• sevimsiz bi troll
    lütfen
    uzak durunuz!
  • güzel bir ekşi sözlük yazarı.
    samimiyet ve içtenliğiyle, burada tanıdığıma memnun olduğum nadide insanlardan.
  • aslı astarı olmayan şeyler yazmak isterdim ama yazamam. çok iyi bir insan yavu. aboo, resmen skandal olurdu. bir insan hep sempatik olur mu? evet oluyormuş. tamam, arada değişik çıkışlarla beni rollendiriyor ama onu öyle seviom zaten. kismet....

    bir de çalışkan ki sormayın gitsin. eperken çıkacağı zaman motive etmekten nefret ediorum. ahahshd şaka yaptim, motive etmekten niye nefret edeyim? al işte, yine ciddili olamadım. mukadderat...
  • öyle kocaman öyle güzel gülüyor ki beşiktaş sahaya çıktı zannedip üçlü çektiriyorum hısım akrabaya.

    ayrıca altını çizerek söylemek istediğim bir şey var.. kesinlikle "at ağızlı" değil.. valla :/
  • yves saint laurent pur couture le rouge no. 1 ile renklendirdiği dudaklarıyla etrafa gülücükler saçan neşeli yazar.
  • kadın yazarlardan erkek yazarlara sorular kısmında soru sorarken görmüştüm bi defolabilir misiniz nickini ve sorularını. buralara pek cevap vermezdim. sadece okumak ve ne gibi sorular geldiğini görmek hoşuma giderdi. sonrasında tekrar karşıma çıktı bir kaç defa daha. bu sefer dikkatimi çekmişti ve takibe başlamıştım artık. entryleri ilgimi çekiyordu, ara sıra yazdığı o zamanlarda.

    birgün yine erkeklere komik sorular sormuştu ve cevaplama ihtiyacı duymuştum. ve ilk iletişimimi o zaman kurdum kendisiyle. cevaplarıma teşekkür etti, uzatmadık. yine arada karşıma çıkıyordu kendisi, entrylerini beğeniyordum geçiyordum. yine bir gün soru sordu bizlere. bu sefer saçma sapan* yine cevapladım ve bu sefer ekledim; nasıl bir amacın var bu soruları sormakta? diye. ve 8 aylık tanışma ve konuşma sürecimiz böyle başladı.

    ilk zamanlar nasılsın? merhaba, günaydın, iyi akşamlar gibi, kısa muhabbetler şeklinde görüşüyorduk. sonrasında ben de, o da açılmaya başladık. uzun muhabbetlere başladıktan sonra onunla konuşmakta zorlandığımı farkettim. kendisi nevi şahsına münhasırbir kişilik olduğundan ve onu anlamak için özel bir sözlük gerektiğinden, sayesinde google ile çok haşır neşir oldum. cümle içinde skandal, rollenme (ki ilk kendisinden duydum), heyallam, aboo, yavu(hala bilmiyorum ya yavru demek istiyor ya da yahu hepsi oluyor) en çok kullandıklarındandı. yavaş yavaş çekingenliğimizi atınca ve onu anlamaya başlayınca, muhabbet öyle güzel ilerlediki, artık bağımlısı olmuştum yazışmaların. o kadar naif, o kadar kibar ve incedir ki kendisi anlatılmaz. düşünün 8 aydır ilk fırçasını bugün attı bana. onu da beceremedi zaten.* sonra hemen gönlümü aldı.

    kendisi sözlüğün güzin ablasıdır. ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanının gediklisi olup, her gece dert dinler. ve böylece benim bitmeyen dertlerimi de dinlemeye başladı. sıkılmadan, kızmadan, yargılamadan her derdimi dinledi. sevindim anlattım. üzüldüm anlattım. hüzünlendim, kederlendim anlattım. kendi dertleri yetmezmiş gibi, benim dertlerimi öyle bir şefkatle dinledi ki, en yakın dostlarımdan, sevdiklerimden daha yakın oldu bana. tabi sadece ben konuşmuyordum. ben de onu dinliyordum saatlerce hatta sabahlara kadar. beraber üzülüyorduk, seviniyorduk, gülüyorduk.

    kendisi müslüm baba hastasıdır. efkarlandığında çok dinlerdi. bakmayın müslüm baba dinlediğine. kendisinin (bkz: entelektüel) bilgisi üst düzeydedir. konuşmamızın üzerinden uzunca bir süre geçmesine rağmen, ne ben onun telefon numarasını istedim, ne de o benim istedi. çünkü buradan yazışabiliyorduk. ve bize yetiyordu.

