• --- spoiler ---
    nazi partisi'nin kitleleri harekete geçirmede nasıl bu kadar başarılı olduğunu anlatan ifade, tanıdık geldi mi?
    --- spoiler ---
    gerçek fikirlerin, kitleleri harekete geçirecek tarihsel güçlere dönüşebilmeleri için önce bir çocuğun kavrama kabiliyetinin sınırına kadar basitleştirilmesi gerekir.
  • son dönemde okuduğum en etkileyici kitap. aslı itibariyle otobiyografik roman olabilir lakin faşizmi inceleyen akademik çalışmalara fersah fersah fark atar. politik bir duruşun faşizme bakışından ziyade bir biriciğin yaşadıkları ve hissettiklerimiz. pek tabi, bu memlekette yaşamanın bir getirisi olarak korku türüne de girer eser. çünkü alabildiğine benzerliklerle karşılaşırsınız. türkiye’de yaşamaktan zorluk çeken herkesin okuyabileceği, roman yapısından sebeple yormayan eser.
  • sebastian haffner’in yazdığı, okumalara doyamadığım eser. daha yeni başladım ama olsun, şimdiden doyamadım.
  • çeviriden mi kaynaklanıyor bilmiyorum lakin sayfalarca süren tasvirler aşırı cümle düşüklüklerine neden olmuş, zaten idrak etmesi zor olan kısımları iyice karambole yuvarlamışlar.

    onun dışında belirli bir bölüme gelindiğinde ‘türkiye’yi mi anlatıyor 1933 almanya’sını mı ?’ gibi bir ikileme düşenler olabilir. yargı yerle yeksan olmuş, ordu faşistlerin boyunduruğu altına girmiş, kraldan çok kralcılar peydah olmuş, eğitimli tabaka ingiltere, fransa, isviçre vb. gibi dönemin gelişmiş avrupa ülkelerine göç etmeye başlamış.

    size de tanıdık geldi mi ?
  • yazarın çocukluğu ve ilk gençliğinin anlatıldığı dünün almanyası yani 1.dünya savaşı, nazizim, faşizm günlerini bugünün türkiyesiymiş gibi okumanın afallatıcı olduğu eser. çevirisi de hiç fena değil de daha ilk sayfalarda "feyk atmak" ifadesinin kullanılması oldukça hayal kırıklığıydı.
  • nazilerin adım adım iktidara gelişinin, almanya'nın 1930'larının; 'sade vatandaş' gözünden anlatıldığı etkileyici kitap.
  • sebastian haffner'in(babasının) birinci dünya savaşından başlayarak yükselen nazizm'i öyküselleştirerek anlattığı anı kitabı. ajitatif olmadan faşizmin yükselişini okuyabildiğimi düşündüğüm çogzel bir kitap.

    çeviri ile ilgili ben iletişim yayınlarının diğer almanca çevirilerindekinden daha rahatsız edici bir şey göremedim.

    --- spoiler ---
    nazizme tam olarak olamasa bile bir noktada karşı duruş olarak ortaya çıkan iyi niyetli politikacının suikastı, korumasız gezen politikacının değil de kitleleri yönlendiremeyecek olan pasif politikacının öldürülmesi, ekonominin bir uçurumdan yuvarlanır noktasına gelmesine rağmen asla dillendirilmemesi, "sinemaya gitmek, partilerde eğlenmek için mi ülkenin iyiliğine karşı çıkıyorsunuz?" söylemi _which means soğan için vatanını satanlar_ , birinci dünya savaşının asıl kaybedenleri intikamcı davranmamışken aslında savaşın soğuk yüzünü doğrudan yaşamamış bir subayın intikamcı söylemleri, yıllardır varlar bunlardan bir şey olmaz rahatlığının getirdiği pasifizm, paranın korkunç derecede değersizleşmesi, bulunan çözümün paranın değerinin stabilizasyonu değil başka bir para "uydurmak" olması, "madem suçlu değilsiniz yargılanmaya neden karşı çıkıyorsunuz?" akımının yine "bir şey olmaz ya!" mantığıyla karşılıksız bırakılması ve yükselmesi, nazilerin asla umursamadığı ve değersizleştirmeye çalıştıkları, sadece bir bina olarak gördükleri reichstag'ı kundaklamaları ve bunu komünistlere yıkmaları hatta bir komünistin idamı ve komünist parti liderinin de hemen arkasından tutuklanması ve kurşuna dizilmesi....

