• enrique vila-matasın herman melvillein bartleby adlı karakterinden esinlenerek yazdığı roman. 2000 yılında fransada yılın en iyi kitap ödülünü almış ayrıca.
  • ingilizcesi için: bartleby & co
  • ... turkiye'de, mart 2005'te dogan kitap tarafindan yayimlanmis olan
    enrique vila-matas yapiti.
    ret yazarlari hakkindaki bu kitap, kucuk bir ansiklopedi belki de.
    yazmayi veya yazmamayi secersiniz, size kalmis ama;
    okuyunuz ve okutunuz,
    derim nacizane.

    *

    "bazi insanlarin unu ve degeri iyi yazmalarindandir,
    digerlerininki ise hic yazmamalarindan."

    jean de la bruyere
  • enrique vila-matas tarafından uzun ve titiz bir araştırma sonucu meydana getirildiği anlaşılan bir ret antolojisi.
    ironik, alaycı ve eğlenceli bir dille yazılmış.

    bu ret meselesini daha geniş kapsamlı düşünürsek yazar olmayan bazı isimler de eklenebilirmiş bu antolojiye. benim ilk aklıma gelen en iyi örnek: bobby fischer olurdu.
  • nadirkitap'ta 44 tl'den ucuza bulunamayan kitap. daha ucuza satılan bir tane var, kondüsyonunun kötü olduğu vurgulandığı için onu saymıyorum.

    edit : buldum kankiler.
  • ''yaşamımda yalnızca üç şey vardı: yazmanın olanaksızlığı, yazma olasılığı ve yalnızlık''

    size bambaşka bir bakış açısı getirdim. ret edebiyatı, bir kabus, bir ''yazmama'' sendromu.

    edebiyatta bir uğursuzluk var, moral çöküntüsünün en büyük sorumlusu yazmak!

    sözcükler bile terk etti bizi ve bununla da her şey söylenip bitti.

    peki, bu minik ansiklopedide, içerisindeki seksen beş maddede, bu sözlerin üzerine ne söyleniyor?

    fonda chet baker varken; platon, kafka, beckett, borges, wittgenstein, balzac, victor hugo, sokrates, burgess, salinger, zweig, wilde, cervantes, don kişot, schopenhauer, maupassant, tolstoy ve adını hatırlayamadığım birçok yazarın, hiç bakmadığımız yönlerini gösteriyor bize. hepsinin ucundan kıyısıdan da olsa yakalandığı bir sendromdan bahsediyor.

    hatta, bazı sıra dışı kütüphanelerden de bahsediliyor, brautigan kütüphanesi gibi; gönderildikleri yayınevleri tarafından reddedilmiş ve hiç yayımlanmayan elyazmaları toplayan :')

    ben yazmayı öğrendiğim günden beri hep bir şeyler yazdım. ilkokul beşinci sınıfta dergi çıkardım, okulda satışını yaptım; ortaokulda yazdığım öyküleri derleyip kendi defter-kitabımı yaptım filan. sonra ne oldu bilemiyorum, daha çok okumaya başladım ve ben de yakalandım bu sendroma. sözlükte düşüncelerimi dile getirdiğim basit şeyler dışında hiçbir şey yazamıyorum.

    utanıyorum yazdıklarımdan, okudukça, yazmamam gerektiğini düşünüyorum.

    her yıl yaşım artı bir madde ile bir ''to-do list'' yapıyorum kendime, bu yıl öykü denemesi yapmayı hedeflemiştim, bir türlü olmuyor, yazamıyorum.

    ''yazılmamak için yazıyorum. pek çok yıl yazılarak yaşadım, bir öyküyü temsil ediyordum. sanının başkalarını yazmak için, başkalarının düş gücüyle bulguladıklarıyla ve bilinciyle uğraşmak için yazıyorum. belki de başkalarının edebi tutumlarını incelemek için.'' gibi bir satır var kitapta mesela.

    keşke ben de bir an önce bu düşünceleri yaşayabilsem...

    bartleby ve şürekası ile yanlışlıkla tanışmış olsam da, sevdim. biraz didaktik bir yönü olduğu için yavaş ilerliyor ama, haberin olsun.
  • "13) bu metinsiz notlara başladığımdan beri, jaime gil de biedma'nın yazmama konusunda yazdıklarını, dipten gelen bir fısıltı gibi duymaktayım. kuşkusuz onun sözcükleri, bu labirente benzer ret edebiyatına çok daha büyük bir karmaşa katıyor: "belki de bu konuda, yazmamak konusunda bir şeyler daha söylemek gerekiyor. pek çok kişi bunu bana soruyor, ben kendime de bunu soruyorum. ve kendi kendime niçin yazmadığımı sormak, kaçınılmaz olarak, çok daha korkutucu bir başka soruya yol açıyor:
    niçin yazdım? eninde sonunda, normal olan okumak. favori cevaplarım iki tane! birincisi, benim şiirim -benim bilgim dışında kendime bir kimlik bulma girişiminden oluşuyordu; kimlik bulunup benimsendikten sonra, yazmaya koyulduğum her şiir üzerinde ısrarla durmak beni çok ilgilendirmiyor, çünkü hevesim kaçmış oluyor. ikinci cevabım da, bunların hepsinin bir yanılgıdan ibaret olduğu. ben şair olmak istediğimi sanıyordum ama aslında şiir olmak istiyordum. ve bunu kısmen başardım; ortalama bir çabayla iyi yazılmış bir şiir gibi, şu anda iç özgürlüğümden yoksunum. uykusuz, her şeyi bilen, her yerde aynı anda hazır olan o kaygılı zorbaya, o ağabeye gereksinim duyuyorum ve teslimiyet içindeyim: o zorba benim. yarı caliban, yarı narkissos'um, özellikle açık bir pencere yakınındayken beni sorguya çektiğini duyduğumda korkuya kapılıyorum: 'senin gibi 1950'li bir çocuk, böyle her şeye kayıtsız kalan bir yılda ne yapar?'
    'all the rest is silence"'
  • deneysel edebiyatın usta ismi enrique vila-matas'ın türkçeye bartleby ve şürekâsı ismiyle çevrilen romanı.

    roman, bir derleme veyahut günlük gibi. anlatıcı her bir notta hayır diyen, yazmamayı tercih eden, yazarlığa dair kırılganlık yaşayan yazarların hikâyelerini anlatıyor. bu hikâyelerin bazıları gerçek bazıları kurgu. yer verdiği yazarlardan bazıları hepimizin bildiği musil, beckett, kafka, melville, gombrowicz, salinger gibi yazarlar iken bazıları adını çoğumuzun ilk kez duyacağı yazarlardan oluşuyor.

    vila-matas'ın diğer eserlerinde olduğu gibi bu eserinde de sayısız kitap ve yazar anılıyor. kitabın en parlak yerlerinden biri gombrowicz'e hayran olan yazar adayının, gombrowicz ile akşam yemeği yedikten sonra yazarlığa karşı isteğinin ölmesi, yazarlığın hayal ettiği gibi bir şey olmadığını görmesinden sonra kendini mobilya gibi hissettiğini söylediği hikayeydi benim için.
    hiç şüphesiz en özel yeri de kitabı tolstoy ile taçlandırması ve beckett'ın şu sözlerine yer vermesiydi,
    "kelimeler bile bizi terk etti ve söylenecek her şey söylendi."

    edit: nunaa adlı yazara uyarısı için teşekkürler.
hesabın var mı? giriş yap