• sözlük dilinde yazmak gerekirse;
    "bir şehir ve/veya orada yaşayanlar hakkında bilip bilmeden konuşmak, o şehir mensubu topu topu birkaç kişi ile karşılaştıktan sonra (ya da hiç kimse ile karşılaşmadığı halde kulaktan dolma bilgilerle) bütün o şehirlileri boktan insanlar ilan etmek" şeklinde sunabiliriz bu eylemi.. hemen hemen her sözlükçünün, bir yana bırakalım sözlüğü, hemen hemen her bireyin yediğin haltlardan biridir bu (evet aynadaki gördüğüm lavuk da aynı işi yapıyor, farkındayım)..

    bir şehri görmeden, içinde dolaşıp kaybolmadan, o şehirdeki insanlar ile iletişim kurmadan sadece karşılaşılan bir kaç örnek kişi üzerinden bir önyargıya varmak (bkz: sağlıklı bir genelleme için gerekli örnek sayısı) daha sonra da bu yargıyı başka insanlar ile paylaşmak (mesela sözlük bu "paylaşım" için güzel bir ortam) bu "arkadan konuşmak" eyleminin devamında gelen hareketler.. kimi zaman dozu aşımı yaşanıyor bu eylemlerde, birileri çıkıp rahatlıkla "oraya gitmeyin, sizi sikerler haberiniz olmaz" diyebiliyor düşüncesizce..

    örnek mi istersiniz, açın herhangi bir şehir başlığını, entrylere bir göz atın.. mutlaka dallama bir sözlükçü (ki aralarından biri de ben olabilirim, hiç şaşırmayın) bilip bilmeden ötmüştür; ne o şehrin insanlarının hırsızlığı, yavşaklığı, orospu çocukluğu kalmıştır ne de başka bir şey.. üstelik bu entryleri yazanların çoğu hayatları boyunca bir kez olsun o şehre gitme zahmetine katlanmamış, o şehirden geçmemişlerdir bile.. istanbul'dan, ankara'dan bakıp, yüzbinlerce kişinin yaşadığı bir yer hakkında boş boş söylevler vermek kolaydır binlerce km tepip, insanlar ile iletişim kurmaktan (eh çoğumuza da bu yakışır zaten)..

    oysa ki, anadolu'daki bir şehirden en fazla bir başkasından nefret edebileceğiniz kadar nefret edebilirsiniz, ne daha az ne daha çok.. ama bunu anlamak için o koca kıçlarımızı kaldırıp, biraz da önyargısız olarak yola çıkmak gerekli.. yoksa altı üstü bir şevki yılmaz çıktı diye "aman rize'ye gitmeyin" demek safi gerzeklikten öte bir şey değildir..

    (bazen ben de bu boku yiyorum ama en azından ben ne bok yediğimin farkındayım, ya boğazından neyin geçtiğinin farkında olmayanlar?)
  • başka bir anlama - ya da anlama özürlülüğüm diyelim- haliyle; 3 ay pontiponlar gibi vakit geçirdiğiniz bir şehrin arkasından konuşmak, en azından, ortadaki ön yargıyı kaldırdığı için daha hakkaniyetli bir davranış olacaktır.küçük küçük kıyaslamalara gidebilirsiniz.insanlarını karşılaştırabilirsiniz.siz bunları yaparken, sizi ayıplayıp, esenler otogarının zindanlarına kapatacak, otobüs çığırtkanları -hadi malatyaya, elazize, haadiii!- durup şöyle bir düşünecekler, emin olunuz.. sükunetinizi bozmayınız, yaşadığınız ve kokusunu üzerinizde zaman zaman hissettiğiniz bir şehrin arkasından, biraz olsun konuşma hakkınız var.isterseniz, bunu anayasayla sabitleyelim.
    - al gülüm, sana mini ebatlarda bir anayasa, fakat kriz yaratmayalım durduk yerde..
  • genelde istanbul için gerçekleştirilen hadise. arabayla girilir en tenha, en karanlık yollara, düşünülür ki "burada bizi görmez duymaz istanbul" ve şehre yeni gelene fısıldanarak söylenir şehrin gerçeği:
    - bak kızım istanbul orospudur.
    koskoca istanbul bu... elbet duyar arkasından konuşulanları. bekler ki biri de çıksın yüzüne söylesin.
    yüzüne karşı, içindekileri haykıranlar da vardır nitekim; nice uğraşlar verdiği yabancısı olduğu şehirde nihayet bir yerlere tutunmayı başarmış insanlardır. gecenin bir vakti çıkarlar 7tepeden birine:
    - yendim seni istanbul...
    ee bunlar da filmlerimizde sıkça anılmıştır zamanında.
  • (bkz: heidelberg)
hesabın var mı? giriş yap