    geri dönüşü olmayan yere nerede girildiğinin asla söylenemeyeceği onlarca adımla anlatılmış. okurken reichstag, ernst thälmann, nsdap, nazilerle iş birliği yapan milliyetçi alman ulusal halk partisi ve onun silahlı gençlik kolu bismarckjugend gibi isimleri kapatıp okursanız ülkeyi ve yılları karıştırmanız biraz insanı ürkütüyor.

    --- spoiler ---
  • günümüzde sadece bir alman'ın değil, pek çok başka kişinin hikayesi olan kitap.
  • tarihsel olaylara bilimsel olarak yaklaşıldığından dolayı bu süreç içerisinde yaşayanların münferit olarak nasıl etkilendiğine pek dikkat etmeyiz.
    halbuki, hitler dönemini yaşamış birisinin gözünden olayları değerlendirmek, yaşananları daha gerçekçi kılmaktadır.
    biyografik roman olan kitabı okudukça, alman toplumunun, hitlerin yükselişine neden sessiz kaldığını daha iyi anladım.
  • sebastian haffner'in aklının ermeye başladığı 1914 ile 1933 yılları arasında almanya'da geçirdiği gençlik yıllarını anlattığı eseri.

    öncelikle yazarın hem kendine dönük olarak hem de topluma dönük olarak çok iyi bir gözlemci olduğunu söylemeliyim.aynı zaman aralığını ben yaşamış olsaydım 250 sayfaya sığacak denli bir gözlemi ve analizi yapmam mümkün olmazdı.üslubunun yumuşaklığını ve tasvirlerin bolluğunu beğendim.sadece bazı cümleler aşırı uzundu ve başıyla sonu arasında bağlantı kurmak zor oldu.

    1.dünya savaşı, weimar cumhuriyeti ve 3.reich dönemlerini bugüne dek hep belirli bir ideolojik paradigma ile yazılmış teorik kitaplardan okumuşuzdur.bu da o dönemlere dair yargılarımızı fazlasıyla nesnel kılmış ve olanları tam olarak idrak edememişizdir. haffner'in eseri bu konuda tam da bize temas edecek şekilde bu boşluğu dolduruyor ve yaşananları birebir yaşıyormuşuz gibi hissettiriyor.zaten yazarın kendisi de kitabın başında her şeyi münferit bir birey olarak kendi üzerindeki yansıması ile anlatacağını ve bir paradigma beklememelerini söylüyor.

    kitabı okuyunca şunu düşündüm; milli mücadele verilmeseydi ve sevr anlaşması kabul edilseydi; bizde de hitlervari bir faşizm idaresi ortaya çıkar mıydı? almanların savaşı yarım kalmış saymaları ve versay anlaşmasının ağır şartları nesnel olarak onları faşizme itmiş olabilir ama yazarın gözlemleri daha farklı şeyler söylüyor.1920'lerde yükselen enflasyon,paranın değerinin düşmesi,insanların spor tutkusu vesaire gibi bir yığın sebep sayıyor.

    kitabı okuyunca; kitle iletişim araçlarının sadece radyodan ibaret olduğu 1933 yılında faşizmin siyaset alanını komple boşaltıp özel alana dalmasının bunu reddeden bireyler üzerinde ne büyük depresyon yarattığını anladım.herkes siyasetle ilgilenmeyebilir,köşeme çekilip kendimi geliştireceğim diyebilir.ama 1930'lu yıllarda faşizm işte bu çekildiğin sığınağa kadar gelip seni buluyor.bulmasa bile kendini besleyeceğin her şeyi yok ediyor ve seni çoraklaştırıyor.geriye kalan tek ihtimal ise bu kuru tarladan göç etmek oluyor.yazar da bunu yapmış; ki kendisi ne yahudi ne de komünist ne de eşcinsel.
    “naziler ilk olarak almanya’yı işgal etmiştir; avusturya ve polonya’yı değil.”
hesabın var mı? giriş yap