*

  • abbasi halifesi harun reşit zamanında yaşamış bir derviş. kimliği hakkında pek bilgi yoktur. harun reşid'in kardeşi olduğu iddiları da vardır. paraya, mala, mülke, makama önem vermediği için bohem bir hayat tarzını benimsediği, bir nevi döneminin diyojen'i olduğu hakkında anlatılanlardan çıkarılabilir. internette aratmama rağmen karşıma elle tutulur olarak yalnızca aşağıdaki anekdot çıkmıştır:

    unlu ermis behlul dana'yi bir gun "namaz kilmiyor" diye harun resit'e sikayet ettiler. harun resit kendisine bile dindarlik telkin eden behlul'un namaz kilmamasina hayret etti. kendisini cagirip ikaz etti:
    - behlul senin namaz kilmadigini isittim. binamazligin herkesin diline dusmus. simdi derhal carsi camiine git, ogle namazini cemaale kil gel!..
    bu buyruk uzerine behlul hemen camiye gitti, abdest alip cemaate katildi. imamla farz namaz kilindigi sirada behlul dana namazin ortasinda imama hitaben "sen imamligi birak da esek cobanligi yap!" diye sert bir cikista bulundu, namazi birakip ayrildi. cemaat namazdan sonra olanlari harun resit'e ulastirdi. halife behlul'u yeniden cagirip sordu:
    - behlul, hakkinda sikayetler cogaliyor. camide ne halt ettin de cemaati kizdirdin? ustelik namazi yarida birakip cikmissin...
    - ey hukumdar, namazi yarida biraktigim dogrudur, cemaatin ofkesi de yerindedir. cunku isin ic yuzunu bilmiyorlar. bilselerdi onlar da benden farkli davranmazlardi. caminin imami namazdan once esegiyle bir yolculuktan gelmisti. namaza yetisecegim diye esegin yularini alelacele bir yere tutturup camiye girdi. namaz kildirirken okuduklarini degil, esegini dusunuyordu: acaba esegim oradan kurtulur mu, kaybolur mu? falan yere baglasaydim dana mi iyi olurdu?.. gibi... ben bunlari hissedince bu namazin kabul olmayacagini bildigim icin size nakledilen sozu soyledim ve namazi terk ettim. siz olsaniz ne yapardiniz?.
  • behlül dana harun reşit'ten bir görev ister. halife de der ki git seni bağdat çarşısının ağası yaptım, çarşıya çeki düzen ver. gider bir fırına ekmekleri tartar, bakar ki hepsinin gramajı noksan. fırıncıya sorar nasıl işler der bereketli mi. fırıncı yok der ne sattığımın ne kazandığımın bereketi var. çıkıp başka bir fırıncıya girer oradaki ekmekleri tarttığında tümünün fazla fazla olduğunu görür. aynı soruyu sorduğunda fırıncı çok şükür der işlerim de iyi kazancım da. bunun üzerine behlül dana halifeye tekrar gider yeni bir görev ister. halife "e verdik ya sana çarşı ağalığını" der. yok diye cevap verir. çarşının ağası zaten var, hem cezayı hem ödülü usulüne göre verip düzeni sağlıyor.
  • bir ramazan günü harun reşit, behlül dana'ya git der camide ikindiyi kıldır, sonra tüm cemaati topla iftara getir. mübarek gider iftar vakti 5-10 kişi ile geri gelir. halife şaşırır "ben sana cemaati getir dedim sen bir avuç insanla gelmişsin" behlül dana derki "namazı kıldırdım sonra caminin kapısına dikilip çıkanlara namazda okuduğum sureyi sordum bir tek bunlar bildi, gerçek cemaat bunlardır ben de toplayıp geldim"
  • ortaokuldayken, luzumsuz bir hocanin, satranc oynamasiyla ilgili, tuhaf bir hikayesini anlattigi ama benim onca okuma, arastirmama ragmen bir turlu o hikayesini bulamadigim, abbasi kisiligi... sanirim bizim hoca uydurmustu anlattigi seyi...
  • 805 yılında vefat etmiş, islam dünyasında evliya olarak tanınmış olan bir zat. ömrünün çoğunu bağdat'ta geçirmiştir.

    behlül-i dana olarak da bilinir...
  • hazret bir gün halife'nin (harun reşid) yanına üstü başı perişan halde çıkar. halife sorar:

    - ya behlül bu ne haldir? nereden geliyorsun böyle?"
    - sormayın hünkarım, cehennemden geliyorum.
    - ee, ne var ne yok cehennemde. sıcak mı bari?
    - yok sultanım. ben hiç ateş falan görmedim. oradikelere sordum, "burada hiç ateş yok mudur?" diye.
    - ne dediler?
    - "burada ateş olmaz. herkes kendi ateşini dünyadan getirir," dediler.
  • mısır'da bizim buraların nasreddin hocası gibi muamele gören dini bir şahıstır. "her koyun kendi bacağından asılır" sözünün sahibidir
  • (bkz: dana kadir)
  • -behlül dânâ hazretleri, yol üzerindeki bir virânenin yıkılmak üzere olan eğilmiş duvarına bakıp sık sık âkıbetini tefekkür ederdi. yine birgün derin bir tefekkürle orayı seyrederken duvar âniden çöküverdi. bu hâdise behlül dânâ hazretlerinde gözle görülür derecede büyük bir sürûra vesile oldu. onun bu büyük sevincine mânâ veremeyen insanlar, merakla ondaki bu değişikliğin sebebini sordular. behlül dânâ hazretleri onlara şu cevabı verdi:

    duvar meyilli olduğu tarafa yıkıldı!
    hazretin az evvelki sevincine bir türlü akıl erdiremeyen insanlar, behlül dânâ hazretlerinin bu sözleriyle iyice şaşkınlaştı. bu ifâdelerle onun neyi kastettiğini anlayamadıklarından bu defa şöyle sordular:

    peki bunda şaşılacak ne var?
    behlül dânâ hazretleri insanlara, derin tefekkürünün bir neticesi olan şu hikmetli cevâbı verdi:

    mâdem ki dünyadaki her şey nihâyetinde meylettiği tarafa yıkılıyor, benim de meylim hakk’a doğrudur, o hâlde ben de ölünce inşâallah hakk’a varırım. ey ahâlî! rükû ve secdelerimizle hakk’a meylimizi her an artırmaya gayret edelim ki başka yönlere yıkılmayalım!

    "kişi, yaşadığı hâl üzere ölür."
  • birçok kaynağa göre kürt şair. hatta kullandığı mahî mahlası da medli anlamına gelir. goranî ve lori lehçesinde şiirler yazmıştır. islamiyet'ten sonra kürtçe yazan ilk şair olduğu da söylenmektedir.

    dîroka wêjeya kurdî, feqî huseyîn sağniç, weşanên enstîtuya kurdî ya stenbolê, 2002.
    kürt şiiri antolojisi, selim temo, ı ve ıı. cilt, agora kitaplığı, 2007.
    qijika reş
hesabın var mı? giriş yap