• ilkgenclik yillarimizda bir arkadasimla buyukdere adli nadide semtimizde yedigimiz dayaktan sonra bizim icin anlami artmis bir attila ilhan siiri bu. biraraya geldigimizde eski dostlarla bu siiri okur guleriz, guleriz aglanacak halimize...
  • pek çok erkek için, delikanlılık yıllarında uzaktan uzağa aşık olduğu kızı evinin civarında beklemek, yolunu gözlemek veya bir başka yerden onu evine kadar takip etmek türlü maceralara sebep olmuştur. mutlaka platonik bir aşk olmak zorunda değil bu. erkek için, sevgilisi olan kızın mahallesi aynı tehlikeleri barındırır. en son 80'lerde hüküm süren ve 90'ların ortalarında azalarak biten mahalle delikanlısı konsepti için gayet normal davranışlar bunlar. mahallenin kızlarından biri, dışarıdan bir erkek ile sevgili olursa veya bir yabancı mahalleden bir kıza göz koymuşsa ortada problem var demektir. bir fırsatını yakalayıp o yabancıya gereken ceza verilmelidir. küçük atışma ve kavgalarla kapanan veya daha büyük sorunlara sebep olan işte bu klişe ile pek çok erkek yüzyüze gelmiştir. bazılarıysa bu klişeden bazı anıları kişisel tarihlerine eklemiştir.
    attila ilhan da işte onlardan biri. sevdiği kızın mahallesinde, yani büyükdere'de nasıl da dayak yediğini anlatıyor şiirinde. bu şiirde aşkın bir dayak yemeyle yüceltilmesini çok güzel görebiliyoruz. bir erkek için dayak yemek tarifi zor bir gurur zedelenmesi anlamına geliyor ya; attila ilhan'ın tarifinde işte bu çok farklı işlenmiş. sanki içten içe bir gurur da eşlik ediyor. aşkı güzelleştiren bir şiirin içinde, o kız için mahallenin delikanlılarından dayak yemiş olmanın sıkıntısı, tuhaf bir zevkle sunuluyor. sanki bu yenen dayağın tadını çıkarır gibi... attila ilhan'ın şiirinde bol bol gördüğümüz, çarpışan duygulara iyi bir örnek oluşturmuş. "git" derken aslında "seni seviyorum"u kast eden ilhan, bu şiirinde de aşkını farklı bir yolla anlatıyor. asla "senin yüzünden" demiyor, "senin için" diyor. kelimelerin yüksek perdeden okumaları ve ezgili anlatımıyla bu şiir, edebiyat evreninde çok özel bir yer kaplıyor.
  • şair burada çift vesayetle dövülmüş olduğunu anlatmış.
  • ilhan demiş ki:

    xx. yüzyılın ortalarında, sanatçı aydınlar, sadece fikir ayrılıkları yüzünden, en ağır manevi baskılara maruz bırakılmakla kalmamışlar, ayrıca maddi eziyetler de çekmişlerdir. öteki ülkeleri karıştırmaya gerek görmüyorum. sadece bizim ülkemizde, özellikle 40 ve 50 yılları boyunca, sanatçıların uğradıkları gazabı anlatmak kolay değildir. sanatçı, ne kadar eylem düzeyinde düşünmeye çalışırsa çalışsın, daha çok estetik bir estetik adamı; bu da, 'fikirlerinden dolayı' eziyete uğraması halinde, onu çetrefil bir duruma sokuyor. malraux'nun işkence konusunda yazdıklarını hatırlıyorum, diğer ünlü yazarların. ben de, karınca kararınca, bazı şiirlerimde xx. yüzyıl sanatçı aydınlarının uğratıldığı belaları yansıtmaya çalışmışımdır. beni bir kere dövdüler, buınlardan biri. yalnız yazıldığı dönemin koşulları gereği, gerçeküstü bir deyişle yazıldı. gerilerde bir yerde imkansız aşk théme'ini farketmek de olasıdır.
  • beni bir kere dövdüler çok gözlüklüydüm
    daha bere giyiyordum bıyıklarım da duruyor
    büyükdere'de dövdüler emirgân ve birileri
    geceleyin dövdüler dişlerimi tükürdüm

