• buradaki görgü kurallarının gerçek olduğu bir evrende, insanı vicdanı ile görgüsü arasında bıraktıran kural(cık).

    - hanımefendi şu tabağı rica edebilir miyim?
    - sen bana görgüsüz mü demek istiyorsun?
  • görgü kuralları bahane edilerek, haklı gösterilemeyecek eylemdir.
    hangi ülkede olduğumu gözetmeksizin, gereken her durumda çekinmeden yaptığım eylemdir. garsonluk gibi bahşiş olgusunun mevcut olduğu bir çok işte de gayet olağandır.
    önemli misafirlerimin olmadığı ve yapmamın garip kaçmayacağı her durumda da yapmaya devam ederim, utanmam.
    yapmamak, kişinin tercihidir, ama bunu görgü kurallarına dayandırmak ise çakallıktır.
  • nazarımda, yardım etmemek en büyük görgüsüzlüktür. almışlar, yazmışlar, çizmişler. okudukça sövdüm resmen. peçetenin sosyete yemeğindeki anlam ve önemi ne kadar büyükmüş meğer. görgüsüz ben şu yazıyı okuyana kadar bilmiyordum. kaç satır sırf peçete için yazılmış. ucu şuraya, kıçı buraya bakacakmış.

    ve mutlaka aramızda bu görgüsüzler mevcuttur, ben dahil. okumadıysanız yardımcı olayım. ekmek banmak bir görgüsüzlük! nadiren ekmek tüketirim, o da sırf banmak için. aferin bana.
  • aynı zamanda kuyumcu refleksiyle yazılan kurallardan biri.

    - gümüş ve çelik bıçakları ayırmakta yanılmammak gerekir, gümüş bıçak çeliğe göre daha parlaktır.

    fakir değilim ama gümüş bıçak da görmüş değilim. cidden ayıramam. demek ki sosyetede x-ray gibi göz var.
  • sıralanan görgü kuralları arasında "masada osurmayın" yazmıyor. sanırım osurup suçu garsonun üzerine atmamız gerekiyor :/
  • kalantor kodamanların yapacağı bir davranış biçimidir.
    ulan, alt tarafı tabağı uzattık yavv, gören duyan da "tabağı yıkayıp, kuruladık" zannedecek hee.
    her şeyi geçtim çorbaya ekmek doğranmıyormuş, tuzluk elden ele verilmiyormuş, yemeğe ekmek banılmıyormuş, çorba kâsesi yana doğru eğilmezmiş, peçete sandalyeye bırakılırmış, çok afedersiniz ama sokarım öyle görgü kuralına. sanki bana lordlar kamarası amk. sağdaki içecek ve soldaki yiyecek bizimmiş sokarım protokolünüze hee, şerrefsizim allah biliyor da yapmıyor beni bürokrat, başbakan falan.
  • bir kaç saatliğine hizmet satın alan kimselerin aristokrasinin "görgüsüne" öykünmesidir. sürekli masaya müdahale edip garsonu işini yapamaz hale getirmek gereksiz fakat adam elleri doluyken önünüzdeki tabağı almaya çalışıyorsa ona tabağı uzatarak kaybolacak bir görgü anlayışı bilmiyorum ben.
    yardımseverlik ve alçakgönüllük gibi kavramlar da var kaybedilmesinden endişe duyulması gereken.
  • en az kasadan geçirilenleri çalışanlar tarafından poşetlenmesini beklemek kadar iğrenç olan eylem.
  • ayıptır ayıp. insan boyundan posundan utanır be insana yardım etmenin neresi görgüsüzlükmüş be? ahh hep o fransızlar yüzünden..
  • bir kural olarak adlandırılıyorsa benim lugatımda olmayan görgü kuralıdır. garsona yardım edilecek ya da edilmeyecek durumlar vardır. yardım etmemeyi bir kesinlik içine sokarsan karşı çıkarım ben buna.

    daha geçen çok ünlü pastaneler zincirlerinden birinde başlığı ilgilendiren birşey başıma geldi. şimdi ben öyle çok bilmem ince görgü kurallarını, bıçağın hangi elde çatalın hangi elde olacağını geç yaşlarda öğrenmiş biriyim. arkadaşların önceden gidip oturduğu mekana biraz geç gittim. masaya oturmam için yan masalardan bir tane daha çekilip bizimkilerinkiyle birleştirilmesi gerekiyordu. böyle durumlarda yan masayı kaldırıp eklerim ben refleks olarak. tam ben yönelmişken yanımda beliren ben yaşlarında bayan garson masayı taşımaya başladı. ben de hani siz durun gibisinden yardım etmeye çalıştım. tek başına taşımasına izin vermedim. sonrasında masaya oturduğumda beni uyardıklarında öğrendim bu sözüm ona kuralı. ben de diyorum çevredeki insanlar niye garip garip bakıyor bana.
    bayan garsona masa taşıtan işyeri, yardım ettiğim için dünyanın en ucube hareketini yapmışım gibi bakan müşteriler değil de ben oluyorsam görgüsüz, evet ben görgüsüzüm.
hesabın var mı? giriş yap