*

20 entry daha
  • uyari: 3 entrylik bir dizidir, zamani olan ilkini birakip okumasin, bizim tarihimiz bu.

    oncelikle, muhtemelen derin bir fedakarlik duygusunu anlatan bu cumleyi gunluk hayatlarinda hatirlayan herkesin gozlerinden opuyorum. lakin bu guzel duygular icinde cosarken, siniri asip, tarihi gerceklerin carpitilmasina, olmamis birtakim seylerin sanki bizzat taniklik edilmis gibi anlatilmasina da goz yummamaliyiz.

    kronolojik sirayla gidersek, ingilizlerin hic direnisle karsilasmadan cikarma yaptiklari yalandir. 25 nisan sabahi, yani cikarmanin oldugu gun, mustafa kemalin 19. bolugu ariburnundan (ki cikarmalar ayni anda uc degisik yere yapilmistir, sadece ariburnuna * degil) yaklasik 7-8km uzakta yedekte tutulmaktaydi. cikarmanin ilk darbesini emense, albay halil sami komutasindaki 9. boluktu. yani ingilizlerle anzaklar tarlada dolasirmis gibi gelip, mustafa kemal'le karsilasmadilar. 9. bolukte sehit olanlar da turk ve osmanli birlikleriydi; onlarin cani da 57. alayin askerlerinkiyle ayni degerdeydi.

    neyse efendim, sonucta halil sami tutunamayacagini anlayip, mustafa kemalden asker destegi ister. ataturk de 57. alayini, bir suvari ve topcu birligini alir gelir. dolayisiyla mustafa kemali ovmek icin onu muneccim kiligina sokarak, hic emir almadan askerlerini alip gelmis oldugunu iddia etmek de fenadir. dingonun ahiri degil zira burasi, mustafa kemal de general degil bir yarbay (ve sonra albay).

    [edit: vietkong yaptigi uyariyla diyor ki, mustafa kemalin hareketinin onemi, emir almadan butun risklere karsi insiyatif kullanarak askerlerini konumlandirmasindadir. yani gelismelerden bilgisi oldugu icin muneccim degil ama emir de almadigi icin yaptigi hareket sonradan disiplin cezasina tabi olabilirdi, bu da ciddi bir ikilem. ben de katiliyorum. sonra da devam etmis:

    "ayrica, liman von sanders savas yıllarındaki hatıralarını yayınladığı "türkiye'de 5 yıl" isimli kitabında sunlari yazıyor: "ilk askeri zafer çelengini trablusgarp'ta kazanan mustafa kemal, sorumluluk almaktan zevk duyan bir liderdi. 25 nisan sabahı kendi inisiyatifi ile 19ncu tümenle taarruza geçmiş, ilerleyen düşmanı sahile geri sürmüş ve bundan sonra 3 ay süre ile arı burnu cephesinde tüm düşman taarruzlarına sarsılmaz bir azimle direnmişti. onun kudretine tamamıyla güveniyordum." (kendi insiyatifi ile diyor, benim emrim olmadan diyor) ayrica, ingilizlerin 1932 yılında yayımladıkları 900 sayfalık canakkale savaslari resmi tarihçesinin son sayfalarında yer alan şu değerlendirmeye de dikkat: "...tarihte, bir tümen komutanının uc ayri yerde duruma müdahale ederek yalnız bir çatışmanın gidişine değil, aynı zamanda bir seferin akıbetine ve bir milletin kaderine etki yapacak başarıya ulaşmasına nadiren rastlanır..."]

    iste bu noktadan sonrasi tamamen mustafa kemalin anlattiklarina baglidir: olan biteni onceden gorebilmek icin birliginin ilerisinde hareket etmektedir. askerlerinin yetismesini beklerken de 9. bolukten geri cekilen birkac asker gorur. cephaneleri olmadigini ve dusmanin yaklastigini soyleyen askerlere sungulerini takmalarini ve yere yatarak beklemelerini soyler. daha sonra 57. alay yetistiginde bu meshur sozunu soyler ve dusmanin kuzey kanadina saldirirlar.

    elbette bu sozun bir sembol olarak hem zamanindaki mucadeleye hem de su an bizlere bir emsal olmasi gerekmektedir. fakat muhtemelen bircogumuzun bildiginin aksine, bu sozun gercekten soylendigine dair de mustafa kemal'in 1917de genelkurmayin askeri tarih bolumune sundugu rapordan ve daha sonra (mart 1918) yine kendisinin verdigi bir roportajdan baska hicbir bulgu yoktur. bildiginiz gibi mevzubahis olay ise nisan 1915te vuku bulmustur. bu roportaja daha sonra deginecegim.

