• nasrettin hoca bir eve misafir olur. yemeğe oturulur. masaya çok nefis bir çorba gelir. evsahibinin elinde kepçe, hocanın elinde ise ufacık bir kaşık vardır. hoca ufacık kaşıkla çorbayı tadımlık tadımlık yudumlarken evsahibi kepçeyi her dikişinde: "oh! öldüm!" der ve kepçeyi tekrar çorbaya batırır.

    hoca en sonunda dayanamaz ve adamın elinden kepçeyi alarak:
    "yahu ver şunu da biraz da biz ölelim!" der.

    kıssadan hisse: çok güzel paralar kazandığı halde "çok çalışıyorum, çok yoruluyorum, benim işim de çok zor" diyenlere inanmayınız. domuzluklarından yapıyorlardır. hem rahat edip hem de insanların yüzüne karşı: "vallahi siz keriz gibi yaşarken ben pek bir rahat yaşam sürüyorum" diyecek halleri yoktur.
  • aşağıdaki nasrettin hoca fıkrasının vurucu cümlesi:

    nasrettin hoca, ortaya konmuş büyük bir tencereden herkesin hoşaf içtiği bir yemeğe katılmış.

    yemeğe katılanlardan biri, her içişte bir de “oh öldüm!” çekiyormuş. hoca kafasını kaldırıp adama bakmış, ne görsün? herkesin elinde kaşık varken, adam kepçeyle hoşafa dalıyor. bunun üzerine dönüp adama “birader, şu kepçeyi ver; biraz da biz ölelim”.
  • mustafa delioğlu'nun yazdığı (veya derlediği) bir kitap.
hesabın var mı? giriş yap