• fifa'nin her dakka bin türlü kural degisikligi ile savasmaya çalistigi, italyanlarin çok sevdigi berbat bir futbol mantalitesi.
  • olayı sadece italyanlara mal etmek sanki haksızlık olur. almanlar da bu mantıkla hareket edip çok finaller oynamış, hatta kupalar kaldırmışlardır.
  • (bkz: italya)
  • christoph daum'un mottosu. be$ikta$'a geldigi sezon bu lafi hep gazetelere cikardi.
  • "bir sifir olsun, o sifir bizim olsun, kimse dokunamasin ona. sevelim, besleyelim sifirimizi." anlamina da gelebilecek soz.
  • şöyle bir diyalogda yer aldığı görülmüştür:

    - oha adamlara bak 3 tane usb’leri var ya! bizim nie 2 abi güyya daha sonraki model!
    - e abicim 3 tane usb’leri var da 1.0, ne yani.
    - ehhehe, 1-0 olsun bizim olsun abi!
  • avrupa kupası alma formülü..
    (bkz: yunanistan)
  • lucescu bu mantıkla türkiye'de iki kere şampiyon olmuş, cl'de çeyrek final oynamıştır. takım olarak yetenekleri zayıf olan veya rakip takımlara karşı atak futbol oynadıkları anda defansta gedikler veren, gol yedikten sonra kolay toparlanamayan, motive olamayan, kenarda kurtarıcıları yok denecek kadar az olan, yedeklerine fazla güvenilmeyecek takımlarda uygulanabilecek en iyi taktiktir. ilk başarılarda taraftarlar tarafından fazla ses cıkartılmayan bu taktik belli dereceler, başarılar elde edildikten sonra hoş görülmemeye başlar. çünkü rakip takım seyircisi kadar, kendisi de 90 dk boyunca izlediği futboldan bir zevk almamıştır. ilk başlarda ses çıkarmamıştır çünkü başarıya ihtiyacı vardır, sevinmeye, diğerlerini kızdırmaya, hanesine şampiyonluk yazdırmaya, formasını gururla giymeye ve bir çok olaya. ama zamanla başarıya alışan bünye bu tür taktikle alınan galibiyetleri kabul etmemekte, maç sonlarında sevinmek yerine az gol attığı için takımına ve tdsine karşı homurdanmaktadır. sonuçta ne olur, zihni hep defansa çalışan td o takımdan ayrılır ve o takım şansı varsa başarılı olur, yoksa takım tamamen değişmeden başarılı olamaz, çünkü takımın zihni hep defans üzerine kuruludur ve atak oynamaya başladığı andan itibaren bol gol yemeye başlar ve düzen bozulur. zaten yıldızlaşmış olduğundan takım içinde arkadaşlık bağları kopma noktasına gelmiştir ve bir gün bardak taşar. işte o zaman defansif futbolun yarardan çok sadece günlük ihtiyaçları giderdiği anlaşılır ama iş işten geçmiştir, takım en dibe oturmuştur, yukarı çıkması için bazı ağırlıklardan kurtulması gerekmektedir ve ilk önce bu başkan daha sonra takımdaki diğer yıldızlar olacaktır. böyle gelmiş böyle gidecektir ama tarihi bilinmeyen bir yıla kadar bu taktik ve söylem takımların sırt çantasındaki ilkyardım kutusunda her daim mevcut olacaktır.
hesabın var mı? giriş yap