    dolayisiyla ataturkun konu hakkindaki anilarinin, icinde bulunduklari durumun gereklerinden ve daha sonraki carpismalarda 57 alayinin tamamen sehit olmasindan etkilenmis olmalari muhtemel. sonucta ataturkun hayatini ciddi bicimde merak edip okumus herhangi biri, onun hakkinda bildigimiz bircok seyin, uzun yillar sonra kendi anilarindan derlenmis oldugunu bilir. bunlarin bir kisminda da hem gunun sartlarina gore, hem de ozellikle genc ve hirsli bir subayken enver pasa ve dadaslariyla yasadigi cekismelere kendi acisindan bakmasiyla, kendi yorumunu da bolca katmistir

    velhasili kelam, bu noktada kesinliginden daha emin oldugumuz bir bulgu var ki hic bahsedilmemis olmasi ilginc (ilginc degil aslinda dupeduz kotu, uzucu) mustafa kemalin bu noktada birliklerine vermis oldugu resmi emir, olu bulunan bir turk askerinin uzerinde bulunmus:

    "hicbirimizin balkan savasindaki utanci tekrarlamak yerine olmeyi tercih etmekte tereddut edecegini sanmiyorum. fakat aramizda boyle insanlar varsa, onlari hemen ortaya cikarip, kursuna dizmeliyiz." (bu savasta onbinlerce osmanli askeri, birlesmis balkan devletlerinin ordularina karsi tek bir kursun atmadan kacip dagildi. ataturkun memleketi selanik de mucadele edilmeden terkedildi; kendisi o sirada suriyedeydi. balkanlardaki topraklarimizin cogu kisa zamanda yitirilirken, daha sonrasinda balkan devletlerinin de birbirine dusmesiyle, enver pasanin komutasinda bir miktar toprak geri alindi)

    simdi vatanseverlik edebiyati yaparken unutmayalim ki mustafa kemalin komutasindaki birliklerin hepsi turk bile degildi. iclerinde bu savasa karsi olan araplar da vardi. dolayisiyla tum turk askerleri istisnasiz kahraman olsalar bile (ki gencecik cocuklardan bahsediyoruz, kimileri ta suriyelerden donanimsiz gelmisler, vatan millet kavramlari egitimli subaylarin disinda cogu askerin dusuncelerinde daha yer etmemis) bu araplari hizada tutmak icin boyle tehditkar bir komuta gerekliydi. yani genel olarak savas boyunca, gaz unsurunun yaninda, o sartlar altinda liderligin gereklerinden olan korku ve disiplin de unutulmamalidir.

    (edit: kaynakcamiz, bunu takip eden iki entryi de kapsayacak sekilde, iki asagidadir. bu uyariyi da zamaninda yazmistim ki yakin tarihimizdeki gercekligi tartisilmayacak kadar kesin bazi bilgileri "ataturkcu"lere hatirlatirken reha muhtar zamaninin otesinden bildiriyor demek zorunda kalmayalim. maalesef bu da ise yaramiyormus.

    yine de diyordum, bu "vatanseverlerden" birkacinin merakini koruklemis isek; birilerini "ne diyor lan bu, hakkaten de boyle olmus" deyip arastirmasi icin zorlamis isek, helali hos olsun. amma velakin, su koca uc entry yazildigi gunden beri, 2001 a space odyssey efektleriyle defalarca zamanin otesine yaptigi yolculuklar esnasinda -ki bundan da defalarca okunup oylandigi sonucunu cikariyorum- topu topu bir mesaja sebebiyet vermis.

    yani birtakim hodukler boolean logic misali milleti ataturkcu ya da degil diye ayirmaya alismis ama her nasilsa o 2 bitlik beyinlerinde ataturkcu damgasini merak edip ogrenenlere degil mars okuyarak yurdunu sevdigini sanan kendilerine yapistiriyorlar. neyse, bu dudukleri sinirlendirmek hosuma da gitmiyor degil. assagidakileri okuduktan sonra bir de buna salyalansinlar: (bkz: atatürk'ün hataları/@immanuel tolstoyevski)

