*

  • tahar ben jellounun türkçeye beckett ve genet tancada bir çay adıyla çevrilmiş eseri. sel yayınlarından çıkmış bulunmakta.

    --- tanıtım bülteninden ---

    fas'ın tanca şehrinde, âşıkların, turistlerin ve entelektüellerin müdavimi olduğu denize nazır ünlü hafa kahvesi. taraçalardaki masalarda naneli çaylarını yudumlayan gençlerin arasında tanıdık bir sima, jean genet, tüm ekşiliği ve enerjisiyle siyah tarafta hayata diklenmekte.
    heykeltıraş giacometti'nin elinden çıkmışçasına zarif, samuel beckett, bu hayali karşılaşmanın beyaz tarafında. godot'yu beklercesine hayali bir metin... uzun yıllar genet'yle dostluğunu sürdürmüş, goncourt ödüllü yazar tahar ben jelloun'un kaleminden...

    "genet: haydi, haydi, kaçıyorsunuz, samuel, hiç fikriniz olmadığını söyleyecek değilsiniz ya bana? ingilizce öğrenmemekle övünsem de, herkes gibi ben de biliyorum ki godot'da god var, tanri!

    beckett: benim piyesimde eğer godot tanrı olsaydı ona tanrı derdim, bay genet. başka şeyden söz edelim, bu allahın belası piyesten gına geldi. eğer devam ederseniz, sizi cezalandıracağım: sizin yazdığınız en tumturaklı bölümlerden küçük bir demet okuyacağım size. claudel'den beter."

    --- tanıtım bülteninden ---
  • beckett ve genet'nin kitabın tam orta yerine işediğine şahidim.

    'beckett: haksızsınız! çiş! işte, üç harfi çiş, oldu. sizi burda bırakıyorum, işeyeceğim. şu lanet olası yaşlı sidiktorbamı boşaltacağım.

    genet: ben zaten yaptım!

    genet kahkahasını kaşkoluyla bastırır, sonra ıslanmış pantolonuna bakar.'

    sadece bu bile önce tahar ben jelloun'u sonra da bu kitabın türkçe basımını üstlenen sel yayıncılığı ve türkçe söyleyen ışık ergüden'i sevmek için yeter. yine de ekleyelim;

    kitap tiyatro metni formunda, 5 sahneden oluşuyor. genet ve beckett'ı saymazsak 11 kişi var. kitabın ilk sayfasında rol dağılımı yapılmış ve diğer kişilerin aynı oyuncular tarafından oynanacağı belirtilmiş. 1 kadın ve 3 erkek.

    meraklısı için diğer karakterleri yazayım;

    moha
    muhammed
    giacometti'ye benzer bir adam
    diego giacometti'ye benzer bir adam
    annette giacometti'ye benzer bir kadın
    fahişe
    jacky
    viladimir'i oynayan aktör
    estragon'u oynayan aktör
    kahve garsonu (yaşlı bir adam)
    bekçi kadın

    jelloun böyle uygun görmüş ama sahnede görmeden izlemeden bir şey diyemem, keşke oynansa ülkede de izlesek.

    öte yandan, zor bir metin olduğunu söylemem lazım. incecik bir kitap, kısa kısa diyaloglar göze kolay gibi geliyor ama genet'in hayatına beckett'ın eserlerine hakim olmadan kitaptan bir tat alınabileceğini sanmıyorum. dostu (jelloun) genet'i tam da beklendiği gibi apaçık bir şekilde yansıtmış, şöyle ki;

    'genet: annem, ben ki bir kadının üzerinden asla geçmedim, doğduğum an hariç; henüz kör, sağır ve kuşkusuz boğulmuş olduğum an. dinle, sam, ben bir oğlancıyım, kesin bir mantıkla öyleyim, gide ya da proust gibi, şu ikiyüzlüler gibi değil. oğlancı nedir bilir misin?

    beckett: evet... hayır...

    genet: dişi cinsiyeti, insanlığın yarısını yok sayan insan. anlaşıldı mı? (kendi kendine:) oğlancılık, benim en değerli hazinem.'

