• özdemir asaf'ın ölümünden sonra arkasında bırakmış olduğu defter ve dosyalardan derlenmiş şiirlerin yer aldığı belki de ondan kalan son eser
  • benden sonra mutluluk

    bunca yıl yaşadım
    elime ne geçtiyse yitirdim
    biraz daha yaşayacağım
    yalnız bir şey biriktirdim

    bir bakış, bir görüş, bir duyu, bir düşünce
    belki aç kalacağım

    suçlanacağım ölünce
    biraz yazdım, artık hep yazacağım

    hüzünden baş alamadım
    görünce
  • özdemir usta yanına bir anlam alıp şiir denizine açılmış bu kitabında da.

    şair oldum baktım her şey yazılmış
    ressam oldum gördüm her yer çizilmiş
    seyyah oldum sordum dünya gezilmiş
    hiçbir yerde yeni bulamadım ben

    virgül

    önümden çekil
    ayı
    göremiyorum

    kelebek

    son isteğin nedir?
    sorusu
    çok, çok kolaydır,
    ilk isteğin nedir?
    sorusundan.

    çünkü,
    o soruyu
    kimse kimseye soramadı
    korkusundan.

    arayiş

    en kısa ceza
    ömür-boyu olandır..
    kimse bilmediğinden.

    kim bilir;
    belki bir yalan'dır..
    kendiliğinden.

    bir korku'dur belki,
    saklanandır..
    çirkinliğinden.

    bir soru olsa gerek;
    sorulmadığındandır..
    birden.

    küçük ev

    hangi eve
    başımızı soktuysak..
    yer yerinden oynadı
    aşkımızdan.

    büyük aşklar
    eve sığmaz diye
    bir şair sözü vardır da,
    ondan.

    daha

    ben kendime
    yalanlar söyledim

    sonra ben o kendimden
    onları dinledim

    dinledim
    dinledim

    sen-sin

    duygulu bir anda büyüttüğümm..
    -şaşırdığım-
    şiirlerden, eskimez güzelliklerden,
    suskun tükenmez gülümsemelerden
    -kaçırdığım-
    katmer-katmer ördüğüm
    bir sevi taşıdım sana.

    solmaz renkleriyle bir çiçek.
    -kurumuş-
    saçların rüzgarla dağıldığında
    göğsüne gölgesi düşecek
    -olmuş-
    gözlerin buğulanıp daldığında
    seni hep ikiye bölecek.

    biri uyurken biri uyanık,
    -sana-
    benim suskularıma dalacak..
    kendini arayacaksın bahçemde
    -bana-
    birbirine bakan iki heykelce,
    ikimiz karşı karşıya olacak.

    karşımdakinin karşısında sen,
    -iyi+kötü-
    ikisi de sen, ikisi de sensin..
    bir sevide ikiye bölünensin.
    -acı+ölü-
    sen hangisini istersen
    hep biri senin, öbürü onun olacak.

    biraz daha çaba, hiç yakin
    beyni gömeceğiz yarin

    güzel giysilerim var benim aylar rengidir, kanlar rengidir
    çekemeyenlerin gözünde bile, deseler demeseler güzeldir
    ben sakladıkça giyinirim, gösterir, süslenir giyinirim
    gözlerime gelince, ne zaman gözlerim dense aklına dudaklarım
    gelir

    dostlarım oldu mu olmadı mı, dosta kafa yormazdım
    o zamanlar ne kadar bilmezsem o kadar sormazdım
    saklamasını, saklanmasını o kadar da susmasını korkudan soran
    ben
    ben olsam bile bundan sonra bence artık bana dost olmazdım

    önceleri utanmazdım, bilisizdim, anlamazdım nedir utanmak
    hem parasızdım, bildiğim bir şey vardı kıskanmak
    sonra o kıskanmalarım beni hırçınlığa, hırsa sürüdü
    soframızda eşit bulunurdu ekmekle memeler, but, bacak

    benim şansım varmış kenarda doğmuşum, olacak
    öbür yanda bir yığın keseyi beslerken seksomanyak
    onlar bizden yana dönmüşler, biz onlardan yana
    buluşunca kafaya karşı, kim çıkar karşısında duracak

    kentin bir yerinde buluştuk, karşı karşıya geldik
    biz de az yenik yitik ölü vermedik
    acıdılar, acımalar geçer, savaş bizden yana döndü
    onlar bize yürü dedikçe biz onlara yürü dedik

    ağlasaydım gözüm bozulurdu ağlamadım
    söyleseydim büyürdüm, büyük olurdum, anlatmadım
    dudaklarıma bakan bunca alık varken karşımda
    ben kendimi ucuza satmadım, boşuna ağlatmadım

