• öpünce geçebilecek bir durum. baba yelkenleri suya indirir. gayet güzel anlayışlı biri olur. öpünce geçmezse ağlayınca kesin geçer. baba yelkenleri suya indirir. gayet güzel anlayışlı biri olur.

    edit: zannedersem bu başlık benim başıma kalmış. çünkü içeriğe bakınca böyle bir başlık açmamın bir anlamı olmadığı da açıkça görülüyor.
  • şahsi fikrim babaların henüz baba olmak için yeterli olgunluğu ulaşamamış olmasından kaynaklıdır. zira kendi bünyesi henüz kendi iç bunalımlarını, hatta kendi ergenliğini diyelim, atlatamadan evlenmiş üstelik baba olmuştur.

    günümüzde pek çok insan, mutlu aşk gecelerinin çocuğu olmadığı gibi, pek çoğu istenen değildir. kazara olan bir hadiseden ibarettirler.

    hal böyle olunca, baba çocuğu kıskanır. kendi egosunu henüz tatmin edememiş halde olduğundan, en başında, anne tarafından ikinci plana atılır. çünkü her ne kadar hazır olsa da olmasa da, anne kişisi içgüdüsel şekilde yavrusuyla ilgilenecektir. varan 1: karısının ilgisini kaybetmesi.

    çocuk büyüdükçe, üstelik kendisinden akıllıysa, ki genelde böyledir, daha çok ezik hissedecektir kendisini. misal, bilmem kim beyin çocuğu olarak nitelenmelerden çıkılıp, bilmemkimin babası olacaktır ki, bu ayrıca acı vericidir. varan 2: çevredekilerin ilgisini çocuğa yöneltmesi.

    yavaş yavaş bütün kalelerinin düştüğünü gören baba, bu durumda çocuğun üzerine gidip onu ezmek isteyecektir ki, kendi egosal tatminini yaşasın. ancak artık çocuk eski çocuk değildir, vurduğunde yeri öpsün; laf söylendiğinde altta kalsın. ha, gene çocuk babaya cevap vermeyecektir ama, anlayana, bu daha sağlam laf etmekten beterdir. haliyle baba da bunu anlayacak ve daha da çok sinirlenecektir. varan 3: aşırı sinirli hal yüzünden çevredekilerin azalması

    baba kişisi oturup, düşünüp, taşınıp fenafillah a ermedikçe sonu olmayacak bir süreçtir. fenafillaha eren kişi sayısı da, bunca aşamadan sonra, çok çok azdır. artık kendileri için yapılacak bi şey kalmamıştır. en güzeli, onları kendi iç hesaplaşmalarıyla bırakıp kendi yönünü çizmektir.

    böyle bir durumdan gelen çocuğun, anne/baba olmadan önce yapması gereken ilk şey ise, kendini anne ya da baba olmaya hazır hissedip hissetmediğidir. yoksa maksat üremek olsun mantığıyla, çocuk yapılmamalıdır.
  • bir sabah, yatağınızda bir adet at kafasıyla uyanacağınızın habercisidir..
  • onunla aynı ev ve iş ortamında bulunduğunuz halde gün boyu 20-25 cümle kurmanızdır.

    baba dindar, oğul ateisttir. (namaz falan kılmaz ama kılana tapar. inandığı dinin gereklerini yerine getirmez ama getirenden daha fazla savunur dini. böylelikle sevap kazandığını umarak içini ferahlatır)

    baba yaratılışçı, oğul evrimcidir. (çitanın saate 90km hızla nasıl koştuğunu anlayamaz, anlayamadığı için de tanrının onları koşmak için yarattığını öne sürer. yaratılan ilk çita da 90km hızla koşuyordur hatta. ilk insan bile yaratıldıktan hemen sonra konuşmaya başlamış, alet yapmasını öğrenmiş, mimari bilgisiyle evler yapmaya, tarlalar sürmeye başlamıştır.)

