• evde tek başına maksimum 10 dakikada yapılabilen bir şeyi berbere yarım saatte yaptırma olayı. yıllar yılı anlam veremedim berberde sakal traşı olmaya, içi sıkılır lan adamın, ne avantajı varsa artık.

    edit: doğrusu tıraş'mış bu kelimenin. ben yine google da traş diye aratırım o ayrı.
  • ehl-i keyif iseniz gayet güzel bir olaydır. oturursunuz koltuğa hafiften uyku moduna geçersiniz, berber de muhabbeti sağlam bir adamsa traş daha keyifli bir hal alır. ayrıca ustura ile yapılan traşın yerini 35 bıçaklı bilmem ne marka ile yapılan traş hiçbir zaman tutamaz.
  • bence ustura ile traşın tadına doyum olmaz. cildiniz daha pürüzsüz oluyor bu halde.bir de burnunuzdaki, kulağınızdaki kılları aldırdınız mı artık tam bir bakım oluyor. ancak evde bu aktivite daha kısa bir zamanda bitiyor. berbere gidip gelmesi, sırada beklemesi falan derken bir saati bile buluyor. oysaki evde traş olmak ortalama on dakika sürmekte.
    bekar erkek arkadaşlara tavsiye, devamlı berberde traş olun, fazla kılları aldırın ki kızlar bakımlı erkekleri sever.
  • dünyanın en tatmin edici eylemlerinden biridir.
  • tam olarak keyif işidir aslında. ben de herkes gibi genellikle evde traş olurum ama saçlarımı kestireceğim vakit mutlaka sakalı da bikaç gün salar ve berberde kazıtırım yüzümü. çıkınca bi hafifleme, bi moral gelir o zamanlarda. enerji dolar bünye. yapınız, yaptırınız.
  • bazen mahalle berberinin gönlünü hoş tutmak için yapılabilen eylemdir.
  • benim gibi hassas ötesi bir cilde sahipseniz, sonrası bol tahriş ve acıyla geçen eziyete dönüşmesi kaçınılmaz olan eylemdir
  • evde yapılan traş "gazete kağıdı üzerinde domates-peynir yemek"se, berberde yapılan traş (berberine göre değişir tabii) hem fiyat hem de keyif yönünden "boğazda balık yemek" gibidir.
  • kalın, sık ve sert sakala sahip er kişinin bir ay boyunca traş olmaması neticesinde mecbur kalacağı eylem.
    eylem sonrası, berbere mağara adamı olarak giren arkadaş kızılderili olarak çıkmaktadır.
  • en son berbere gittiğimde cilt hastalığına yakalanmıştım. ertesi gün hemen gidip bir makine aldım ve saçlarımı üçe vurdum. yedi yıldır saçımı sakalımı kendim keserim ve yine yedi yıldır berbere adım atmadım, ta ki dün akşama kadar.
    dün evde mayışmış film izlerken kapı çaldı. en yakın arkadaşım kapıda, yanında babası "hadi giyin. tıraş olmaya gidiyoruz geçerken seni de alalım dedik, geldik." dedi. ilyas amca'yı görünce çaresizce gittim üstümü değiştirdim. evden çıktık ve ilyas amca'nın yirmi beş yıllık berberi olan hasan usta'nın yanına yenimahalle'ye gittik.
    dükkana girdik, hoş beş, muhabbet olayından sonra bizim elemanla babası berber koltuklarına geçti, ben de bekleyenler otursun diye orada duran tek sıra koltuğa geçtim. önümdeki sehpada duran fotomaç'a tam uzandım ki, dükkana giren berberlerden bir tanesi, gözlerimin içine içine bakarak "abi seni de alalım mı?" diye sordu. iki-üç saniye o orta yaşlı berberle bakıştık. gergin anın sonunda "benim de sakalları alalım be usta" dedim, oturdum bana doğru çevirdiği berber koltuğuna.