    şimdi kocaman mutsuzlukların üstünde yükselen
    bir yerde buluştuk, kasalar, paralar, boyalar ve ben
    kime nasıl anlatabilir artık kimden neler öğrenebilirim
    topu topu iki yön kaldı zaten, onlar ve ben.

    uyanmali

    bir gün gelecek
    ölmemiş hiç kimse yaşamayacak

    yaşanmamış hiç kimse
    ölmeyecek

    seçim

    çok bilen çok yanılır
    az bilen daha çok

    hiç bilmeyen
    yanıldığını bile bilmeyecek
    bu kadar mutlu kişiyi
    kim seçmeyecek?

    ağlamak

    ağlamak
    unutmak kadar kolaydır inan
    sevin ağlayabiliyorsan
    sevin ağlıyorsan
    gül ağlayabiliyorum diye
    gül ağlayorum ağlayorum diye
    sana bir şey yapamam
    ağlayamıyorsan

    kizdim da yazdim

    unutmayın
    ki
    yaşam
    öldüresiye güzel değildir.

    yalnizlik paylaşilmaz

    yalnızlık, yaşamda bir an,
    hep yeniden başlayan..
    dışından anlaşılmaz.

    ya da kocaman bir yalan
    kovdukça kovalayan..
    paylaşılmaz.

    bir düşün'de beni sana ayıran
    yalnızlık
    paylaşılsa yalnızlık olmaz.

    yalniz'in durumlari

    yalnız'ın gelmesi de yoktur, gitmesi de..
    onun kalması vardır hep.

    aşk şiirlerinin unutulmazları
    susmalardan taşan tür'üdür
    başkalarını da sarar
    olur kılar olmazları
    alır insanları sonsuzlara götürür

    şairler şiirlerinde yaşamaz
    ulu yalnızlıklarında düşünür.

    maupassant'dı mimarın adı

    yalniz'in durumlari

    yalnız,
    kendisini
    hiç yalnız bırakmaz..

    hep yanıbaşındadır
    kendisinin.

    yalnız,
    kendisine hep yalan söyler..
    doğru sansın diye;
    aldatmak için kendisini.

    ama inanmaz
    doğruluğuna,
    o gene
    yalan sanır hep.

    o hep yabanci olmak

    hep kendini çizdi o
    yanlış yapacak kadar usta olmadı
    gölgesi kendisinindi abartmasız
    canı sıkılıyordu arayan yerinden
    kendine öz bir açı'nın derecesizliğinde
    aralıksız boşluğa daldı arada
    o kalabalık gülümseyen boşluğa
    ve sustu boyuna içinden bağıra bağıra

    elinde bir tüfek vardı, paslanmış
    ve kalbinde hep kanayan bir gül
    çocuklara çocukluk oynadı, anladılar
    susmalarında yaşsız ölümler kovaladı

    çizgisini görmedi hiçbir dilde
    kitaplar taşınamaz kadar azaldığında
    kaçan uykularını sattı
    savaşım pazarlarında kalabalıklara

    çözülmüş problemleri yeniden düğümledi, uzasın
    sundu yorulmadan oyuncaklarcasına, büyüklere
    bütün aşkları kinleri anladı saçlarında
    kendininkileri bir türlü çözemedi, uzasın.

