*

  • fethullah gülen'in zaman'da yayımlanan ropörtajı ile geldi gündeme. burada benim için önemli olan kimin kiminle eşdeğer, kimin kimden daha kötü olduğuna dair düşünceleri değil. bir düşünce sistemi olan ateizmle eylemsellik içeren katilliği kıyaslayıp birinin vahimliği açısından öbürünü örnek veren zihniyettir dikkatimi çeken.

    efendim bu kafa yapısına göre genel kriter bir insanın ateist mi yoksa inançlı mı olduğu kriteridir. tabi bununla da kalmaz. yurdum ortalaması üzerinden devam edersek inançlı kişi müslüman olmalıdır. çünkü diğer din mensupları da artık katille olmasa bile sapıkla kıyaslanabilir bu mantık kurgusunda. müslüman olmak da yetmiyor mezhebiniz de kabul gören bir mezhep, olmalıdır. örneğin islamı başka türlü yorumlayan aleviler sapıktır(!) gerçi sapık kontenjanına diğer din mensuplarını yerleştirmiştik ya neyse. hatta kantarın topuzu bir kere kaçmaya başladı mı nerede duracağı belli olmaz. bu defa da mezhep içindeki ayrımlarda herkesin kendi yolu en doğrusu, diğerlerininki sapkındır; en azından kendilerininki kadar iyi değildir.

    bu mentalitedeki bir organizma istediği kadar demokrat olduğunu iddia etsin, olamaz. sosyal hayatta şartlar gerektirdiği için uzlaşmacı ve demokrat takılsa da için için ayrımcılık yapar ve ilk fırsatta bunu belli eder. örneğin bunu geçtiğimiz günlerde bir hıristiyan kadının spor salonundan kovulması hadisesinin sözlüğe yansıması vakasında açıkça gördük. ki o kadın ateist bile değildi. böyle düşünen bir kişinin gözünde bir ateist en büyük günahı işlemektedir. çünkü allah'ı inkar etmektedir. eninde sonunda cayır cayır yanacaktır. hem nefret eder, hem de acır. çok sevdiği biri var diyelim. nefret edemez, bu sefer de kendi, inancı bağlamında suçluluk duyar. çünkü dostu, en değerli varlığı inkar etmekte o da ona karşı nefret duyamamaktadır.

    aklıselimle düşündüğümüz zaman, bütün bunların dinin bir inanç işi olduğunu tam algılayamamaktan ve hayata skolastik bir bakış açısı ile ortaçağ zihniyetiyle bakmaktan kaynaklandığını anlayabiliriz. bir kere bir insanın ateist olup olmaması allah'la kendi sorunudur (bunu allah'a inanan biri olarak söylüyorum) başka hiç kimseyi ilgilendirmez. kimse allah'la kul arasına giremez. hele hele allah'la kul arasında olan felsefik-teolojik birşeyi pozitif hukukça açıkça belli yaptırımlara bağlanmış katillikle kıyaslamak akıllıca birşey değildir. bu bakış açısı bizi başka yerlere de götürebilir. "madem katilliğe bu kadar ceza veriliyor, en az onun kadar kötü olan ateizme de şu kadar ceza verilsin" diyen bir aklıevvel de çıkabilir.