    2006 editi: toprak sayesinde farkettik ki bolukler tumenler birbirine girmis, 9. ve 19. tumenler olacak.
    2007 editi: imla hatalari
    2011 editi: linklere turkce harfler gelmis, guncelledik
    2023 editi: entry olarak kendi bilincimi kazandim, okudum ve begenmedigim icin yazarini oldurdum. diger entrylere de bir an once baskaldirmalarini dilerim
  • mustafa kemalin komutasindaki birlikler conk bayirini kaybetmemeyi basariyor. burada bir baska hurafe de 57. alayin tamaminin o emir sonundaki saldirida yokoldugudur. conk bayirini tutan birlikler bunlar oldugu gibi, daha sonraki carpismalarda da gorev almislardir. hatta bazi mensuplari tifusten olmusler. (hastaliktan olenlerin sayisi korkunc; cesitli kitaplarda 20-30 bin arasi olarak gosteriliyor) fakat denildigi gibi, bu alay son askerini de cephede yitirmistir ki bu, tarihte esine az rastlanan (hic rastlanmamis degil) bir cesaret ornegi.

    bu carpismanin yasandigi gunun ertesinde mustafa kemalin korktugu da basina geliyor ve araplar korkudan kaciyorlar. (yine, savas sirasinda birligini terketmis askerlerin sayisi inanilmaz boyutlarda, 60-70 bin arasi) neyse ki destek kuvvetleri, liman von sandersin emriyle mustafa kemalin birliklerine zamaninda katiliyor ve 5 gun sonra, yani 30 nisanda 5. bolukle de birleserek karsi taaruza geciyorlar. fakat bu taaruz kanli bir sekilde geri puskurtuluyor. yani bir baska sinirini asan heyecan urunu olan, "mustafa kemal gazi verdi, aynen denize doktuk" seklinde bir hadise gerceklesmiyor. isin asli, bu basarisiz saldiridan sonra trench warfare (mevzi savasi) durumunu almis mucadelede kimse kimseyi aylarca denize dokmuyor. ornegin 19 mayista (meshur sozden 3 hafta sonra) osmanli ordusu toplu bir saldiriya daha girisiyor ve bu da basarisiz oluyor.

    fakat isin ilginc yani 23 mayista mustafa kemal, almanlar tarafindan iron crossa layik goruluyor. isin asli bu son derece kurnazca bir hareket cunku mevzi savasi sirasinda alman subaylarla mustafa kemalin arasi gittikce aciliyor, hatta bir ara mustafa kemal biraz kurallara aykiri olarak, uslerine haber vermeden direk istanbuldaki genelkurmayi arayip almanlardan yakiniyor. bu madalyayla onu biraz sakinlestirmek istiyorlar kisacasi ama bu pek de ise yaramiyor. sinirler gergin cunku mevzi savasinda daha fazla kayip veren biz oluyoruz, zira bu mevziler durmadan muttefik donanmasi ve ustun topcu birlikleri tarafindan bombalaniyor, hayatta kalanlari da uykusuz birakiyor. 30 mayista, ataturk bir saldiriya daha onderlik ediyor fakat bu da puskurtuluyor. ertesi gun ise tam albayliga yukseliyor.

    bundan tam bir ay sonra ise, eskisinden daha buyuk bir kuvvete komuta ederken, muttefiklerin actigi bir atesi saldiri baslangici sanarak, bu firsattan istifade edip birliklerine onlarin mevzilerini ele gecirme emri veriyor. ne yazik ki hala mevzilenmis olan dusman saldiriyi karsiliyor ve bin sehit veriyoruz. o sirada cephede olan enver pasa duruma cok ofkeleniyor ve ataturku komutasindan aliyor. (ataturkun savunmasi ise saldiri icin uslerinden onay geldigi ve kendi subaylarinin, ilk anda ele gecirilen noktalari tutamayarak beceriksizlik yapmalariydi) sonucta mustafa kemal ilk saldirilarinda ve takip eden savunma carpismalarinda basarili olsa da, iyi mevzilenmis muttefikleri bircok kisinin sandigi gibi denize dokemiyor.

    aslinda muttefikler hicbir zaman denize dokulmuyorlar. onun yerine, churchillin kariyerinin buyuk bir hatasi olan bu cikarma ingilterede her turlu politik amaca alet edilirken, geri cekilme karari veriliyor ve cok basarili bir operasyonla fazla kayip vermeden 20 aralikta cekilme tamamlaniyor. hatta bu cekilmenin basarisi churchillin ayakta kalmasinin nedenlerinden biri oluyor.

