• philemon'un karısı.
  • kocası philemon ile beraber zeus'a gösterdikleri misafirlik ve yardımseverlik yüzünden,ya$amlarının son günlerinde kocasıyla beraber ıhlamur ve me$e ağaçlarına dönü$tüler.

    (bkz: #3511274)
  • yunan mitolojisi kapsamında olduğu halde tipik bir hızır öyküsü olan baukis ile philemon'un öyküsü için (bkz: philemon/@andrew). yaşlı baukis, kocası philemon ile beraber zeus'a gösterdikleri misafirlik ve yardımseverlik yüzünden, yaşamlarının son günlerinde *ıhlamur ve *meşe ağaçlarına dönüştüler. (bkz: baukis/@silmaril)

    baucis* (çok yaşlı bir nine):
    "sevgili konuk! yavaş! yavaş!
    patırtı etme! bırak kocam** dinlensin!
    uzun uyku güçlendirir yaşlıyı,
    kısa süren uyanıklığına güç katar onun." goethe - faust (çev. ismet zeki eyuboğlu)

    (bkz: baucis/@ibisile)
  • philemon adında yoksul bir köylüyle olan evliliği ile mitlere konu olmuş phrygialı kadın. pergamon'da (bergama) geçtiğine inanılan o meşhur anlatıya gelecek olursak:

    baukis ve philemon'un yaşları epey ilerlemiştir. lakin ilerleyen yaşları gövdelerinde ve yüzlerinde kendisini gösterse de gönüllerine sirayet edememiştir. eşler aldıkları bunca yaşa rağmen ilk evlendikleri gün gibi sevişirlermiş. evlerinde sevgi ve mutluluk ateşi hiç sönmemiş. anlatı gereği bir gün zeus dünyaya iner ve bir tanrı misafiri kılığında buraya(bergama'ya) gelir ama kimseden ev sahipliği göremez ve kovulur. baukis ise onları kabul eder ve cömert ocağında lahana ve et pişirir. yemek pişince masaya mis gibi kokan yabani bir nane sürerler. sonra zeytin, kırmızı turp ve külde pişmiş yumurta getirilir sofraya. zeus ve beraberindeki hermes bunları doya doya yer. philemon da arada testiden şarap doldurur onlara. ne var ki taslar doldukça, testideki şarap eksileceğine çoğalır. şaşkınlık içinde kalan baukis ve philemon sonra anlar ki bu gelenler sahiden tanrıdırlar. zeus onların gösterdikleri cömertlik karşısında bir cömertlik ihsan etmek için dileklerini sorar; onlar da bugüne dek kendilerini bir arada yaşatan zeus'tan, sonsuza dek bir arada yaşamayı dilediler. zeus, onları orada bir tapınağa bekçi kılar. aradan birkaç yıl daha geçmiş, karı koca tapınak eşiğinde güneşlenip, baukis philemon'a, philemon da baukis'e sevgi dolu gözlerle bakarken, birbirlerinin kollarından taze dallar, yeşil yapraklar fışkırdığını görmüşler. ikisinin de ayakları toprağa gömülmekte, gövdelerini kabuk sarmaktadır. kollarını birbirlerine dolayıp son bir öpüşle terk ettikleri bu form ile vedalaşmışlar. ağaç kabukları dudakları örtüyormuş ki, oradan geçen bir yolcu bir dalın öbür dala seslendiği işitmiş. ama tatlı tatlı sallanan yapraklardan başka bir şey duyamamış.

    bu anlatı bende hep var olan sevgiliyle sonsuz birliktelik arzuma en çok yakıştırdığım anlatılardan olmuştur. lakin fortuna benim payıma düşen ilhamı sevgiliyle bir olmaktan değil, ayrılıktan ve arzu edilmeyen bir yalnızlıktan vermeyi uygun görmüştür. bense dırdır edenlerden(ex hominum quaestu facta fortuna est dea) olmayıp payıma düşeni kabullendim.
hesabın var mı? giriş yap