• bir murathan mungan siiri;
    " ateşin gizini bilen tılsımlı kadınlar
    gördük orada
    denizi yatıştırıyorlardı
    azalan kokusunu yeniliyorlardı otların
    bir başka zamanla yamıyorlardı
    günün eksilen yerlerini
    gece büyümesi sözcükler armağan ettik
    taktılar gerdanlarına
    hem yanı başımızdaydılar
    hem fal gibi başka zamanlarda
    fısıltılar rengindeydi gözleri
    usulca açıyorlardı
    göğsümüzdeki yapraklarını esrimenin
    ucuna kadar gidilmiş düşlerdi
    birlikteydik hem
    ve yalnızdık bir bakıma "
  • cevdet kudret'in 1977 yılında inkilâp ve aka yayınevi'nden çıkmış şiir hakkındaki denemelerini topladığı eğlenceli kitap.

    hatta okuyunuz, okutturunuz.
  • bir bakıma
    cevdet kudret
    inkilâp ve aka yayınevi

    kitabı okurken altını çizdiğim satırlar, belki birisinin işine yarar, buyrun.

    *** gerçi, bir yazının açık ya da kapalı olması, her şeyden önce okuyucunun o konuda hazırlıklı olup olmadığına bağlı. şiirle hiçbir alışverişi olmayan bir insana halk şiiri bile kapalıdır.

    *** edebiyat-ı cedide (servet-i fünun)’la şiire yeni bir söylem geldi. tamlamalarla yapılan metaforlar, ilkin tepkilere yol açtıysa da, bu yeni söylem ilgi çekti. örn: sis için yapılan zülmet-i beyza : beyaz karanlık.

    *** haşim’e göre; şiir, kapalılık sayesinde “peygamberlerin sözü gibi, türlü yorumlara elverişli bir genişlik” kazanır. tek bir anlamın içine sıkışıp kalmaz.

    *** kapalılığı; tasavvuf ozanı, bunu “münafıklar yüzünden”, masalcılar da “gerçek dışı havayı” hazırlamak için yapmıştır, yeni o zan ise, “ilgi duymayı sağlamak” için yapıyor.

    *** gerçeğin gündelik düzenini değiştirmek, yahut başka bir açıdan bakabilmek elimizde olsaydı, daha çok ilgi duyardık ona (o.rıfat, perçemli sokak, önsöz)

    *** gerçeğin alışılmış düzenini bozarak anlamsız şiire ulaşmak...

    *** gök bile kuşladı ama hanimiş sen – metin eloğlu

    *** nereden uzatmışsa tenha boynunu – cemal süreya

    *** bir ergen odanın kolay köşesinde – gülten akin

    *** çocuğu çocukluyor bir düdüğün kırmızısı – edip cansever

    *** bir adam yoksulluk ediyorsa onu – cemal süreya

    *** öyle bir ben ki kapına gelen / baştan başa sen – özdemir asaf

    *** ben küçük dükkanlarsız, kahvelersiz / sokakları sevmem – ilhan berk

    *** elimi tut ki büyüsün – oktay rifat

    *** bekle ki soğanlar, salatalar yağsın / nisan yağmuru yeşersin - oktay rifat

    *** şiiri ozanla okuyucu arasında “ortaklaşa bir duygulanma dili” haline getirebilmek...

    *** sırılsıklam bir gökyüzü çıktı ağlardan / masmavi bütün balıkçılar – can yücel

    *** şiir için, edebiyat için “süs”, “çerez” diyenler var. karnı tok, sırtı pek milletlere göre bu söz belki doğrudur. lakin bizim gibi aç, çıplak milletlere süsten, çerezden evvel giyecek, yiyecek lazım. onun için ne kadar süslü, ne kadar tatlı olursa olsun giyecek hizmetini, yiyecek vazifesini görmeyen edebiyat bize hiç söylemez. mehmet akif ersoy

    *** rengin değil ara rengin şiirleri – nilgün marmara
  • gecemi ay'la aydınlattın. ölürsem* ekşi sözlük'ten öğrenme, dopdoğrusun. yazdıkların çok güzel, doğru ve tutarlı. yine de eminim o kadar tutarlı ve doğru değil kendin. bir bakıma ve biraz bana kendimi yeniden yarattırdın, hemi de heyecan ve bir ötekini istemeden merak etme tattırdın. bu durumda: sırma saçlarımdan (olmayan kelimden) sen suçlusun. (bkz: kendini yaratmak/@ibisile)

    "öykünü anlat essin gitsin, dallandırma ve ayrıntılandırma," diyen yorumcum. "o zaman naif ağaç altı esintisi hissi insanı çekiyor," diyen. sağol. beni bir bakıma çok özgürleştiriyorsun. ben kolay yazan biriyim. sözcükler dallı budaklı olduklarında bile aslen hızlı koşturulmaları gerekiyor. saatler ve günler boyu madenci gibi işlememeliyim. o başka bir yaratım tipi, benimki değil. benimki su gibi akmalı, su gibi durgun olabilmeli. bu yorumla, hızlı ve hatalı, eksik üretmeyi göze almalıyım sonucuna varıyorum. neden? bir tarafım başak titizi, ve üstüne eğilmeyi abartırsam içinden çıkamayıncaya kadar balçıkla oynarım, balçıklaştırırım. (bkz: yazmak/@ibisile)

    [romanda selim ışık'ın 'hoşlandığı on altı iş' olarak bir çırpıda saydığı "edebiyattan resimden matematikten gazetecilikten atletizmden felsefeden siyasetten sosyolojiden psikolojiden heykelden iktisattan hukuktan mimarlıktan bir bakıma mühendislikten tarihten ve tiyatro-sinemadan" (t.493) yazarı oğuz atay'ın da hoşlandığını ve bu konularda ayrıntılı bilgi sahibi olduğunu biliyoruz.] yıldız ecevit - ben buradayım

    "sustukları sırada bile konuşabildiklerine göre yıllardır tanışıktılar bir anlamda." tomris uyar - sekizinci günah (alte liebe: küçük akşam müziği)

    "bir bakıma haklıydılar, bir yazarın kitaplarının dizili durduğu bir masanın arkasında, yoldan müşteri çeviren bir tezgahtar kimliğine bürünmesi onur kırıcıydı." tomris uyar - yazılı günler

    (ilk giri tarihi: 8.3.2019)
hesabın var mı? giriş yap