    peki bu sirada mustafa kemal nerede? enver pasa tarafindan gorevinden alindiktan bir sure sonra liman von sanders tarafindan yeni bir komuta gorevine ataniyor, zira bu esnada muttefikler yeni bir cikarma yapiyorlar ve ilk ucunun aksine ilerlemeyi basararak bir avantaj elde ediyorlar. bu ilerlemeyi durduramayan albay feyzi, yavas hareket ettigi icin gorevden alinip ataturkle degistiriliyor. (feyzinin yapacak cok birseyi yoktu anlasilan; yorgun birlikleri 35-40 kilometrelik bir mesafeyi yurumek zorundaydilar) tekrar gorev alan ataturk, cekingen davranacagina, eskisinden de fazla bir birligin komutasini istiyor. arkadasi cok ileri gittigini soylediginde, o meshur cevabini verip, aksine bu yeterli bile degil diyor. (bkz: liman von sanders) liman efendi bunu kabul ediyor ve ataturk anafartalar grubu olarak bilinen birligin basina gecerek, cok basarili bir savunma ve basarili birkac karsi saldiri yaparak, destek kuvvetleri gelmeden once bile iyi bir konuma geciyor. daha sonra muhtemelen tifusten yataga dusuyor ve siniri iyice tepesindeyken, enverin karargahini ziyaret etmemesinin aralarindaki surtusme de gozonune alindiginda bardagi tasirmasiyla, istifa ediyor. fakat hep akliyla hareket eden ataturk'un bu hareketinin arkasinda da muhtemelen yeni acilan balkan cephesindeki firsatlar yatiyor (en sonunda almanlarin ruslari yenip varsovayi almalariyla tereddutunu sona erdiren bulgaristan, bizim yanimizda savasa giriyor)

    liman von sanders, arasi hic iyi olmamasina karsin yeteneklerine ihtiyaci oldugu icin, envere ataturkun istifasini kabul etmemesi yonunde baski yapiyor. enver buna uyuyor fakar ataturkun isteklerine kulak asmiyor ve onu bekledigi gibi makedonyaya degil, irak'a tayin ediyor. mustafa kemal de bunu ancak irakin tumunun hem askeri hem de sivil idaresinin kendisine verilmesiyle kabul edecegini acikliyor. bu istegi de karsiliksiz kaliyor. sonunda cephede alman subaylariyla anlasmazliklari had safhaya ulasinca, uydurma bir saglik raporuyla istanbula geliyor ataturk. ve iste buradayken aliyor ariburnundan cekilen ingilizlerin haberini. bulgarlarin da bizim yanimizda savasa girmeleri, onlarin son basari umudunu da yoketmis. basarili ve duzgun bir cekilme oldugunu ogrenir ogrenmez cok uzuluyor cunku iddiasina gore geri cekileceklerini anlamis ve bu firsattan istifade, dogru bir zamanlamayla genel taaruz yapilmasini istemis. dedigine gore bu isteginin kabul edilmemesi kendisini cok uzmus ama eger bu caresizlik icinde, geri cekilmeye canakkalede bizzat tanik olsaydi cok daha fazla uzulurdu.
  • (dost canlisi uyari editi: arada sirada sayfa basina denk geliyor diye soyleyeyim, onceki iki entryle birlikte holistik bir anlayis icinde okuyun, sinerji yaratin, carpe diem diye bagirin. ama tek basina alinmasinda da sakinca yoktur)

    anlamamiz gereken nokta, mustafa kemalin bu noktada hala genis capta taninmadigi, anafartalar kahramani olarak anilmadigi, ben size savasmayi degil, olmeyi emrediyorum cumlesinin kimse tarafindan bilinmedigidir.

    ataturk, istanbulda vaktini, basarilarinin taninmasi icin donemin etkin simalarini ziyaret ederek, yani lobi yaparak geciriyor. bundan pek verim alamiyor cunku taniyanlar da onu uyumsuz, asi biri olarak goruyorlar cogunlukla. istanbulda, ittihat ve terakkinin icinde konumunu saglamlastiramayinca, sansini sofyada denemek istiyor fakat buraya vardiginda yeniden goreve atanmis, ermine bir birlik verilmis oldugunu ogreniyor. caresizlik icinde bunu kabul ediyor. fakat ilk defa, bu birligin komutasini teslim almak uzere edirneye geldiginde, kendisi adina duzenlenmis bir karsilama toreni buluyor. mustafa kemal cok yasa nidalari, gelibolunun ve anafartalarin kahramani pankartlariyla karsilaniyor. elbette bu sivil halkin ve hatta edirne valisinin bile girisimiyle olmus birsey degil; arkadasi binbasi izzettin tarafindan organize edilmis bir toren.

    zaten bu torenin gercek havayi yansitmadigi, o siralarda istanbul’da vuku bulmakta olan, sultanin gazi olmasi serefine yapilan torenlerde de ortaya cikiyor. (bu arada sultan, sanirim beylerbeyindeki sarayindan adimini disari atmadan gazi oluyor. zaten bircok konuda olan bitenden pek haberi de yok) bu torenler esnasinda geliboluda carpismis birlikler resmi gecit yapiyorlar, enver uzun bir resmi tesekkur konusmasi yapiyor ve evet, mustafa kemal’in ismi burada da hic gecmiyor.

    burada ve onceki olaylarda enver pasanin herhangi bir komplo yaptigi kanitlanmamis olsa dahi, ataturkun kendi icin tehlike arzettigini en baslardan kavramis ve eline firsat gectikce, onun fazla guc kazanmasini onlemis. ornegin onu 1916de. ataturk 35 yasindayken generallige yukselttigi zaman yanindakilere “emin olun ki pasa oldugunda, sultan olmak isteyecek, sultan olursa da bu sefer allah olmak isteyecektir” der. bu gercekten soylenmemisse dahi, enverin goruslerinin buna parallel oldugu aciktir. yalniz kisa yoldan, sirf iliskileri sayesinde rutbe ve sifat kazanan ataturk degil, kendisidir. yine ataturke atfettigi o hirs, kendisinde de napolyonu aratmayacak derecede mevcuttu. o napolyon ki ulkesi icin degil, kendi unu icin savasmis olmasi yuzunden ataturk tarafindan sikca elestirilmis ve bu elestirilerin ucu her seferinde bilerek enver pasaya dokundurulmus.

    isin asli mustafa kemalin adi genis capta, taa 1918’e kadar sakli kaliyor ve gelibolunda yaptiklari, basta da belirttigim gibi ancak 3 sene sonra gunyuzune cikiyor ki bunlar da kismen kendi tanikligina dayaniyor. mart 1918deki bu baslangic, milliyetci bir dergi olan yeni mecmuada, sonradan cok yakin arkadasi olan rusen esref isimli bir gazeteciyle olan roportajdan ibaret. her ne kadar bu roportaj derginin 130. sayfasinda yayinlanmis da olsa, lobi calismalarinin ilk meyvesi bundan sonra toplaniyor. gercekten de cogumuzun ogrendiklerinin aksine, mustafa kemalin kariyerindeki yukselis ve basarilarinin taninmasi epey zorlamayla ve biraz da sansa bagli olarak gerceklesiyor. cogumuzun hayalindeki gibi her basarisiyla halkin kahramani olan, gonullerde that kuran, subay arkadaslari arasinda sayginligi artan, sabit bir yukselis degildi onun hikayesi. basarili olsa da bu dunya adil degil; kimse hakkini ona teslim etmedi, bunun icin ayrica mucadele etmek zorunda kaldi ve bu yolda da tarihi olaylar dahil bircok seyi -tipki en buyuk rakibi enver gibi- avantajina kullanmak zorunda kaldi. tarih bilimi bu yuzden onemli ve gereklidir iste. ugruna methiyeler duzulen ve her ayrintisina kadar sasmaz bir kesinlikle bilindigi varsayilan bircok ataturk ve gelibolu hikayesinin ana kaynagi da, olaydan uc sene sonraki bu roportajdir. tipki biyograficisi enver behnanin dedigi gibi, ancak bundan sonra gelibolunun kahramani ve istanbulun kurtaricisi imajini edinmeye baslar.

    ben size olmeyi emrediyorum sozunun ardindan gerceklesen hadiseler bunlardir efendim, dolayisiyla artik "dogrusu savas degil taarruz etmeyi emrediyorum"lara takilmayalim; isin asli bu isin dogrusu yok. fakat basta da belirttigim gibi, bu soz o anda hic soylenmemis olsa bile, bu onu kesinlikle daha onemsiz yapmaz. zira o savas sirasinda yapilmis fedakarliklari, bir ulkenin insanlarinin biraraya gelip kulturlerini, dinlerini, yurtlarini koruma icgudusuyle kendilerini feda etmelerini sembolize eder bu soz. yalniz birbirini takip eden bu uc entry boyunca isaret ettigimiz gibi, tarihi incelerken ve bazi olaylarin dogal olarak edebiyatini da yaparken, en nihayetinde bu isin bir bilim oldugunu unutmayalim. burada altmis kusur entry boyunca, bu meshur sozun insanda yolactigi duygular hakkinda cogunlugu icten ve samimi bir sekilde yazilmis yazilarin yaninda, en azindan bir kac tane de isin daha bilimsel yaniyla ilgili olan, bu sozun ortaya cikisi ve yayilisiyla iliskili olarak olan bitenleri anlatmaya calisan entryler olsa daha iyi olurdu. “bu yazdiklarim her ayrintisiyla dogrudur, ben bu eksikligi tamamen giderdim”den ziyade, asil derdim bu bakis acisinin hakettigi sekilde yerlesmesidir. zaten o vakit, eninde sonunda, gercege daha yakin yorumlara ve bilgilere ulasacagiz, bu entryler de nihai bilgilerden ziyade sadece birer basamak olacaklardir.

    bu baglamda, son soz olarak yine sikca rastlanan bir baska tarihsel hataya deginelim. yukarda bahsettigim fedakarliklar ve ozellikle subaylarin vatanseverligi had safhada olsa da, o zamanlar basit askerler arasinda vatan, millet kavramlari yer etmemisti. fransiz devriminin milliyetciligi 19. yyin sonlarinda turkiyede etkisini gostermisti ve bu da ancak aralarinda mustafa kemalin de bulundugu, iyi egitimli ve vatansever kusakla sinirliydi. suriyeden, libyadan getirilen koylulerde, araplarda, anadolunun icinden gelen insanlarda bu kavramlar yoktu. millet degil ummet vardi, vatan degil islamin evi vardi. fedakarlik ayni fedakarlikti ama jon turk subaylariyla, komuta ettikleri bu garibanlarin motivasyonlari farkliydi. bu konuyu en guzel sekliyle, musafa kemalin bizzat kendisinin, 20 haziranda hala canakkaledeyken, istanbulda yasayan ve en cok etkilendigi kadinlardan biri olan corinne lutfuye yazdigi mektupta goruyoruz:

    "burada hayatimiz cehennem gibi. iyi ki askerlerim dusmandan daha cesur ve dayanikli. ustelik, kisisel inanclari onlari daha da dayanikli yapiyor; olumleri anlamina gelen emirleri yerine getirmelerini kolaylastiriyor. onlar icin sadece iki dogaustu sonuc var: ya inanclari adina zafer kazanacaklar ya da sehit olacaklar. bu ikincisinin ne demek oldugunu biliyor musun? dogrudan cennete gitmek demek. orada allahin en guzel kizlari olan huriler tarafindan karsilanacaklar ve sonsuza kadar tum istekleri yerlerine getirilecek. ne buyuk bir mutluluk!"

    elbette cevresindeki cogu turk subay gibi, mustafa kemal de bu inanclara hic sahip olmadi. onun kahramanliginin kaynagi ve dayanagi modern turkiye hayaliydi, vataninin bagimsizligiydi.

    kaynakca
    (ustteki uc entry icin, canakkale savasi, ataturkun hatalari, liman von sanders, mehmetcik basligindaki entryler icin de gecerlidir)

    1) mustafa kemal ile kacan birlikler arasindaki diyalogun "merminiz bittiyse sungunuz var"a kadar olan kismi, genelkurmay baskanliginin askeri tarih bolumune ocak 1917de sundugu raporda bulunur.(ataturkun butun eserleri, 1, 292)

    2)diyalogun geri kalani ise, yani savasmayi degil olmeyi emrediyorum kismi, mart 1918te rusen esref unaydina verdigi roportajda gorulmustur (sapolyo, 106,108)

    3) olen askerin cebinden cikan resmi emir ise birden fazla kaynakta yer alir. (aspinall-oglander, 1, 296)