    emirgan'la aramız çok eskiden beri yok
    niye ölmedim diye bana bozuluyor
    ötekiler şurda burda azar azar gördüğüm
    çakıdan bozma itler sustalı birileri
    fakat çok fena dövdüler size ne söylüyorum
    bir vakit omuzlarım tutmadı dişlerimi tükürdüm

    boşyerlerime vurdular yumrukları duruyor
    gecenin bir saatinde gizlice kustum
    bir böcek yürüyordu boynumdan içeri
    burnum mu kanıyordu ağlıyor muydum
    büyükdere'de dövdüler emirgân ve birileri
    ayıran eden çıkmadı susadım su veren yok
    kavgalı olmasaydık belki seni düşünürdüm
    çocuk sıcaklığına sığınıp uyumayı
    omzum bir vakit tutmadı dişlerimi tükürdüm

    fakat çok fena dövdüler size ne söylüyorum
    daha bere giyiyordum bıyıklarım da duruyor
    hiç kimse o halimde görsün istemiyordum
    eczane aramak filan aklımdan geçmedi
    sıcak bir şeyler içmek otelde motelde
    kavgalı olmasaydık belki seni düşünürdüm
    dağıtılmış suratımı avuçlarına saklamayı
    ağlamayı düşünürdüm kim bilir belki de
    bir vakit omzum tutmadı dişlerimi tükürdüm

    beni bir kere dövdüler çok gözlüklüydüm
    daha bere giyiyordum bıyıklarım da duruyor
    büyükdere'de dövdüler emirgân ve birileri
    senin için dövdüler dişlerimi tükürdüm

    (bkz: attila ilhan)
  • hissettiren, içten ve etkileyici şiir, özellikle
    boş yerlerime vurdular
    kısmı, bir başka türlü güzel...

    https://www.facebook.com/…video.php?v=2011983898664
  • daha on beş yasindaydim. demir parmaklikli, camları boyalı, kapısı demirden bir salonda. ikide bir kapı tekmeyle acilir banklarin arasındaki geniş koridorda yürürdü sivil. hele biri vardı ötekilerden daha, diye başlayan cumlelerle daha idi. ayakkabilarindan çıkan gırç gırç sesleri adamı deli ederdi. sadece yere bakmanin serbest olduğu zamandi. bir anlık merakla kaldırdım başımı. bir daha indirmeme gerek kalmadı. epey uzun gelen bir zaman sonra betona kendiliginden yapismisti yüzüm.

    beni bir kere dovduler. on beş yasindaydim.gozluksuzum hala. gicirdayan ayakkabilarin sesiyle başımı kaldiririm hala.

    (bkz: su ve yiyecek vermeyin)
  • virgül kullanılmadığından dolayı bu şiiri yıllarca;

    "beni bir kere dövdüler, çok gözlüklüydüm"
    şeklinde okudum. tabi küçüktüm daha.

    ah be attila abi bari azıcık kullansaydın şu noktalama işaretlerini benim gibi salaklar için...
  • attila ilhan'ın bela çiçeği kitabında bulunan şiir. ''kavgalı olmasaydık belki seni düşünürdüm'' gibi insanın içine dokunan bir dize içerir.
  • şiirin ilk mısraında virgül yoktur ve illa olacaksa da "çok"dan sonra değil, "dövdüler"den sonradır. üstad, şiiri kendi okurken de esi dövdülerden sonra vermektedir. evet, attila ilhan "çok gözlüklü"dür bu şiirde ve kendini de öyle betimlemektedir.

    çok gözlüklüydüm...
hesabın var mı? giriş yap