bakışım
-
biraz simetri, biraz uygunluk, hepsi aynılık..
-
"bakıyorduk:
güzeldi; bakışımızda..."* -
-
(bkz: bakışımsız)
-
matematikte "eksen olarak alınan bir doğrudan, benzer noktaları karşılıklı olarak aynı uzaklıkta bulunan iki benzer parçanın birbirine göre olan durumu." anlamında kullanılan sözdür.
(bkz: simetri) -
bakışım birbirine bakışta olan, bakışanlık.
kakışım müzikte veya genel olarak sanatta ahenksizlik, bakışımsızlıkla ilintili sayılır. buradan (bkz: kakofoni).
(bkz: bakışık) -
iki yönlü ilişki, simetri.
a ile b arasındaki belli bir ilişki; b ile a arasında da varda o ilşki simetrik yani bakışımlı ilişkidir. karşıtı bakışımsız(asimetrik).
şöyle örnekleyelim: iki akran arkadaş bakışımlı, amca-yeğen olmak asimetrik, bakışımsız ilişkidir. -
rüzgara saplanan bir kedi ile başladı karanlığım
izini sürdüm karamsarlığın bükülmüş meridyenler boyunca
bozgun olarak başlıyordu yağmuru kargışlanmış belleğimin
zehirli beşiğimde, savanları yitmiş bir kedi saltanatıyla uyuyordum
hükümran değişimlerim oldu özerk solgunluklarla
tahtımı gıcır mezarlara yıktım
yenilenmeye pusulandım cennetin arsalarında
dünyanın kasıklarında yeniden doğuşların çapaklı sancısı
tetikliyordu büyülü yeni hayatın, kırklanmış ölümünü
sürünmeyi yeni emekleyen yılanların toprağa bulaşmasını
nasıl anlamazsa depresif karga sürüleri
aymazdım hayatın esrarına azalan herşey gibi
ıskalamak,kedi kentlerinde çöpe atılan kutsal kitapların okunmayan utangaç ayetiydi
(sessiz film dönemlerinde aykırı korkutucuklar sunuyordu ufak hışırtılar. çıt çıksa dağılacaktı kedileri kentlerin. çıkmaz sokakların yuvarlağımsı istilaları basacaktı çıkarlıklar aramaya gidenleri. gurbeti halkım dediğim uzak akrabalarım yaşarken, ben sokak lambaları ile zinadaydım. ışığın bekaretini karartaraktan. yeşil uydulu gezegenler de arıyordum yaşamın ölümden sonrasını ve distopik vedalarım esenliyordu yaratılışını cehennemin yükseltilerine oksijen yakarak. anlamsız suarelerde ölümü karşıma diktiler kaotik sololarla. eşlik etmek yetmiyordu böyle durumlarda ıslıklarla, şarkılara. şeb-i leyl kadar uzun öptüm soğurarak karanlığını kadınların. rahmine çekildim annemin rem uykusunda kalleşçe. hiçbir tarihin ortaçağında yeniden doğma tekerrürüm olmadı. inanılmayan kil heykeller oldum tapınağına kovulmuşların. yalnız bir puttum. süblim bir nehir. el greco renkleri basarken akdeniz’i mavinin astarında. o dilenci balad bana şu sırrı verdi: akdeniz soldu güneşlenirken bu yüzyılda, elden ele sıçrayan sadakalar gibi. ruhunun kepenklerini gözkapaklarında kapatanlar; susmayı sizden öğrendim. ve buruk güzellik olmayı. örselenmiş tapınaklar gibi)
karları tuttu başlangıçların, iyimser akında
arafta üşüyen ellerimi cehennemin sobasına tutan mevsim
surlarla korur kişiliğini
kapandı bakışmaktan kirpikleri elektriklenmiş gözleri kedilerin.
*
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap