olduğunu hissettirir gibi, "i"yi uzatarak çağırır;

    - selim
    - (hızlı adımlarla ona doğru geri dönerken) buyur halil amca
    - yavrum

    bir şey isteyecek ama çekinir gibi. fikriye nine duymasın diye mi ki... iyice yanına gitmeden başka bir şey demez.

    bir eliyle elimi tutar. diğerinde bütün 50 tl vardır. parayı avucuma koyar.

    - şu köşedeki bakkal 1 lira fazla satıyor, şerefsizin damadı! öbür sokaktaki bakkaldan bi' tane uzun samsun alıver be yavrum. uzak orası. ayaklarım sancıyor. sizin kapının tıkırtısını duydum da, sen misin diye bağırdım. allahtan senmişsin. hadi bi' koşu alıp geliver be çocuum.

    bir yandan yetişilecek yer bekliyordur, diğer yandan yıllardır görmediğim komşumuz bi' yardım istiyordur. iş sktir edilir.

    - tabi halil amca, alıp gelmez miyim hiç
    - sağolasın yavrum. ha bi' de şu ucuz bisküvilerden alıversen. hani ortası beyazlı.
    - tabi tabi, olur. alırım.

    koşa koşa gidilir bakkala. uzun samsun'la biskuvi alınır. gelinir. halil dede, evlerinin kapısının önünde oturuyordur. gelince kalkar gibi hareketlenir.

    - (biskuvi, sigara ve 50 tl uzatılırken) buyur halil amca
    - nooldu yavrum?

    halil dede 50 tl vermiştir. uzun samsun'la biskuvi aldıktan sonra 50 tl geri gelmiştir. şaşırır.

    hali vakti yok bu insanların. madem bi' iyilik yapıyoruz, tam olsun diye düşünerekten, cepten verilmiştir biskuviyle sigaranın parası. nasıl cevap verileceği bilinemez.

    - (halil dedenin 50'lik olan avcunu kapataraktan) tamam tamam
    - nasıl tamam oğlum. olmaz öyle şey.
    - olsun amcacım, tamam o tamam

    daha fazla konuşmak istemez. yaptığı iyiliği suratına vuruyor gibi hissetmeye başlamıştır çünkü.

    - hadi kendinize iyi bakın, ben gideyim
    - yok oğlum. dur. öyle değil. bozuk para lazımdı bana. sen yine 50lik getirdin ya bana

    şapşallaşır. iyilik yapalım derken bi' işe yarayamamıştır. utanır. afallar.

    - haa... ben...
    - yavrum bozuk para lazım oluyor da. fikriye teyzen yoğurt alacakmış. alacağı kadının da bozuk parası yokmuş. ondan çağırdımdı ben seni...
    - hmm... tüh ya... ben de şey diye düşünm... tamam hemen bozdurup geliyorum.

    iş sktir edilmiştir ama baba da bi' yandan zırr zırr arar. büyük ihtimal "nerdesin oğlum sen" diyecektir. cevap verilmez, telefon zırr zırr çalmaya devam eder.

    para bozduralım diye, bakkal bakkal, dükkan dükkan dolaşmanın yolu gözükmüştür. küçücük köyün işlek dükkanları da hep bi' yerde, köy meydanındadır. köy meydanı da ta cehennemin dibindedir.

    çare aranır bi' süre. sonra yakındaki bakkala doğru yol alınır.

    - (50'liği uzataraktan) bi' samsun

    bakkal önce paraya, sonra çocuğa bakar.

    - ohoo... 50'yi kim bulmuş da biz bozucaz evladım

    hay skim çekilir.

    - tamam 2 olsun o zaman
    - iki de olmaz ki, onu da bozamam. sonra bende kalmıyor bozukluk. nasıl bulurum. bizim çocuk da yemeğe gitti zaten.
    - (ikinci hay skim) tamam 5 samsun, 2 tane de kremalı biskuvi ver o zaman, oldu mu!?
    - tamam

    alınanlar poşete doldurulur, koşa koşa halil amcaya doğru gidilir. koşarken, bir yandan hesap yapılıyordur. para üstü baya bi' eksilmiştir çünkü. tamamlanmaya çalışılır. cepte de 1 samsun, 1 biskuvilik üstü denkleştirecek gibi küçük paralar yoktur.

    yazın ortası, öğlenin sıcağı, koş, et derken sırılsıklam olunmuştur. halil dede kapıda bekliyordur. soluk soluğa poşet uzatılır. halil dede şaşırır. eğilip, poşetin içindekilere bakar.

    - (55-60 civarı, bi' tomar parayı uzatırken) buyur halil amca, demir bozukluklar da aldım
    - hah, allah razı olsun yavrum

    baba tekrardan zırr zırr çaldırmaya başlar.

