• hüseyin kıran'ın 5 nisan 2013 tarihinde çıkacak olan kitabı.
  • bundan sonrasına tahammülü kolaylaştıran “hayat büyüktür!” gibi bir dize içeren, edip cansever'e saygı duruşu niteliğinde, çağıldayan öykü.

    miraç

    dalgalanıyor. hafifçe. tekdüze. birbirine sürtünen nesnelerin, atomların, şeylerinin hepsinin entipüften sesleri ve gürültü. kendi gizemli ezgisini üretiyor. kendi seslerinin yankısını, kendi çıtırtısını, kendi kuruluşunun bozuluşunun ritmiyle. seriliyor. sere serpe. alıngan ve yalnızlığına düşkün. patlayarak saçılıyor. meraklı ve sokulgan. durmadan bir araya gelme eğilimi gösteriyor.

    sokulganlığı ona hafif bir köpeksilik veriyor. köpeği böyle bulmuş olmalı. yavaşlama eğilimi taşıyor. tembel hayvanı böyle bulmuş olmalı. durmadan fikir değiştiriyor. rüzgârı böyle, denizi kararsızlıkla. salınmayı denerken ağacı buluyor. serilerek su, dikilerek dağ. kendinde sertlik buluyor. taş. üşüyor, saltık boşluk olarak. tatlılıkla meyve. dolgunlukla ekin. yırtıcılıkla kurt. bozulmakla, çürümekle yok olmak ve yeniden kurulmak üzere ortadan çekilmekle, içine göçmekle... içi yanıyor. güneşler patlatıyor, parlıyor. püskürüyor. ısırıcı dişlerini hayvan ağzına diziyor. yarasa oluyor, insanın yarasa olası geliyor. perde kanat, karanlıkta süzülen. ve kaplan. ve hep yeniden. sokucu yılan ve akrep.

    sun-tzu'yu düşündüm. büyük usta "düşmanına sarıl" demişti. elbette. ama diyorum, insan akrebe yılana ve köpek balığına nasıl sarılır? düşmanına benze. bu, olabilir. belki kastettiği budur. yerde sürünmek, tıkır tıkır eden takır tukur bir bedeni insanlar ezmesin diye gizlemek, kuyruğunun ucundaki zehirli iğneyi nereye koyacağını bilememek ya da boş denizleri arşınlayıp durmak, uyumamak...

    bunlar üzerine düşünmek, bunları bilmek anlamak için doğa bendenizi geliştirdi (insan sensorlarla donatılmış bir ölçüm aletidir fakat bir rivayete göre de insan bir cümledir; bu ikinci ihtimali elediğimi düşünüyorum). düşünecek, ad verecek bir aracı seçiyor kendine. gözlerim, doğa adına doğaya bakıyorum. akıl olarak doğa benim aracılığımla düşünüyor. doğa, kendini anlamak için beni icat etti.

    anladım. efendi bendim. kendimle görüşecektim. bu, doğayla görüşmenin diğer adı oluyordu. doğa, kendini bende gömülü tutuyordu. içimde çeşit çeşit hayvanın yankısını bunun için buluyordum, onlarla kardeştim. koyun kadar yumuşak, timsah kadar sinsi, erkek aslan kadar boş ve işe yaramaz (kendisi sırf üreme organı olarak yaratılsaydı yeriydi), dirençli bir manda, emici bir yarasa, ağır ve kindar bir fil. bu kadar kolay öfkelenebilmek, beni lav püskürten yanardağların kardeşliğine bağlıyor. ölü gibi sessiz bekleyebilmem, beni deniz yapıyor ve değişkenliğimle nehir oluyordum...

    ve peki, ben kendime ne diyecektim...”
  • bazı gizli açılardan iyi ve bazı açık açılardan kötü, halihazırda bir delinin bir diğer deli tarafından teşhis edildiği, ilerlemeli ve delice sinsi bir tekrar.
  • hüseyin kıran'ın resul'ü vakt-i zamanında okunurken akla gelen "ben ruhi bey nasılım?" deliliğinde ruhi bey'in romanı. resul ile başlayan ve gecedegiden'le devam eden kesif insan-nefreti her ne kadar ana tema olsa da mütekerrirliğiyle kendini sınırlayan roman.

    hiçbir şekilde mevcut insanlığa ve medeniyete inancı kalmamış, ruhi bey'in mevcut olanı kökten tasfiye arzusuyla (ki bu da hüseyin kıran'ı nezdimizde tarık karanlığıyaranışık mertebesine getirmekte) başladığı, bir ara kendine de inancını yitirerek bir köprüyle yaşadığı kısa ama derin bir ilişkiyle ve sonrasında her nereden geldiği belli olmayan bir vahiyle yeni bir din saçtığı roman. tımarhânede.

    resul'de yaptığı gibi geçişmeler geçişmemiş oysa. bir deli için çok akıllı diyaloglar ve tefekkür meziyeti ve karakterlerin ancak birkaç alt liginde yer alabileceği felsefî mülahazalarla - ki bu gecedegiden'de mevcuttu - kopuşlar yaşanıyor. bir yanda tarık'ın "bayan hı" ile yaptığı - aslen yapamadığı - sohbetlerden sonra gelen kısımda, tanrı, yokoluş, yepyeni ve bedenden akıldın sıyrılmış bir insan bilincine öykünme.

    kurguya rağmen yap-boz gibi birbirine geçmiş parçalar tarifsiz güzel. öykü gibi güzel. murat uyurkulak'ın çekiçle kafaya kazıdığı "insanın ruhuna erişeceksen, deliğinden değil, yarasından gireceksin"vârî vahyini, kendinden menkul bir delinin insanlığın üzerinde kuracağı tahakkümde zalimâne de olsa ölümlülere ilettiği kısım işkence.

    nitekim 'kıyametin habercisi'nin son seyir defteri.
hesabın var mı? giriş yap