    yine bir gece, ikimizde efkarlıyken dertleşmeye başladık. ben evde lıkır lıkır biraları yuvarlıyorum, nasıl efkarlıyım. sonra benim efkarım üzerine müslüm baba'nın bir şarkı sözünü yazdı. hoşuma gitti ve "hadi aynı anda şarkıyı açalım, dinleyelim" dedim. 3 deyince birlikte açıp dinledik şarkıyı. şimdi bile yazarken, nasıl özel bir anı olduğunu hatırlayıp, tüylerim diken diken oldu. böyle böyle saati epey geçirdik. o, efkarlı duygu durumundan çıktı ama, ben, aldığım alkolün de etkisiyle bir türlü çıkamadım. korkmuş olacak ki numaramı istedi, verdim. sağolsun beni aradı hemen ama gizli numaradan. sesini ilk o gece duymuştum. resmini görüyordum profilinde sürekli ama, sesini duymak ayrı bir güzellikti, mutluluk kaynağıydı benim için. nasıl kibar ve naif bir ses tonu var. adeta büyülüyor insanı. şarkı söylese bıkmadan, usanmadan dinlersiniz. beni o gece teskin etti (bkz: teskin etmek) . ve telefonu kapatırken "artık kapatmam lazım. sesimi eskitmeme kararı aldım" dedi ya, nasıl güldüm anlatamam. ve beni o karamsarlıktan alıp, mutlu ve huzurlu şekilde uyuttu.

    bizi o gece daha da yakınlaştırdı birbirimize. yine rutin konuşmalarımıza devam ettik. sonrasında durup dururken bana numarasını verdi. ama ekledi gülerek; "sapık değilsin değil mi?" diye. sapığım çekeceğin var benden dedim.tabiki sapık değilim arada arar beni sağolsun. sesimi duyar ama fazla değil, çünkü sesinin fazla eskimemesi lazım.*

    bir gün konuşurken görüntülü aradı beni. nasıl şaşırdım, beklemiyordum. karşımda canlı duruyordu bi defolabilir misiniz. allahım bu ne güzellik, bu ne zerafet, o nasıl bir duruş. ilk o zaman görmüştüm kendisini. yine yaptı yapacağını. sesi gibi yüzünün de eskimemesi kararı almış. kapanışımızı böyle yaptık. tabi ben yine yerlerdeyim, gülmekten ölüyorum. bunu söylerken ki mimik ve ses tonunu görmediniz çünkü.

    hümanist bir kişiliği var bi defolabilir misiniz'in herkesi sever, herkesle sohbet eder. insan ayırmaz saygılı olduktan sonra. kimler, kimlerle konuşuyor, herkesle anlaşıyor canım benim. evde yatmayı çok sever. bıraksan evden çıkmaz. bazen de çok gezer. ama yorulunca da şikayet eder. zaten çabuk yoruluyor. öyle ki, haftada 2 gün part time çalışmasına rağmen, ondan da şikayet ediyor. gerçi kasım ayında full time çalışmaya başlayacak ama nasıl dayanacak bilemiyorum.

    hep mutlu gözükür, sana bu mutluluğunu hissettirir ve seni de mutlu eder. ama içinde kopan fırtınaları, kederleri sana hissettirmez. zaten en ufacık şeyle, bir sözle mutlu olur. o kadar da tamahkardır. neşelendiğinde (ki genelde hep neşelidir) mevsim kışta olsa, ilk bahar esintisi gibi gelir sana. ama efkarlıyken de ilk baharda bile olsan, ankara'nın soğuk, ayazlı gecelerine çevirir seni.

    sözlükte konuştuğum çok insan var. hepsi birbirinden değerli ve kıymetli. hepsinin farklı bir yeri vardır bende. konumları, durdukları yer özeldir. ama bir tek ona söylerim "sözlüğün bana kattığı, kazandırdığı en güzel şeysin" diye. gerçekten öyle benim için. kaybedilmeyecek, kırılmayacak, kadar değerli. çünkü beni dinlemekten vazgeçmedi. hep yanımda oldu, yargılamadı. insanlara, sevdiklerime olan sevgimi bir o gördü. onun gören gözleri dışında, hisseden ve gönül gözü açık olan tertemiz bir kalbi var.

    çoğunuz keşfetmedi onu. kiminizin varlığından haberi yok. ama bir tanısanız, benim az bile söylediğimi anlarsınız.

    ben çok uzağım ona. aramızda çok mesafe var. ama biliyorum ki o, bana tanıdığım herkesten daha yakın.

    varlığınla beni şereflendirdiğin için, hayatıma girdiğin ve benim yüreğime dokunduğun için sana ne kadar teşekkür etsem az.

    iyi ki varsın dostum. iyi ki tanıdım seni.

    edit: düzeltme
  • iade-i itibar yapıyorum. aslıhan gürbüz'e benziyorum dediğinde dalga geçiyordum ama son bir aydır instagramda dizi sayesinde aslıhan'ın fotoğrafları düşünce cidden aklıma kendisi geldi. harbiden andırıyormuş. uzun zamandır konuşmuyorduk çünkü kendisini hayatıma arkadaş olacak kadar tanıyamıyorum. aşırı gizem aşırı esrarengizlik ajkdaskda
  • kendi nick altına, “sevimsiz bir troll, uzak durun.” diye entry girecek kadar sevimli birisidir. nickinin aksine çok kibar ve sohbeti güzeldir.
  • acayip bir şey. bir anda şah damarından daha yakın oluyor. nasıl olduğunu anlamıyorsunuz bile.
  • şuana kadar hiç kullanmadığımı fark ettiğim söz öbeği. argo olanı daha doygun ve net. (bkz: bi siktir git)
hesabın var mı? giriş yap