• bet kelimesinden turemistir.
  • (bkz: beterböcek)
    (bkz: beetlejuice)
  • (bkz: worse)
  • yazanı belli olmayanın dilinden bir başka tanımıdır belki:

    açmamak için direniyordu gözlerini.algılarına doğru devam eden bu gerilla savaşından mutlaka
    galip çıkmalıydı.hiç kimseyi,hiç bir şeyi ve hiç bir yeri arzulamıyordu sanki artık.ansızın
    zaman durdu.yorgunluk,yılgınlık,anlamsızlık;mücadele edemiyordu.bir an döndü ve baktı ,aldığı
    nefes karşılığında bu dünyanın ona yaptıklarına.umursamadı benliğini günden güne yok eden bu
    keşmekeşi.derin bir dalgınlık geçmişe doğru çekiyordu yine onu.anımsadı anları,anıları!neyin
    değişmekte olduğunu düşündü defalarca.zamanın mahkumiyeti altındaki sevdalarını sorguladı ilkin.
    kaybettiği gözleri düşlemeye çalıştı tekrar,olmadı.kendi masalının baş kahramanıydı elbette ki ama
    kahramanlık yaptığı masallar çok eskide kalmıştı sanki.yavaşça doğruldu yattığı yerden,saat günün
    ilk kahvesini geçiyordu biraz,aldırmadı.gerçi fark eden bir şey yoktu aslında,değişmiyordu öğünlerinin
    tek misafiri olan geçiştiricisi."ruhum mu daha huzursuz,bedenim mi dinçliğinden uzakta?"karmaşasını
    yaşadı aynanın karşısında.jilete baktıkça küfretti yalnızlığına...
  • "daha" zarfını içinde barındıran türkçe'deki nadir sıfatlardan (hatta belki tek sıfattır, bilemedim).
  • bandırmanın medar-ı iftiharı. buyrun
  • 15 sene önce şimdiki kadar popüler değilken insanların sempatik bulmak yerine korktuğu bir kişiydi. şimdilerde ise sempatik, espri kumkuması bir insan halini almıştır.

    98 yılıydı sanırım, bandırma hükümet konağındaki terkedilmiş çay bahçesinde arkadaş grubuyla otururken yanında bi tane şoparla bu gelmişti yanımıza. gençler sigara var mı, alkol var mı derken biz biraz tedirgin bir vaziyette idare etmeye çalışıyorduk. derken gelin sizi bir yere götüreceğim dedi. biz tırsa tırsa bunu kabul ettik. biz dediğim de dört kişiyiz ha. neyse efendim bu bizi aldı çınarlı mahallesine doğru gidiyoruz. çınarlı mahallesi bizim oraların çin çin'idir. aslında adamın bize ters yaptığı falan yok, insan gibi kakara kikiri yaparak gidiyoruz ama işte beter bu belli mi olur gerginiz yine de. neyse efennim geldik sonunda çınarlı mahallesinin göbeğine. buradaki evlerin hemen hemen hepsi bakımsız, pis, gecekonduvaridir. bizi bi tane eve soktular. içimden dedim ya kesecekler, ya sikecekler kurtuluş yok. neyse efendim eve girdik. evde kızlı erkekli çocuklu ihtiyarlı bir sürü insan var. lan salona bir girdik salonda kocaman tabut gibi bişey var. tabut dediğm de hani türbelerde falan olur ya onlardan. bu arada biz evdeki her adımımızı beter'in talimatlarıyla yapıyoruz. raconu bilmiyoruz ya. şuraya geçin diyor geçiyoruz, ayakkabları çıkarın diyor çıkarıyoruz. meğer beter bizi oraya dua ettirmeye getirmiş. dua edecesiniz dedi. ama önce abdest almamızı istedi. biz dört mal, o dandik evin dandik banyosunda yalandan abdest aldık. nasıl da üşümüştüm amına koyim. yalandan abdestten sonra yalandan da fatiha okumuştuk. görseniz her birimiz dolmuşta polis yüzünden çökertilen tiki gibi. öyle de eğreti duruyoruz ortamda. dua mevzusunu da atlatınca bu bizi yine çınarlı mahallesinde başka bir evden bozma birahaneye götürmüştü. birer tane bira içtikten sonra biz gidelim demiştik ama o bizi muhabbet ediyoruz ortamı bozmayın diye bırakmamıştı. sonrasında ayaklarımız götümüze vura vura koşarak kaçmak zorunda kalmıştık ortamdan.
  • ingilizce "daha iyi" anlamına gelirken*, türkçe'de ise "daha kötü" anlamına gelen sözcük. nedense bana hep ilginç gelmiştir.

    ve evet farkındayım, biri fazladan bir t harfiyle yazılıyor. ama yine de ilginç.
  • resmi adını (metin) söylerseniz bandırmalıların %90'ının tanımayacağı, ama "beter" derseniz tanımayacak bandırmalının çıkmayacağı adam. sürekli peşinde dolaşan köpekleri, hiç elinden eksilmeyen kutu efes extrası ve sürekli neşeli halleriyle insanı gördüğü an mutlu eden, "memleket"e dair en sıcak detaylardan biriydi. evi bütün bandırma sokakları, en büyük aşkı da bandırma ve bandırmaspor'uydu, tek varlığı olan canını da aşkının peşinde koşarken verdi, evinden yüzlerce kilometre ötede. artık bandırma'da sokakta dolaşırken ansızın karşınıza çıkıp gülümsemenizi sağlayacak, ya da sevgi yolu'nda her daim saz çalan sakallı abinin (edit: soktumbey sağolsun hatırlattı, gürel'di abinin ismi) karşısına geçip bir anda göbek atmaya başlayacak, bazen de yanınıza gelip şarap için para isteyecek olan bir beter'imiz yok. her zaman oturduğu bank ise onun anısı için ayrılmış: https://pbs.twimg.com/media/b_p6s9jwwaag47t.jpg

    keşke bir de sevgi yolu'nun güzel bir yerine heykeli dikilse de bizden sonraki nesiller de tanısa bu neşeli delimizi.

    allah günahlarını (günahı var mıdır bilmiyorum ama) affetsin.

    https://pbs.twimg.com/…ia/b50vjr8iuaeldx6.jpg:large

    https://pbs.twimg.com/media/b_mg22pxaaixri2.jpg

    https://pbs.twimg.com/media/bl3xq1ccaaajw00.jpg

    http://img03.imgfotokritik.com/…1/2913817-beter.jpg
  • eşref vakti grubunun (bkz: şimdi) albümündeki şarkı. sindire sindire dinlenirse insana ah ettirecek şarkı.

    beter oldum hepten beter oldum ben
    zorları seçtim ama ne büyük külfet
    taşıyamadım ben
    hiç bakma dik durduğuma büküldüm ben
    çekildi dayandığım görkemli koca dağ
    döküldüm ben

    belki başkasına bu kadar kesikten
    sağlamından üç acı çıkar
    bu gidişle bende değil bir tane
    daha kaç gemi batar

    hem gamı kasveti şevki de cabası
    al sana kara sevda
    çalgısı çengisi hoştur ya işvesi
    nasıl geldim oyununa

    yalnızını soydun doydun mu içine
    nasılmış gördün mü ateşin harını
    koydun mu içine.

    söz: sıla gençoğlu
    müzik: fatih ahıskalı
hesabın var mı? giriş yap