    sonra bir gün müzik dinlerken
    işin önemli olduğunu anlayıp
    kilitlerle menteşelerin yerlerini değiştirip
    pencereleri kapı yapıp kilitledi içine

    boşuna birikim düşledi zenginliğinde çoğalan acı'ydı
    en çok kendine gülmek geliyordu içinden
    unutulacak hüzünlerin tanıklığıydı gülünç çirkinliğinde daha da acı
    bankaların en büyük parkı olacaktı

    tüm bizleri sen, sizleri sen sandığından
    anımsamaları kentlere böldü, kumladı
    yorumlamadı gibi olup olayları
    tuttu bir gölgeye yorumladı

    o zaman mı yabancıydı şimdi mi yabancı
    o zamanlar kendine yabancıydı şimdi başkalarına yabancı

    do

    dün sabaha karşı kendimle konuştum
    ben hep kendime çıkan bri yokuştum
    yokuşun başında bir düşman vardı
    onu vurmaya gittim kendimle vuruştum

    değil

    ölçü benim anlattığım değil benim dediğim
    benim anlattığım senin dediğin değil,
    bundan çıkan inan ki sevdiğim
    bütün ona gösterdiklerin, bana verdiğin değil.

    mal üstüne çeşitleme

    al paranı sattığımı geri ver.
    ver paramı sattığını geri al

    aldı öldü, sattı öldü..
    kalktı öldü, yattı öldü.

    kimi enini sevdi, kimi boyunu,
    kimi ölünceyedek sıktı suyunu.

    biri son sahibiydi, biri ilk..
    bu oyunu hep birlikte seyrettik.

    sizin için üçün beşin ne değeri var..
    aldatmada aldanmanın da yeri var.

    ömrümün nurusun, canımın yongası..
    şu gördüğümüz yatak-yorgan kavgası.

    kimi der, ayağını yorganına göre uzat,
    kimi de, yorganını ayağına göre uzat.

    dağdan dağa atlamakta bir keçi,
    çayırlarda otlamakta birkaçı.

    şunu şunu ayırdım, ne tuttu..
    alıcıyı satıcıyı, satıcı alıcıyı uyuttu.

    öbür çeşitlerimiz depomuzdadır,
    cafcafımız vitrindeki popomuzdadır.

    bugün peşin, yarın veresiye,
    bahalı sattık, ucuzluk diye diye.

    tasalanma paşam, bir kolayı var;
    size tavşan, bize aslan payı var.

    doymazları mallarıyla aşınırken gördüm,
    taşınmaz malları taşınırken gördüm,

    ver paramı sattığını geri al.
    al paranı sattığımı geri ver.

    (adsız şiirlerinden)

    ***
    anılar
    sürekli bir yalan deposudur
    gerçekleri saklayan
    önce uyandırandır sonra
    birdenbire
    bir çalar-saat gibi çalan,
    hırsızı yakalatan
    ve ardından
    onu bıraktıran

    olmamış gibi olmuşları
    olmuşları olmamış gibi
    olmamışları olmuş gibi
    yokmuşları varmış gibi
    varmışları yokmuş gibi
    salıncağında sallayan
    uyutup uyandıran
    uyandırıp uyutan

    şu an
    yaşadığın (da)
    bir anı olacak
    bir anı
    olacak
    şu an(da) yaşadığın

    dur da dayan
    kal da dayan
    gel de dayan

    dayan
    yaşa da
    şaşa da
    böl de dayan

    yaşam denen bir kargaşada
    gör de dayan
    öl de dayan

    ***

    bana vermek istediniz
    anlamamazlığa vurdum
    bana sordunuz
    unutabilir misin dediniz
    bana baktınız
    ben sustum
    siz de sustunuz
    sonra çok güzel bir cevap vermiştim
    unuttunuz.

    ***
    gelmesen önemli değil,
    gelsen önemli olurdu
    gelmemen benim büyük yalnızlığımı doldururdu.

    ***

    ben de gittim düşünmeden
    senin susmaların gibi
    sonunda saksılardaki çiçeklerin tümü soldu

    ***

    yitirmek korkusunu göze almak
    sevmeye eşit bir davranıştır
    bir ev, küçülür, büyür öbür evlerle
    oysa içinde ilk akla gelen yaşamaktır
    yaşanılır diye düşünürken düşüncelerle
    ölünür, beraber sevgilerle.
  • özdemir asafın, ölümsüz oluşundan iki yıl sonra; doğan hızlan tarafından derlenmiş; 1983 de basılmış;
    asaf eseri.
  • doğan hızlanın şu girişi ile başlayan;
    epsilon tarafından yeniden basılan özdemir asaf kitabı.
    kapak deseni gürdal duyar a aittir.