    - hadi halil amca ben gideyim artık, kendinize iyi bakın

    fikriye nine hala iç kapının oradadır. oradan bağırır;

    - selimim, sağol çocuum. çok sağol. annene çok selam söyle.
    - (koşarken geri geri el sallayaraktan) siz de sağolun fikriye teyze, hadi hoşçakalın

    telaştan daha eve girip alacağını bile almadan geri koşmaya başlamıştır çocuk. o sırada poşetin içini karıştıran halil dede, çocuk köşeyi dönerken, kendi kendine mırıldanır;

    - teh... kısa bunlar yav... ah be yavrum, içilmez ki bunlar
  • gece yarısı bankamatiğin kart girişinde unutulmuş olarak bulduğunuz kartı, şifresini 3 kere yanlış girerek yutturmaya niyetlenirsiniz, olur olmaz birinin eline geçmesin hesabı. tam başardığınız anda sokağın köşesini dönen bir adamla burun buruna gelirsiniz. adam kart görüp görmediğinizi sorar, durumu anlatırsınız. “geldim işte, sen ne karışıyorsun ulan“ azarları ile dayak yemekten beter edilirsiniz.
  • yolun kenarında oturan birini dilenci sanarsınız para uzatırsınız, ihtiyacı olmadığını söyler teşekkür eder, mors olup yolunuza devam edersiniz. yol boyunca aslında ne kadar nazik bir şekilde sizi reddettiğini düşünüp rahatlamaya çalışırsınız.
  • yol ortasında çocuğunu döven anneye yaklaşıp "ayıp olmuyor mu hanfendi, yazık çocuğa" dedikten sonra, burkulmaktan kulağı kıpkırmızı olmuş çocuğun, işaret parmağını üzerinize tutarak "kel kel kel kel kel" gibi bir sonsuz döngüye girmesi. koşarak uzaklaşmak...
  • ordan oraya dolanıp yiyecek bişiler arayan karıncanın önüne çekirdek kabuğu koymak.akabinde karıncanın arkasına bakmadan kaçması.

    bir de; kendinden kat kat büyük olan çekirdek kabuğunu çekmeye çalışan karıncaya yardım etmek amacıyla çekirdekten tutup(karınca zarar görmesin diye karınca tutulmaz) yuvanın yakınlarına bırakmaya kalkmak.çekirdek tutulur tutulmaz karıncanın yine arkasına bakmadan bacakları götüne vura vura kaçması.
  • huzur evi önündeki ışıklarda, ne yapacağını bilemez bir şekilde bekleyen yaşlı teyzenin koluna girip, gülümseyerekten karşıdan karşıya geçirdikten sonra, arkadan yaşlıca bir amcanın "yardım ediin karımı kaçırıyolaaar" diye bağırması sonucu, etraftaki sağduyulu vatandaşlar tarafından linç edilmenin eşiğinden dönmek. fiyuu...
  • charlie chaplin, maddi açıdan zor durumda olan, eddie adındaki bir oyuncu arkadaşı için, onun adıyla "charlie chaplin benzerlik yarışması"na girer. arkadaşı pek sevinir. sonunda birincilik ödülünü alıp, borçlarını ödeyecektir.

    charlie chaplin 7. olur.
  • yaptigi yardimlari, kisilerin adi ve soyayadiyla birlikte koca bir utanc listesi halinde hazirlayip internette sunmaktir. ve evet malesef gercek ..

    ""utanç listesi” nihayet…
    20.08.2009 - 00:13

    ‘’pisuvar takıntılı’’ ordu valisi ali kaban’ın eşi neriman kaban, il genelinde yoksullara yaptığı yardımları yansıtan ‘’utanç listesini’’ nihayet kaldırdı.

    ankara - ordu valisi ali kaban’ın eşi neriman kaban, il genelinde yoksullara yaptığı yardımları yansıtan ‘’utanç listesini’’ nihayet kaldırdı. ordu valiliğinin resmi internet sitesinde, isim isim ve adresleri de verilerek yayınlanan yoksul listesi siteden çıkarıldı.

    ‘’dinen caiz olmadığı’’ gerekçesiyle il genelindeki cami tuvaletlerinde bulunan pisuvarları yıktıran ordu valisi ali kaban’ın eşi neriman kaban, valiliğin resmi sitesine ‘’sayın hanımefendi tarafından yapılan yardımlar’’ listesi koymuştu.

    ütü hediye etmiş..
    bu listede yoksulların isimleri, ev adresleri ve yapılan yardımların detayı yer alıyordu. neriman kaban’ın hangi yoksula, elektrik süpürgesi, termosifon, ütü, televizyon hediye ettiği, kimlerin tedavisinin sağlandığı deşifre ediliyordu. kocası tarafından istenmeyen kadın bile isim ve adresiyle listede yer aldı.
    diyanet işleri başkanlığı, yapılan yardımların deşifre edilmesinin ‘’dinen uygun olmadığını’’ açıklayıp eleştiriler artınca liste de dün sabahtan itibaren siteden çıkarıldı. "

    (bkz: http://www.gazeteport.com.tr/…iyaset/news/gp_525557)
hesabın var mı? giriş yap