    demokratik bir toplumda bir insanın ateist olup olmaması ya da şu veya bu inançtan olması insanlar arası ilişkileri olumsuz etkilememelidir. kimse de allah'ın yerine geçip inançları ya da inançsızlıkları bağlamında insanları kategorilere ayırmamalıdır. işte zaten bu sakıncalardan dolayı din ve dünya işleri ayrılmıştır. din insanın vicdanında ve tanrısıyla kendisi arasındadır. şimdi tatlısu islamcılarından biri çıkıp "ben allah'ın sevdiklerini severim, sevmediklerine de buğz ederim" diyebilir. sanki allah'ın kimi sevdiğini kimi sevmediğini biliyormuş gibi. bu onun görüşüdür ama bu görüşteki kişinin demokratlığı bir maskeden ibarettir. zaten somut vakalarda da paçalardan vıcık vıcık riya akmaktadır. kendilerinin de iyi bildikleri bir örnekle kapatmak istiyorum bahsi. hz. muhammed'i her zaman koruyan ve onu çok seven amcası ebu talip bilindiği gibi hz. muhammed'e iman etmeden ölmüştür. rivayet edildiğine göre haniflik dinine mensuptu ama siyer bilenler atalarının ilahlarından bahsettiğini de bilirler. ve yine çok iyi bilinir ki peygamber çok sevmekte idi amcasını. bu sevgisi de her zaman devam etmiştir. şimdi bu kişinin durumu allah'la kendi meselesidir. peygamber bile sadece tebliğle yetinmiş, o kabul etmeyince de üzülmüştür o kadar. imdiii allah adına kendilerinde ona buna nefret besleme yükümlülüğü görenler bazı şeyleri dinin peygamberinden daha iyi mi biliyorlar?
  • 23 mart 2004 tarihli zaman gazetesi basliginda da islendigi uzere, katil bir muslumanin "allah katinda" bir ateistten farkli olmayacagini iddia eden kiyaslama. ve allahin ateistlere cennet vaadetmedigi cok aciktir. neden anlamamakta israr ediyorsun guzel kardesim*?
  • dindar ve mongol kıyası yapmanın önünü açabilecek kıyaslama çeşidi.
  • islam inanışına göre bir ateistin ne yaparsa yapsın cennete gidemeyeceği, buna karşın bir müslümanın işlediği günah ne olursa olsun ( adam öldürme dahil) cezasını çektikten sonra cennete alınacağı düşünülecek olursa gayet normal ve beklenen bir kıyaslamadır.

    görünen o ki islam inanışına ve bu inanışın tamamını benimseyen müslümanlara göre ne kadar iyi bir insan olduğunuzla kimse ilgilenmemektedir. onlar için önemlisi kime ve neye inandığınız, başınızı örtüp örtmediğiniz, namaz kılıp kılmadığınız, camiye gidip gitmediğinizdir.

    bunları yapmıyorsanız kimseye zararı dokunmayan bir insan olmanız yetmez. hatta binlerce mümini ve inanmayanı kurtaran bir buluş yapmış olsanız dahi** , yeriniz cehennemdir.

    oysa allah adına insanları öldürenler, binaları havaya uçuranlar, başı açık diye kadınları bıçaklayanlar ve taşlayanlar*, başka din mensuplarının gırtlağını kesenler cezalarını çektikten sonra cennete ve hurilere kavuşacaklar.
  • -ama tanrıyı el birliğiyle öldürmemiş miydik?
  • ateist olmayan ve inananların ibret alabilmesi, kasten insan öldürmenin ne denli günah olduğunun vurgulanması ve ona göre hareket edilmesinin sağlanması açısından yerinde bir kıyastır bunu yapmak.