    kitabın üzerine attığım tarih 16.04.2012 imiş. neden sözlükte tek bir entry var diye sitem edecekken okuduğum tarihle yazdığım tarih arasındaki zamana bakıp susmayı yeğliyorum. belki de okuyanlar gizliden gizliye godot'yu bekliyordur yazmak için. ya da iskemleyi çekip kahvede konuşulanlara kulak kabartanlara naneli çayla birlikte burada konuşulan burada kalır sözlüğe taşımayın minvalinde şeyler söyleniyordur. bilemem. uyduruyorum. eğer öyle idiyse, 'yasa'ya karşı gelmiş olmanın keyfini genet ile paylaşıyorum.

    son olarak;

    'beckett: hayır, godot asla gelmez. yoksa bütün kariyerimi mahvedersin.'
  • sıcak ve sessiz tanca sahilinde iki dev'in hayali sohbeti .. ben jelloun'un biz hayalperestlere büyük armağanı ! şöyle tadımlık bir kuple sunalım o zaman ;

    "beckett : dinleyin, jean, ben burada tanca'da, eski deyimle sayfiyedeyim. kısacası, denizden ve güneşten yararlanmak için geldim. bana tiyatrodan, edebiyattan, teoriden falan söz etmezseniz sevinirim. tiyatro üzerine hiçbir teorim yok. tiyatroyu bilmiyorum, olsa olsa pek az biliyorum. hiç gitmem, kendi piyeslerim üzerine de hiç fikrim yok. şu godot'yu yazdım, nedendir bilmem başarılı oldu... bir hata ya da yanlış anlama olduğunu düşünmek için çok nedenim var. ben eğlenmek için yazdım onu, kendi "romanlarım" üzerinde beni tüketen o çalışmadan kaçmak için.beni tek ilgilendiren romanlar, onları da kimsenin okuduğu yok. o piyesi zorlama yazdım, karım suzanne'la aramızda sık sık geçen diyaloglarımızdan yararlandım. "absürd" bir yazar olup çıktım, bir "avangard ustası", bir nihilist... godot'nun kim olduğunu söylememi istiyorlar... ama ben godot'nun kim olduğunu bilseydim, tanrı aşkına, piyeste zaten söylerdim. "
  • keyifli bir fas akşamında iki dahi deli yazarın karşılıklı hayali muhabbetini anlatan sel yayınlarından çıkmış bir roman.
    tiyatro metinlerini sevenlerin okuyabileceği türden.

    --- spoiler ---

    moha: hapis yattığını herkes biliyor...

    genet: evet, ama hapishanenin bir cehennem oldugunu sanmayın. hapiste mutluydum ben. sağaltıcıydı. duvar muvar yoktu benim için. bütün kitaplarımı hapishanede yazdım, ama özgür kaldığımda, yitik biriydim.

    genet kahkahadan kırılır. sonra, kısa bir an düşündükten sonra.

    baksana, gallimard'dan haber çıkmadı! laurent boyer'ye gallimard'ın tam takım pleiade'ını muhammed katrani'ye göndermesi için yazdım... yüz cilt kadar.!

    ismini işiten muhammed konuşmaya girer:

    muhammed: nedir bu plê.. plê.. plêiade hikâyesi?

    genet: la plêiade. beş yüz yıldızın toplanması... aynı zamanda benim yayıncımın yayımladığı büyük yazarların bütün eserlerinden oluşan bir dizinin adı.

    kütüphane için ayırdığım odada iyi olur diye düşündüm, izzettin için. büyüdüğünde elini uzatıp herhangi bir cildi alması ve okuması yeter.

    muhammed: eee?

    genet: gallimard cevap vermedi. cimrinin teki, küçük bir hesap yaptım. 25 bin liradan, iki yüz cilt için, beş milyon eder, yani elli bin yeni fransız frangı. ama gallimard izzettin büyüdüğünde güzel bir kütüphanesi olsun istemiyor. bu ev daha da güzel olur, hayatla ve kitapla dolar. komşular da pisliklerini terasa atmaktan kaçınırlar.

    genet: ingilizce öğrenmemekle övünsem de, herkes gibi ben de biliyorum ki godot'da god var. tanrı!

    beckett: benim piyesimde eğer godot tanrı olsaydı - ona tanrı derdim, bay genet. başka şeyden söz edelim, bu allahın belası piyesten gına geldi. eğer devam ederseniz, sizi cezalandıracağım: sizin yazdığınız en tumturaklı bölümlerden küçük bir demet okuyacağım size. claudel'den beter

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap