• yaşadığın şeyleri hafızanda tutamamak bi nevi bunamak. her yaşta yaşanabilir.
  • bir ihtimal: bilmek (bkz: fishism)
  • balik adi verilen hayvan turunun icinde bulundugu durum.
  • her gün milyonlarcasının yendiğini düşünürsek sık veda edilen zor bir yaşam olmalı.
  • balığın sadece kuyruğu var isimli belgeseli hazırlayan ekibin aynı konulara değinip vicdan filmleri için hazırladıkları kısa belgesel filmidir.

    http://www.vicdanfilmleri.org/?see=n6ni1
  • yukarıyı seyretmektir.

    ---

    ada'ya...

    ---

    hayatlarını denizin üstündeki hayatı keşfetmeye adamış üç meraklı kaya balığı, kendi aralarında muhabbet ediyorlardı;

    kb1: biraz daha anlatsana, şu yukarıdaki turuncu topa ne diyorlardı?
    kb2: kümeş dediler herhalde...
    kb3: kümeş! ne ilginç bir isim. 974'üncü kızımın adına kümeş koyacağım...

    daha önce balıkçıların oltalarına defalarca takılıp -kaya balığı oldukları için- tekrar tekrar suya salınan, kuru diyarın halkı tarafından pek tutulmayan bu garip yaratıklar, sahip oldukları dezavantajı avantaja çevirip dışarıdaki hayatı keşfetmek, daha çok öğrenmek ve daha çok bilmek için balıkçılara yakalanıyor, suya geri döndükleri zaman, dışarıda duyduklarını birbirleriyle paylaşmaktan büyük bir zevk alıyorlardı. fakat bu iş oldukça tehlikeliydi; kuru diyar bilinmezlerle doluydu ve bu çelimsiz balıkların yaprak solungaçları, suyun üzerinde yeteri kadar vakit geçirmek için yeteri kadar güçlü değildi. diğer yandan, onlara mahalledeki bazı hemtürleri tarafından deli gözüyle bakılıyor, hatta kimileri, bu toplantıları şeytana hizmet etmek için tertiplediklerini, evet, tertiplediklerini düşünüyor, bu deyuslarla iletişime geçip sohbet edenlere karşı feci bir tavır alıyorlardı. onlarsa bu çağdışı hareketlere pek kulak asmıyor, ancak rock bar'da içip kafaları kıyak olunca "gün gelecek, o zavallı yüzgeçlerinizi bilimin önünde çırpmak zorunda kalacaksınız!", "kafanızı kuma gömerek kümeş'ten kaçamazsınız!", "çocuklarınızı akula yollayın lan!" diyerek nara atıyorlardı.

    kb2: akul ne hacı?
    kb1: valla geçenki büyük teknede öyle konuşuyorlardı; çocukları akula yollamışlar. iyi pera vermişler ama çocuklar da oradan meyzum olunca iyi pera kazanacaklarmış.
    kb3: pera ne ola ki?
    kb1: kazanılan bir şey.
    kb3: ne güzel bir isim!
    kb1: peki, meyzum?
    kb2: meyzum da olunan bir şey olsa gerek.
    kb1: ...
    kb2: ...
    kb3: ...

    ne zaman çakırkeyif olsalar, efkar kayasına gidip yeşil kahverengi yosunlara doğru sırtüstü uzanıyor, suyun altından yukarıyı seyredip böyle muhabbetler ediyor; kah gökyüzünden, kah kuru diyardaki şekillerden, kah bu diyarın efendilerinden bahsedip hayaller kuruyorlardı. günlerden salı'ydı ama onlar pazartesi'yi bile bilmiyorlardı.

    not: işbu entry kaya balığı kaya'dan esinlenerek hazırlanmıştır.
hesabın var mı? giriş yap