    baba kitap okumaz, oğul kitap okumadan uyuyamaz. (oğlunun 1200 sayfalık romanı neden okuduğunu bir türlü anlayamaz, hazmedemez. kendi okumadığı için içten içe bir kıskançlık duyar. "e ne oldu ki şimdi okudun da?" diyerek küçümsemeye çalışır. ona göre kişinin okuduğu kitap direk somut bir katkı sağlamalıdır kişinin hayatına. oğlunun kütüphanesine imrenerek bakar ama "kaldırsana şu kütüphaneyi çok yer kaplıyor" der. hem imrenerek bakar hem de görmeye tahammülü yoktur o kütüphaneyi. hayat kendisi ve oğlu arasında geçen bir güç savaşıdır. oğlunun kalelerini fethetmek onun görevidir.)

    baba posta, oğul cumhuriyet okur. (oğlunun elinde cumhuriyet gazetesini gördüğünde çılgına döner ve nasıl saldıracağını şaşırır. bir yığın laf sokma gayretinden sonra "ne biçim gaste bu ya! içinde adam akıllı resim bile yok!" diyebilmiştir.

    baba her akşam en az 4 duble içer, oğul haftada 1 kez 3-5 bira çakar. (dindar olmasıyla çeliştiğini mi düşünüyorsunuz? ramazanda içmeyerek iradesinin ne kadar güçlü olduğundan dem vurur. oruç tutar ama asıl kaygısı kilo vermektir. her iftar sonrası tartıya çıkar kilosunu kontrol eder.)

    baba müzik dinlemez, oğul metalinden klasiğine herşeyi dinler.(aynı baba "kuru gürültü dinleyeceğine insana yaşama sevinci veren müzikler dinlesene" diyerek öğüt verdiğini mükemmel bir baba olduğunu düşünür. klasik müzik kanalını açtığımda ise "çevirsene oğlum şunu gel atv ye star a" der.)

    baba geniş tabanlı lastiklerin karlı yollarda daha iyi sonuç vereceğini söyler, oğul ince tabanlı lastiklerin. (bir de kıt bilgisiyle açıklamaya çalışır. "bak şimdi sürtünme alanı ne kadar fazlaysa lastik yola o kadar iyi tutunur" falan der. oğluna bilimsel bir konuda brifing veren baba rolüne bürünür bundan kıvanç duyar.)

    baba için yurtdışına çıkmak sadece farklı hatunlarla beraber olmaktır, oğul için farklı mimari, farklı gelenekler, farklı düşünce tarzları, farklı yemekler, farklı bakış açıları demektir. (toplam 4 defa yurtdışına çıkmışlığı vardır. gittiği ülkeler hayli düşündürücüdür. tayland, rusya, moldova, kıbrıs.

    baba işe yeni eleman alma hususunda göğüs kalça bel kriterini esas alır, oğul geçmiş iş tecrübelerini, okuduğu okulu, insanlarla iletişimini. (kızın güzelliği de önemli değildir aslında. biraz fingirdesin cilve yapsın yeter baba için. nihayetinde patron olduğu için işçisinin ona muhtaç olduğunu ve onu sikmenin doğal bir hak olduğunu savunur. halbuki öz kızı da üst düzey bir şirkette çalışıyordur. ama bunu aklına dahi getirmek istemez. morali bozulur bu realitesi aklına geldiğinde.)

    baba rus kızlarını çiftleşmek için yaratılmış canlı organizmalar olarak görür, oğul için insandır hepsi. (şartlı refleks olmuştur adamda. akşam yemeğinde televizyondan gelen alakasız bir "rus" lafı bile otomatik olarak irkiltir bu adamı. daha bir dikkatle izler haberi. rusya da geçirdiği 2 haftayı bize anlatamaz bile. moskova'nın nasıl bir yer olduğunu sorduğumuzda üstünkörü cevaplar verir. neden mi? yataktan çıkmaya fırsat bulamamıştır muhtemelen)
  • birlikte fakat ters yöne gelişen hayatların neticesidir. erkek çocuklar için açıklanabilirliği daha fazladır.
  • evde babanın olmadığı zamanları sevmektir. babadan kaynaklanır genelde. empatiyi seven ve babasıyla anlaşamayan bir evlat olarak söylüyorum bunu. anlaşamamamızın tek suçlusu babam evet. bazen acaba ona göre iyi bir yönüm yok mu hiç diye sorguluyorum. nasıl anlatsam ki. babam kelime hazinesinden aşağıdakiler için şunları seçer mesela:

    dinlediğim müzikler: gürültü, sözleri anlamsız, saçmasapan, uyduruk, sanat yoksunu, kopuk (halkımızdan).

    okuduğum kitaplar: tekdüze, ufuk açmayan, bir şey katmayan, gereksiz, okunmasıyla okunmaması bir olan.

    izlediğim diziler: tekdüze, ufuk açmayan, ahlaksız, vakit kaybı, dünyayı mı kurtarmış oluyosun bunları izleyince.

    sevdiğim/izlemek için can attığım filmler: salakça, anlamsız, saçmalık, film mi bu şimdi. (izlemeden yorum yapıyor)

    saçım: şekli çok kötü, düzgün bağla, çirkin görünüyorsun, düğüne mi gideceksin hayırdır, komik.

    makyajım: gözlerin kapkara şiddete uğramış gibisin, rujun çok kırmızı, çirkin olmuşsun, düğüne mi gideceksin hayırdır, komik.

    kıyafetim: eteğin çok kısa/uzun, pantolonun çok dar/bol, çirkin olmuşsun, düğüne mi gideceksin hayırdır, komik.

    hasta olmam: o soğukta gece deniz kenarına gidersen böyle olur tabi, bir daha çıkamazsın dışarı, hava iyiyken de çıkamazsın, işimi bıraktım geldim, kalk su getir bana nazlanıyorsun, bence iyileştin, iyileştiğini söylüyorsun ama bence iyileşmemişsin yatağa gir.

    işim: vakti zamanında beni dinleyip şu okula girseydin osman amcanın kızıyla aynı işi yapıyordun bak o şimdi dünyanın parasını kazanıyor, adam gibi uğraş daha iyi yerlere gel, aslında senden bi beklentim yok.

    annemle kavga etmeleri: hep siz veriyorsunuz buna gaz, içten içe işliyorsunuz. araya girmeyin, girme, işinize bakın, konuşmayın.

    hayat görüşüm: insanın ayakları biraz daha yere basar. oy verdikleri partiye bak(bunu 4 yıl boyunca konuşur), amacınız beni delirtmek. (bol bol he deyip geçiyoruz, haklı çünkü. her zaman.)

    yaptığım yemek: olmamış, tuzu eksik, yağı fazla, tatsız, tuzsuz, yine de eline sağlık.

    arkadaşlarım: tuhaflar, boşlar, ya benden daha iyiler ya da maloğlumallar.

    kendisi: harika. çok çalışıyor, kumarı yok, içkisi yok, karı kız yok. para da veriyor. daha ne olsun.

    bu liste uzar gider. gerçi ona ait olanlar hakkında ben konuşsam kelime hazinemden hangi kötü sözcükleri seçerim, nasıl babamı yerden yere vururum şu an bilmiyorum ama onun çocuklarını eleştirirken acımasız olduğundan eminim. ve anlaşamamız işte bu yüzden, sırf bu yüzden işte kendisinden kaynaklanıyor.
  • evde huzuru ya odamda tekken ya da babam evde olmayınca bulmaktır.evde oldugum zamanlarda karsılasmamaya çalışmak.çoğu kişiye bahsedince ne olursa olsun kötü evlat oluyorum fakat öyle değil işte.hiçbir yaptığım tarafından beğenilmiyor ya eksik ya yanlış.hiçbir fikrim mantıklı,doğru değil ya aptalca ya da direk aklın hala beş karış yukarda diye damgayı vuruyor.bazen benmi hatalıyım diyorum baba sonuçta ama hayır olmuyor birgünden birgüne takdir ettiğini hatırlamıyorum sürekli bir kusur neyseki iki üç yıl içinde maddi olarakta muhtaç olmayarak kendimi ona karşı borçlu hissetmeyeceğim
  • üniversiteye başka şehre gittiğinizde de bitmez bu olay illa burnunu sokar üniversitene laf eder. artı olarak bir de annenizi de eline aldıysa bir an önce mezun olacağınız günü beklersiniz. (bkz: güzel günler göreceğiz)
hesabın var mı? giriş yap