    '' özdemir asaf için kisa giriş

    bu kitapta özdemir asafın dergilerde bile gözükmemiş şiirlerini bulacaksınız. özdemir asafın dosyalarındaki şiirleri tek tek tarayarak seçme onurumu bana verdikleri için sayın yıldız aruna, seda, gün, olgun, etkin arun’a teşekkür etmeliyim. has bir şairin şiirlerini seçme yolculuğunda beni de yanlarına aldıkları için.

    işimiz zordu. binlerce şiir arasından bir seçim yapmak gerekiyordu. özdemir asaf birçok şiirinin defterlerde ve dergi yapraklarında sararmasını istemiş. kitaplarına almamış. kitaplarına almadığı eski şiirlerini biz de dışarda bıraktık. oysa bunların bazıları onun şiir serüvenini izleme bakımından ilgi çekici örneklerdi.

    şiir ayıklama işi, seçme işinin büyük bölümünü aldı. birçok şiiri özdemir asaf tamamlamıştı. gönlümüz, rahat onları kitaba aldık. bazı şiirler ise birkaç kez yazılmışlardı, bunları da özenli bir eleştirel seçme işleminden sonra kitaba koyduk.

    işin zor yanını anlattık. kolay yanından da söz edelim. özdemir asaf gibi kişilikli ve has şairlerin rengi öylesine bellidir ki, onun olmayan, ona yaraşmayan bir şiiri şiirin bünyesi kabul etmez. gerçekten çok iyi yapılmış bir modeli uygulamaktan öteye gitmedi çalışmamız, çoğu zaman.

    özdemir asafın kendi kaleminden bir biyografisini de buraya aldık. şiirce bir yazıydı bu.

    seçim sırasında bir kez daha şiir tanıklığı yaptım. iyi şiirin bir yoğunluk sanatı gerçeğini her dizede hissettim. çok dizeyle söylemenin şiir denilen türün yoğunluk ilkesine ters düştüğünü kanıtlayan bir şiir çalışmasıydı özdemir asaf’ınki.

    işte kendi kaleminden yaşamı :

    “doğumum : 11 haziran 1339, ankara.
    danıştaş üyesi mehmet asafın (ölümü 1930) oğluyum.
    ikiz kız kardeşim özgönül (bkz: özgönül arun), benden 31 saat sonra, 12 haziran 1339, saat 15.30’da doğdu.

    babamın öldüğü yıl istanbul’a geldik. galatasaray lisesi ilk kısmına girdim. 1941 yılında 11’inci sınıfa geçince, kabataş erkek lisesine bir ek ara sınav ile girip 1942 yılında mezun oldum. hukuk fakültesi’ne, iktisad fakültesi’ne (3. sınıfa kadar) ve bir yıl gazetecilik enstitüsüne gittim.

    bu aralarda tanin ve zaman gazetesinde çalıştım. çeviriler yaptım. ilk yazım 1939 yılında servetifünun - uyanış dergisinde çıktı. sanat-edebiyat dergilerinde 1962 yılına kadar çoğunlukla şiir olmak üzere yazı ve çevirilerimi yayımladım. artık yalnız kitap çıkararak yayımlıyorum.
    (tertip ve baskı yanlışlarından nefret ederim.)”

    “1951 yılında sanat basımevi adıyla bir basımevi kurdum. kitaplarımı yuvarlak masa yayınları adı ile yayımlıyorum.”

    “1954 yılında bir atlantik ve amerika’nın doğu kıyı şehirleri turu yaptım. 1959’da laponya’dan başlayarak hemen tüm avrupa’yı gezdim.”

    “1966’da yugoslavya’ya gittim. makedonya yazarlar birliği’nin çağrılısıydım.”

    kitaba girecek şiirleri tararken onun el yazısıyla birçok defter bulduk. o, bunları ilerki şiirlerinin karalaması, alıştırması niteliğinde bulduğundan daktiloya çektirtmek gereğini bile duymamış. bu defterlerdeki şiirler onun şiir oluşumunun çizelgesini sundukları oranda bizim için yararlı oldu. ayrıca özdemir asafın esin ve etki kaynaklarına da biraz olsun aydınlık tuttu.