    önce koltuğun yüksekliğini ayarladı, sonra dolaptan bir havlu alıp boynuma doladı. suyu açıp sıcaklığını ayarladı ve ensemden tutup lavaboya doğru kafamı bastırıp yüzümü, sakallarımı sıcak suyla uzun uzun yıkadı. havlunun boynumdan sarkan kısmıyla yüzümü kapatıp geriye doğru kaldırdı kafamı. tekrardan yerleştim koltuğa, yüzümün orta kısmını tamamen kurulayıp, sakalları biraz nemli bıraktı. koltuğun arka kısmından çıkan zamazingoya kafamı koyup kendimi berbere teslim ettim bende tamamen.
    yıkadığı fırçayı, kalın bir çubuğa benzeyen, garip bir tıraş sabununa sürerek köpürttü. fırçayı yavaş yavaş yüzümde gezdirip sakallarıma sürdüğü an gözlerimi kapattım.
    o esnada dükkandaki makine vızıltıları kesildi, mahallede koşuşturan çocukların sesi kesildi. ben bütün bu huzura kendimi vermişken, açık televizyondan gelen ahmet hakan'ın sesini duyup irkildim. tartışma programı açıktı tv de, ilyas amca'da konuya dair fikirlerini bizlere empoze etmeye çalışıyordu anladığım kadarıyla.
    berber ise çoktan usturasına jileti takmış, bana doğru geliyordu. şakaklarımdan tutup yukarı doğru çektikten sonra sağ taraf favorilerimden almaya başladı yavaş yavaş. aşağıya doğru her hamlesinden sonra usturada kalan sakal-köpük karışımını ustaca bir hareketle eline alıyordu.
    ne çok hızlı, ne de yavaş denecek bir sürede, tam zamanında bitirdi tıraşı. boynuma sarılı olan havluyla yüzümde kalan köpükleri sildikten sonra havluyu değiştirip, tekrardan suyun sıcaklığını ayarlayıp yüzümü özenlice yıkadı. ben sırtımı geriye yaslarken berberde yüzümü kurulamaya başlamıştı. kurulama sonrasında havluyu yüzümden almadı ve tıraş takımlarını toparlayarak bana bir kaç saniye keyif yapma süresi bıraktı. havluyu aldıktan sonra ben doğruldum, berber ise üstümü başımı düzeltti ve arkasını dönüp muhtemelen kaçak gelmiş olan ikinci sınıf bir tıraş kolonyasına uzandı. avucuna döküp yüzüme vurdu, hafifi bir yanma ve kolonyadaki alkolün etkisiyle gözlerimi kapattım. gözlerimi açıp aynada kendime baktım dikkatlice. berber "sıhhatler olsun" dedikten sonra koltuğu çevirince istemeye istemeye indim o koltuktan. yanıma gelen çırağın harçlığını vererek olası bir teması kestim(öyle herkesin dokunmasını sevmem bana. evet, biraz tersimdir). berbere dönüp teşekkür ettikten sonra, bizim tıraşların bitmesini bekleyen müşterilerin yanına oturup programı izledim. dükkandakiler kendi siyasi görüşlerini birbirlerine anlatmaya çalışırken, kırk yaş üstü beş insanın olduğu bir ortamda konuşmanın anlamsız olacağını düşünerek sustum ve bizimkilerin tıraşlarının bitmesini bekledim. ikiside hemen hemen aynı anda bitti. üçümüz yan yana oturduk ve çırağın ince belli bardaklara koyduğu çayları yudumlayarak fenerbahçe muhabbeti yaptık.
    ilyas amca'nın, hasan usta'dan kalkmak için izin istemesiyle parayı verip çıktık. yenimahalle'den batıkent'e, benim eve dönerken ostimdeki bir esnaf lokantasından muhteşem pideleri yedikten sonra benim evin önüne geldik. eve davet ettim ama çıkmadılar. eve girdim, üstümü değiştirdim ve yanıma bir duble rakı alarak yarıda kalan filmi kaldığım yerden izlemeye -bambaşka bir keyifle- devam ettim.
hesabın var mı? giriş yap