beyaz gül
-
güllerden en asili ve engüzeli ve en sevdiğim..
kırmızı,pembe,sarı filan cok basittir,
ama beyaz gül cok jantidir.. -
çarlık rusyasında ölümü temsil eden çiçek.
-
lord soth efendinin zorunlu ravenloft hzmetini anlatan kara gül şovalyesi kitabında sothun kuyusunu kazan karşı karakter...
-
beyaz gül deste deste
derdinden oldum heste
di gel bir yüzün görüm
kalmışam son nefeste
bir beyaz gül olaydım
yar göksüne konaydım
günde bir yüzün görüp
ister ise solaydım * *
... -
kirmizi gul gibi guller arasindan gelendir. yarimse beyaz azya giymis halde cuma namazindan gelir...**
-
'beyaz gül'
ümit yaşar oğuzcan şiiridir.
seni arıyorum kalabalık caddelerde
tanımadığım insanlar geçiyor, sen yoksun
perişan hayallerimin başladığı yerde
sana sesleniyorum sana duyuyor musun
beyaz güller açtı bahçelerde sevdiğin
ya şu karanfil? o baygın kokulu çiçek
gel, yalnızlık bahçeme gel, beyazlar giyin
anladım ki bu ömür sensiz geçmeyecek
odamı süsleyen ellerini uzat
hazzından dile gelsin bastığın halı
açılsın sevincinden perdeler kat kat
işık ve ateş senin için yanmalı
sonra çevir düğmesini radyonun
sevdiğin musiki dolsun odama
dinle şarkısını büyük koronun
beni düşün, beni düşün ağlama
içimden bir ses diyor ki: -sabret
sonu gelecek bu yalnızlığın
bütün aynalar gülecek elbet
açılacak kapılar ansızın
yalnız sen varsın beyaz gül’üm
evde, caddede ve sokakta
bir eylül akşamı gördüğüm
o beyaz hayalsin uzakta
yakınsın yalnızlık kadar
uzaksız yakınmış gibi
sensiz yaşadığım yıllar
bu kadar güzel değildi
yeter gel artık yeter,
karanfiller açtı gel
kış bahçesinde güller
beyaz güller açtı gel -
bu, beyaz güle yazılmış bir geceyarısı güzellemesi olacak.
günlerdir apartmana girerken bünyemi bir mutluluk dalgası sarıyor. eve girince yapacaklarımı, o gün olmuş şeyleri düşünmekten, hele apartman kapısı önünde çantada anahtar arama programının çok fazla ram yemesinden herhalde, günlerdir yaşadığım bu anlamsız mutluluk hissine hiç kafa yormamıştım. tek hatırladığım, her giriş çıkışımda bostancı ne güzel semt yaa, mayıs ne güzel ay yaa diye sayısız iç geçirmelerimdi. apartmandan çıkıyorsam uzaklaşıp gitmek istememe hali, giriyorsam biraz daha sokakta kalma isteği, böyle tanıdıklığın verdiği bir huzur, bir hoplayıp zıplayacak kadar özgür ama sıkı sıkı sarınıp sarmalanmış gibi güvende olma hissiydi. ama dedim ya, hiç üstünde durup düşünmemiştim. bu geceye kadar...
az önce geldim. herkes evlerine girmiş, sokakta bir insan yok ama ay ışığından her yer gündüz gibi aydınlık. uzaktaki caddeden geçen arabaların sesiyle lunaparktan belli belirsiz gelen hafif çığlık sesleri var sadece... aslında ürkütücü bir ıssızlık ama hiç ürkütmüyor. sokak o kadar evim, o kadar güzel beni sarıp sarmalamış ki, parketmiş arabanın üstünde kıvrılmış uyuyan kedi ya da hışırdayan ağacın dalındaki bir erik tanesi olabilirim. neredeyse gece yarısı olmuş, ben apartmanın önünde tek başıma kaldırıma oturmuş, hipnotize olmuş gibi kalkıp eve giremiyorum. öyle gerçek üstü bir mutluluk hissi ki, kollarımı çırparak uçabilsem, ya da dipsiz bir kuyuda sonsuza kadar düşsem ancak bu kadar kaygısız, bu kadar hafif olabilirim...
ya gece gece ağlak melankolik şeyler yazmak istemiyorum ama bir monet görsün resmetsin isterdim o sahneyi, ne biliyim bir balzac yazsın da siz de hissedin. çünkü cennet bu gece evimin kapısının önüydü sözlük. ve tek mimarı, apartmanın bahçesine diktikleri üç tane beyaz gülün kokusuydu. -
gölgesi siyahtır diğerleri gibi..
-
zarif güzelliği her daim kırmızı gülün cafcaflı cazibesine yenik düşse de bambaşkadır aslında. özellikle de sevgililer günü benzeri özel günlerde şu kırmızı manyaklığımız coşmuyor mu, kırmızı gülün resmini, çizimini, kendisini görmekten beziyor insan. mutfak robotu reklamlarına dahi kırmızı güller eşlik ediyor. beyaz güllerse hep bir köşede sessiz, narin bekliyor.
-
siyah gül'ün karizmasına sahip değildir.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap