• beşiktaş seninle ölmeye geldik bestesini mırıldanarak yürürken aklıma bir anda düştü.. daha sonra 'hava ayaz mı ayaz ellerim ceplerimde, bir türkü tutturmuşum duyuyorsun değil mi?' düştü dilime bu kasvetli istanbul akşamında, sonrası ise metrobüs.. mutsuz, huysuz, pişman, yorgun, bir yıgın insanın rutin bir dini ayin gibi toplandığı metrobüs.. birinin güldüğünü görseler onu bir anda linç edecekmiş gibi etrafı süzen mutsuz insanların aracı..

    hal böyle olunca insan -oturabilmişsek eğer- camdan dışarı bakarak -dışarısının da içeriden bir farkı yok ama neyse- hayal kuruyor.. hayal işte her hayatta sınırsız ve sonsuz şekle girebiliyorken hep aynı yıkımla son buluyor.. sonrası hüzün..

    cama -yer bulmuşuz lan şanslıyız demek ki- iki damla yağmur düşünce; "benim hala umudum var. isyan etsem de istediğim kadar. inat etsem bile bırakmazlar sahibim var" diye bir giriş yapıyor o güzel ses beyin hücrelerimiz arasında.. sizin anlayacağınız umutlara sıra geliyor sonra.. hayaller bitmiyor tabii arka planda devam ediyor o..

    sonra "o"na geliyor sıra.. zaten hiç gitmiyor "o"ndan sonra da bir yere.. ne kadar üzülse de, ne kadar kırılsa da aynı şeyi -bir umudum sensin anlıyor musun?- düşündüğünden midir nedir kımıldamıyor bir yere.. aynı şeyi düşünmek bile yetiyor insana..

    - bir umudum sensin anlıyor musun?

    yalvarış değil, haykırış hiç değil.. olsa olsa "seni çok seviyorum"un kekikli, naneli versiyonu..

    gitmeleri engellemek midir?

    yok değil..

    daha doğmadık bile.. ölmeye niyetlenmek nedendir..
  • senelerdir arayip sormayan
    hali hatiri unutan insanin

    borc para isteme girisgahi da olabilir.

    olabilir degil, oldu, ordan biliyorum.

    ama simdi, oldu mu bu ? olmadi.
  • (bkz: slaven bilic)
hesabın var mı? giriş yap