• günlerden salıydı yanlış hatırlamıyorsam ve tv'de reklamları izliyordum. en sevdiğim tv porogramı olmasının dışında hayata dair çok güzel bilgi vermesinden ötürü bayılıyorum reklemlara. yalnız her kanalda olması garip geliyor bana, her kanalda da yayınlanmaz ki kardeşim, ne büyük furyaymış. sır kapısı bile bu kadar çok kanala yayılmamıştı. neyse efendim, bi baktım bir reklam çıktı. bizim avrupa yakasının "uzun"u oynuyor. yağmur altında it gibi dolaşıp sevgilisinden medet umuyor falan. sonra reklamın sonunda gördüğüm kadarıyla cepbank olan bu hizmetin şarkısını da duydum, o da nesi: bip bip, para geldi cepbank para geldi... bir an için gözlerim karardı, geçmişi anımsadım sonra.

    sene 74, kıbrıs harekatı falan acaip hareketli zamanlar. biz de mahalleden 4 hayta arkadaş geyiğine askere yazıldık, tuttular bizi kıbrıs'a yolladılar. o zamanlar üst katta bi emekli albay amca oturuyodu kemikleri sızlasın, "ben size bi kıyak yapayım" dedi askerlik şubesinde, ve bizi aynı bölüğe yolladı. neyse efendim gittik kıbrıs'a (bu yolculuk da apayrı bi hikaye zaten, onu sonra anlatırım). bizi orda karşıladılar, herkes kendi bölüğüne ulaştırıldı falan. tabi harekat bitmişti bizim gittiğimizde onu da belirteyim. bizi limasol tarafında küçük bir köye yolladılar. köyün adı da çakırbahçe. neys eefendim, o zamanlar milletin cemse diye bildiği gmc benzinli kamyonlarla ulaştırıldık köye. küçük bir karargâh var köyde. en yüksek rütbeli asker yüzbaşı. biz gittik efendim köye, herkes yatakhane olarak hazırlanmış okula bıraktı eşyalarını. herkese yataklar zimmetlendi vesaire. sonra köy içinde devriyeler vesaire derken bi 15 gün içinde alıştık köye. zaman geçtikçe bizim asker arkadaşlar yavaş yavaş şapın etkisinden kurtuldular. şap artık fayda etmeyince, amirler de zor durumda kaldı tabi. arkadaşlardan köyün kızlarına sarkanlar falan oldu, hatta bi tanesi samanlıkta bi kızla basıldı, az daha linç ediyodu köylüler her ikisini de. neyse efendim en sonunda bizim amir bi çözüm buldu. yakınlarda rum ağırlıklı yerleşimi olan bir köy daha vardı ve o köydekilerin büyük kısmı köyü terkedip kaçmıştı. geride 3 ev varmış diye duyulmuştu ve bu evler bizim bildiğimiz adıyla kerhane olmaktaydı. civar köylerden her gün elemanlar akın etmekteydiler. işte bizim yüzbaşının dahiyane çözümüyle orda tanıştık. bölükteki tüm askerler sıraya yazılıyorlardı ve herkese sıra fişleri dağıtılıyordu bir haftalık süre için. herkesin haftaa bir kadın yüzü görme şansı vardı. hatunlar her akşam jiple köye getiriliyor ve muhtarın bağ evinde askerlerle birlikte oluyorlardı. işte hatunların geldiğini anladığımız bir ses vardı. jip karargaha yaklaşırken şoförü korna ile birlikte bu sözleri söylerdi. önce iki korna: "bip bip", sonra da "karı geldi bip bip"...

    sanırım reklamı hazırlayan arkadaş da zamanında bizim bölükteymiş, du bakalım inceden bi araştıralım kimmiş neymiş. aklımda bir isim var ya hadi hayırlısı.
hesabın var mı? giriş yap