    şiirlerimizin ustaları onun 1941-1942 şiirlerinde en az oranda rüzgârlarını hissetirmiştir. etkilendiği değilse bile beğendiği kişilerin ince alayla portrelerini çizmiştir. ahmet haşimin, necip fazılın ve nurullah ataçın...

    1941-1942 arasında yazdığı şiirlerde bir necip fazıl sevgisi sezilir. şiir gücünü sınamak için sanki nazireler yazmıştır bu dönemde. yahya kemal ile necip fazıl onun ustalarıydı.

    özdemir özden imzasıyla 1941-1942 arasındaki şiirlerde şiirsel eksikliklere karşın belli bir düzeyi vardır. arayışın şiirleridir bunlar. aşk, duygusallık ve yaşama filozofça bakış.

    o şiirlerden bu yana değişmeyen bir eğilimi, şiirde “ikinci ben”i araması ve düşünceye ağırlık vermesidir.

    o yıllarda gidilecek yeri ve yönü arayan şairin dizeleri bizim kanımızı destekler :

    “şair oldum baktım her şey yazılmış / ressam oldum gördüm her yer çizilmiş / seyyah oldum sordum dünya gezilmiş / hiçbir yerde yeni bulamadam ben.”

    iki kez şiir tezgâhında dokuduğu bu ürünün birisinin altında özdemir özden, diğerinin altında özdemir yasaman yazılı. o dönemin özdemir asaf’ı, yaşamın getirdiği her olaydan etkilenen ve hemen bunu şiire dönüştüren bir sanatçıdır.

    servetifünun - uyanış dergisinde yalnız şiirlerine rastlanmaz. ayrıca şiir kuramı üzerine de düşünmekte, bu düşüncelerini de yayımlamaktadır.

    23 eylül 1943 tarihini taşılan ve manifesto niteliği taşıyan kuramsal bir yazısından bir bölümü buraya aktarıyoruz :

    “dün şahsı yazdılar. bugün şahıslar yazılıyor.
    “dün cemiyetleri yazanlar bugün kendi teneffüs ettikleri havayı yazanlar arasında nefessiz kalıyorlar.
    “sebep :
    “bugün keder yok... insanın kederi var.
    “bugün nehir, dağ, deniz vesaire yok, dünya var.
    “bugün her insanın arasında feryat eden şair yok. feryat eden insanların arasında susan, yazan, düşünen şair var.”

    özdemir asafın notlarını incelediğimizde başka bir gerçeğe daha rastladık. tek tek şiirler yerine şiirlerinden oluşan bir bütünlüğün ardına düşmüştü. 15 nisan 1943 tarihinde servetifünun – uyanış’a yazdığı “şiir kitapları ve şiir” başlıklı yazıda şiir kitabının taşıması gereken bu özelliğine değiniyor :

    “şiir kitabı sadece şiirleri havi kitap demek değildir. şiir kitabı başlıbaşına bir şiir bütünlüğünü de havi olabilir.”

    şiir üzerine tanım çeşitlemeleri yapmıştır deneme yazılarında. kaynak dergisinin 1 mart 1948 tarihli sayısında şiir üzerine söylediği bir saptama belki özdemir asaf’ın şiir yönetimini bir açıdan aydınlığa kavuşturabilir :
    “benim de haletiruhiyelerim sabit ve müstakar değildir.”

    şiirin açıklanmaması gerektiğini, şiirin açıklamasının şiirin kendi içinde olduğunu söyler.

    1939’dan beri şiir yazan bir özgün şairin yeni şiirlerini birkaç bölümde sunduk. bu bölümleme onun şiirini türüne göre yaptığı bölümlemeye uygun.

    özdemir asaf’ın yeni şiirleri onun taze, özgün, kişilikli şiir dünyasının bir kesitini daha sunacak.

    doğan hızlan''
  • (bkz: biraz sonra)
  • (bkz: birdenbire)
  • (bkz: tamam)
  • (bkz: mitik)
  • sanırım özdemir asaf seven bir yazar, hoşgelmiş.
hesabın var mı? giriş yap