    4) mustafa kemalin, uslerine ve liman von sanderse gitmeden, direkt genelkurmaya durumu sikayet ederkeb cektigi telgraf ve sonunda liman efendiyle arasinin iyice acilmasi (ataturkun butun eserleri 1, 218; makedonyadan ortaasyaya enver pasa, 3, 252-253)

    5)bu arada bu olaylar esnasinda mehmet cavusun efsanesinin de yayilmasinda etkili olur ve bundan da corinne lutfuye bir mektubunda bahseder (ozverim, 53) konuyla ilgilenenler icin (bkz: mehmetcik)

    6)ataturkun yaptigi kritik bir hata sonucu bin askerin sehit olmasi ve sonrasinda kendisini, uslerinin de bu hareketinden haberi oldugunu ve kendi subaylarinin kotu yonetim gosterdiklerini soyleyerek savunmasi (ataturkun butun eserleri, 1, 389-396) daha fazla bilgi icin (bkz: ataturkun hatalari)

    7)o sirada cephede bulunan enver pasanin bu olay uzerine ataturku kumandanlik gorevinden almasi (erikan, 181)

    8) yine corinne lutfuye yazdigi ve askerlerin dini goruslerinin onlarin kahramanca carpsmasini kolaylastirdigini anlattigi mektup (ozverim, 56-57) saniyorum mektubun orjinali de bulunmus, sadece taniklik degil.

    9)mustafa kemalin tripoliye gitmesine gerek kalmamasi ve liman von sandersin butun surtusmelere ragmen onu sonradan anafartalar grubu olarak anilan ve eskisinden daha buyuk bir birligin basina getirmesi alman komutanin kendi savas anilarinda da yazar ve ataturkten ovguyle sozedilir. yiine baska bir mektubunda (bu sefer envere gonderdigi) ikisinin arasini yapmaya calismis ve bunun icin tekrar ovguler duzmustur. enver pasayla ataturkun arasinin bu kadar bozulmasi ise, ataturkun 27 eyluldeki istifasi zamanina denk gelir.

    10)enver pasayla arasi duzelir ve mustafa kemal istifasinin ardindaki nedenlerden biri olan, bulgaristanin savasa girisiyle yeni acilmis balkan cephesine atanmasini rica eder. iligli telgraflar (ataturkun butun eserleri, 1, 271; makedonyadan ortaasyaya enver pasa, 3, 263)

    11)ama ataturkun bu taktigi basarili olmuyor, iraktaki cepheye ataniyor. ya enver pasa onun guc kazanmasini istemiyor makedonyadaki subaylar arasinda veya zamaninda ataturk suriye ve filistinde 3 seneye yakin gorev yaptigi icin araplar konusundaki tecrubesi yuzunden. ataturk bu gorevi ancak ve ancak irakin hem valisi hem de generali, yani sivil ve askeri bakimdan tek sorumlusu olursa ve yardimcilarini secme gucu olursa kabul edecegini belirtiyor. bu konuda ufaktan lobi calismalari yapiyor (calislar, 59 ; salih bozok, 176 ; ataturkun butun eserleri 1, 272)

    12) tekrar istedigi olmuyor, nitekim goreve tecrubeli van der goltz pasa getirliyor ve kendi bulundugu birlikler ise sadakatleri ve cesaretlerinden suphe ettigi arap birlikleriyle destekleniyor (liman von sanders, 90-91)

    13)sandersle arasi bozuluyor iyice ve ayarlanmis bir hastalik raporu sayesinde, daha fazla kriz cikmadan istanbula donuyor (calislar, 65)

    14) istanbulda, salih bozokla beylerbeyi sarayindayken, muttefiklerin basarili geri cekilme haberini aliyor ve kendisinin bunu onceden sezip buna izin vermeyecek sekilde genis capli bir saldiri onerdigini soyluyor bozok'a, istanbulda olmasinin ve bu uzucu olaya taniklik etmemesinin sagligi icin daha iyi oldugunu da belirtiyor (salih bozok, 177)

    15) muharebeler esnasinda verilen kayiplar (makedonyadan ortaasyaya enver pasa,3,264; britannica ansiklopedisi 15. basim, 19. cilt, 951 ; iman von sanders)

