75 entry daha
  • nazım hikmet'in 1927 yılına tarihli bir şiiri.

    mahpusanedeyim.
    mahpusanede kalbimin
    kanayan çıplak ayakları
    ne zaman çok uzun bulsa yolunu,
    hatırlarım bilmem neden
    azeri yoldaşım bayram oğlunu:

    baki.
    gece saat iki
    sularında ..
    karaşehrin kara damlarında yatanlar
    görüyor kanlı renklerin nescini uykularında ..
    yıldızların altında kara neft burguları
    hışırdıyor servilikler gibi derinden
    yüreğinden.
    bakıyor uykulu sarı gözler
    kara topraktaki yağlı neft birikintilerinden.
    gök kara,
    yıldızlar sarı.
    tek katlı,
    düz damlı dört köşe taş dükkanların
    kapalı kara kapıları.
    karaşehrin kara damlarında yatanlar
    görüyor kanlı renklerin nescini uykularında.
    baki.
    gece saat iki
    sularında

    taşlarda yuvarlanan
    nal ve tekerlek sesleri.
    seslerde seslenen sesler ..
    işte bir fayton geçiyor
    geçmede
    geçti:
    son evlerin yakınından
    uzağından
    ırağından..
    kara bir lanettir ki bu,
    kopmuş geliyor gecenin dudağından...
    bu faytonun fenerinde dehşeti var:
    hançerle oyulmuş
    kor
    ve derin
    gözlerin..
    taşlarda yuvarlanan
    nal ve tekerlek sesleri
    gittikçe uzaklaşan,
    gittikçe alçalan sesler...
    ortada demiryolu,
    sağ yanda karaşehir;
    solda fabrikaların
    duvarları yükselir.
    karşıdan fayton gelir.
    içinde bayram oğlu.
    bağlanmış kolu
    bayram oğlunun..
    karşıdan fayton gelir
    içinde
    bayram oğlu.
    jandarma sağı,
    jandarma solu
    bayram oğlunun...

    kolunu bağlamışlar
    kanadı kırık değil ..
    gözünde toplanan
    hıçkırık değil...
    gözleri ışık dolu
    bayram oğlunun.

    karşıdan fayton gelir,
    içinde
    bayram oğlu.
    ölümdür yolu
    bayram oğlunun
    bayram
    oğlunun..."

    kalbimi bunaltan bu dört duvar mı?
    ölümden öteye köy var mı???

    ***
    ["bırakın ağalar... bana otuz sene verin. boklarınızı yiyeyim* ağalar... boklarınızı..."
    fayton son kelimeyi sanki yere serili bırakıp gitmişti. ses halinde değil, eğri büğrü taşlardan yapılmış bir yazı gibi gecenin içinde donmuş duruyordu. (...)
    "fayton gidiyor. içinde bayram oğlu. jandarma sağı, jandarma solu bayram oğlunun... ölümden öteye köy var mı? ölümden ötedeki köy... ve toprak... ali uyanmamış galiba... uyanmadığı iyi..."] kemal tahir - karılar koğuşu
12 entry daha
hesabın var mı? giriş yap