    fakat aynı zamanda ateistlerin hiç de umurunda olmayacak bir kıyaslamadır. zira bu kıyas, allah katındaki bir değerlendirmedir ve yapan zaten inanmadıkları o allah'tır. e buna alınacak küsecek ateiste de, önce gülünür, akabinde de acınır.
  • ifadelerin görünen mesajları olduğu gibi gizil mesajları da olabilir. bu cümleden rahatsız olanların sıkıntısı buradan kaynaklanıyor. kimisi diyor ki "burada, sonucunda ortaya çıkacak ceza üzerinden bir tarifleme yapılmış" eyvallah, doğrudur ama, gizil olarak da ateist ile katil arasında bir bağlantı ve benzerlik kurulmuş. bu cümleyle karşılaşan kişinin kafasında uzun vadede kalacak olan bu gizil mesajdır. bu ifadeyi vahim kılanda işte budur. bu, üzerinde durulması gereken acil bir durumdur. bu ve benzeri yaklaşımlarla müslüman olmayanlar üzerinde baskı oluşturmak meşrulaştırılıyor. böyle yaklaşımlarla mesela oruç tutmayan bir genç üniversite bahçesinde ya da sokakta bıçaklanabiliyor, ya da eteğinin boyu dini standartlara uymuyor diye henüz 12 yaşındaki bir kızın(dikkatinizi çekerim 12 ilköğretim 6. sınıf öğrencisinin yaşıdır. henüz boyu bile uzamaya başlamamıştır) bacakları asitle yakılabiliyor. ve maalesef gerçekten samimi duygularla inandığını söyleyen insanlarda bunu gizliden gizliye meşru görebiliyor (şiddete karşı olduğunu söyleyen hiçbir dini bütün arkadasın bu konuda herhangi bir çalışma yaptığını görmedim. aslında bir kişi tanıyorum (bkz: mehmet bekaroğlu)). bununla birlikte buraya yazı yazarak, dini bütün arkadaşlarımızın bu konudaki hassasiyetlerimi dikkate alacaklarına inanacak kadar da saf değilim. ama onların da anlaması gereken bir şey var. ‘öteki’ne karşı olan bu şiddet ‘öteki’ ile biten ortadan kalkan bir şey değildir. kendine yeni ‘öteki’ler yaratır ve bu ‘öteki’ler üzerinden kendini yeniden şekillendirir. belki bir gün bütün ateistler ve gayri müslimler yok edilecek, o zaman yeni ‘öteki’ kim olacak dersiniz? (bkz: suudi arabistan)
  • bir ateistle bir katil arasında kıyaslama yapma eyleminde söz edilen sakat durum elbette bu eylemin öznesinin bir inanır, özelinde de müslüman olmasıdır.

    inanç, doğruluğu veya yanlışlığı bilinemeyen bir konu hakkında doğruyu bulduğunu iddia etme durumudur. ateist, bilinemeyen konular, özelinde tanrının varlığı hakkında tarafsız kalmayı seçmiş kişidir. elde bu konuda sağlıklı bir bilgi olmadığından, sağlıklı bir bilgi elde edilinceye kadar bu konuyu gözardı eder, bu iddiayı yoksayar. şimdi, insanlığın ulaştığı bu noktada, bir ateistle bir katili eş tutmanın, hatta katili ateistten üstün görmenin yanlışlığı, hatta bu eylemin bir toplumun çok büyük bir kesimi tarafından yapılıyor olmasının tehlikesi açıktır. ancak burada sorulması gereken 'bu anlayış islam'ı yanlış anlamaktan mı kaynaklanmaktadır, yoksa islam bu anlayışı destekler argümanlar mı sunmaktadır' sorusudur. elbette bu anlayışa karşı çıkan, ancak müslüman olan arkadaşların 2. iddianın doğruluğunu kabullenmesi beklenemez. ancak kuran'ın kafirlere bakışı incelendiğinde, kafirlerin cehennemde yanacak acınası salaklar olduğu, kafirlerden dost etmenin yanlış olduğu, dolaylı olarak da kafirlerin ahlaksız olduğu sonucu çıkmaktadır. kafirlerin ahlaksız olduğu düşüncesine katkıda bulunan bir diğer nedense, ahlak sistemini korku üzerine, ödül-ceza üzerine kurmuş bir insanın korku üzerine şekillenmemiş bir ahlak sistemi düşünememesidir. hal böyleyken, özellikle hayatında hiçbir ateistle oturup konuşmamış, bir ateisti tanımamış bir insanın ateistleri ucube gibi görmesi gayet doğaldır. kuran'ın böyle bir yorumunun yanlış olduğu, bu yorumun ilim eksikliğinden çıktığı gibi bir olası karşı iddia doğru olup olmadığına bakılmaksızın anlamsız olacaktır. çünkü böyle bir yorum birçok insan tarafından kuran'ın kafirlere bakışı olarak kabul edilmektedir.

    bu anlayışın yıkılması için ateist sözcüğünün bir hakaret olmadığı, ateistlere hakaret etmenin meşru olmadığı, ateistlerin salak, kör ve ahlaksız olduğu önyargısının cehaletten kaynaklandığı insanlara öğretilmelidir. yoksa "bakın kuran kafirleri insandan bile görmüyor, islam ne kadar iğrenç ıyy, hemen ateist olun" gibi bir alt mesaj verme kaygım yok.
hesabın var mı? giriş yap