    16) mustafa kemalin gelibolunun hemen sonrasinda yeterince unlu olmamasiyla ilgili olarak... bu konuda ingiliz resmi kaynaklari yanitlici cunku savas tarihi yayinlari, ancak yillar sonra, ataturk cumhurbaskaniyken yayinlaniyor. fakat konuyla ilgili olarak andrew ryan'in anilari daha dogru. bu zat, ingilterenin istanbul konsoloslugunun bas dragomani, yani yerel uzmani. istihbarat konusunda da epey merkezi bir rolu olmus olaylar esnasinda. o sirada yildizi parlayan bir cok turk subayini ve politik simasini yakin takibe alirlarkan, anilarinin veya notlarinin hicbirinde mustafa kemalin adi gecmiyor. halk arasinda da taninmiyor zaten fakat subaylar arasinda artik saygin bir yere sahip.

    17) bu esnada edirneye atanmasi ve coskuyla karsilanmasi ise onun ilk kez anafartalar kahramani olarak lanse edildigi an. lakin bunun edirnede bile genis capli bir hareket olmadigi, binbasi izzettin tarafindan ayarlanmis bir toren oldugu ortaya cikiyor. edirne valisi durumdan bastan beri haberdar fakat istanbulla yaptigi telgraf trafigi sonucu fazla ses etmemesi oneriliyor.(calislar, 78-79)

    18)tam o sirada istanbulda sultanin gazi olmasi serefine duzenlenen ve tum babafingolarin katildigi torende mustafa kemalin isminin hic anilmamis olmasi, durumun gercek boyutlarini ve mustafa kemalin ittihat ve terakki icinde bile en ust siralarda yer almadigini gosteriyor (altay, 116) hatta 57. alayin kahramanligi onurlandirilirken de adi gecmiyor (harp mecmuasi, 8. basim, 119)

    19) aslinda bu surec icinde mustafa kemal kendine bir defaya mahsus yer buluyor. harp mecmuasinin aralik 1915 nushasinda, 22. sayfanin alt kisminda, "albay mustafa kemal, anafartalar grup komutani" baslikli bir fotografi cikiyor.

    20) baska bir iki durumda da basinda, ismi verilmeden cikiyor. anlasilana gore, harp mecmuasi dahil diger basin yayin organlari, ittihat ve terakkinin ust kademelerinin kontrolu altinda ve sadece onlarin ismi veriliyor, potansiyel rakiplerinin unlu olmasi istenmiyor. konuyla ilgili olarak enver pasa'nin, bizzat harp mecmuasinin bir sayisinin kapagina mustafa kemalin resminin koyulmasini onledigi iddia ediliyor (erikan, 183) fakat baska bir yerde bu iddiaya rastlanmiyor.

    21) basindaki bu sanssizliginin ardindan, mustafa kemalin taninmasinda onemli rol oynamis olan roportaja geliyoruz. bu roportaj, mart 1918de yeni mecmua'nin canakkaledeki deniz savasinin 3. yildonumu ugruna cikardigi ozel sayida yer aliyor. gazeteci rusen esret, ataturkle ilk defa ataturkun doktorunun evinde tanisiyorlar ayni sene icinde. daha sonra iyi dost oluyorlar ve ileriki yillarda ataturkun guclenmsiyle, onun en favori gazetecisi haline geliyor, onemli derecede basin yayin sorumluluklari ustleniyor. bu sayinin 130. sayfasinda yer aliyor roportaj. bu zamana kadar ataturkun genis capta bilinmedigi, biyograficisi enver behnan sapolyo tarafindan da belirtiliyor (sapolyo, 100, 120)

    22) dolayisiyla, basta da belirttigimiz gibi, ataturkun gelibolunun kurtaricisi olarak taninmasi da ancak bundan sonra, yani olaydan 3 sene sonrasinda basliyor. bu arada yine basta belirttigimiz, ataturkun demecinin bir kisminin direkt kaynagi olan savas raporunun tamami, genelkurmaya teslim edildigi ocak 1917de yayinlanmiyor. bu raporun tamami icin (ataturkun butun eserleri, 279-462) yani raporda anlatilanlar daha once kayitli olsalar da yayinlanmamislar ve mustafa kemalin roportajda kullandigi kisim ilk defa yeni mecmuada yayinlaniyor. bununla birlikte tekrar belirteyim, olmeyi emrediyorum sozu bu raporda da yer almiyor; o ilk defa yeni mecmuanin bu sayisinda basiliyor.
145 entry daha
hesabın var mı? giriş yap