*

  • hegel diyalektiğinin bireylerarası ilişkilere implemente edilmesiyle ortaya çıkan kanı. iki insan arasındaki farklılaşma kaldıracının kolları aslında uçları birbirine değecek ve bir halka oluşturacak şekilde bükülmüştür, belli bir uzaklaşma ve yabancılaşma sınırı aşıldıktan sonra extremleşme bireyler arasında benzerlikleri ortaya çıkarmaya başlar; ta ki halkanın o iki ucuna varılıncaya kadar, ve iki ucun tek uç olduğu görülür. bir süre sonra ise uçlar arası eklem o derece belirsizleşir ki mükemmel diyalektik halka, marjinin, sonun ne olduğunu unutturuverir içinde bulunanlara, yeni bir kaldıraç oluşturup da yabancılaşmaya baştan başlayana kadar insanoğlu.
  • (bkz: troll/@smax03)
  • hiçbirimiz ötekinden daha iyi değiliz. aynı yolda, yalnızca bir adım ilerde, aynı yolda, aynı alışkanlıklarla, yalnızca bir adım ilerde. biraz daha atak, biraz daha serseri olmak, o kadar. gece ilerliyor. içkiler tükendi. meraklar, yorgunluklar. şimdi giderler. hiçbir şey değişmemiş olur. yemekten sonra oturduğumuz koltuklardan, hiçbir şey yapmamış, hiçbir şeyi değiştirmemiş, geliştirmemiş olduğumuz halde yorgun, ölesiye yorgun kalkarız; kapımızı kapar, bakarız yüzyüze...

    sevgi soysal
  • “oruç nasıl açılır, neler yapılırsa oruç bozulur” diye yıllardır program yapılır. isimlerinin önünde prof. doç. yazılı koca koca adamlar ekranlarda tartışıp dururlar. bilmem nerenden farkında olmadan su kaçarsa bozulmaz ama sahurda ağzında kalan bir pirinç tanesini yutarsan bozulur…

    yine isimlerinin önünde prof. doç. yazılı koca koca adamlar, kadınlar televizyonlarda tartışıyorlar. eldiven mi takalım maske mi? maske takmak koruyucu mudur yoksa zararlı mıdır?

    oysa cevaplar çok basit. bilerek, isteyerek bir şey yersen içersen orucun bozulur. nefes yoluyla yayılan damlacıklardan korunmak ve başkalarını korumak için de maske takmak faydalıdır. ama takarken elini, yüzüne gözüne götürmeyeceksin.

    cevaplar basit olmasına basit de biz bunları döne döne dinlemeyi seviyoruz.

    bir de "virüsü kim getirdi" meselesi var. laik, çağdaş mahallenin müdavimleri "umreciler getirdi" diye onlara kızıyor. buna kızanlar kendi dünyalarının sosyal ve siyasal etkinliklerinin yapılmasına ise ses çıkarmıyorlar.

    virüs kol gezerken umreye de gidildi, 8 mart etkinlikleri de oldu, partilerin kadın ve gençlik kongreleri de oldu. bunların hiçbiri olmasa da zaten gelip yayılacaktı.

    bir taşra kentinde salgının yaratacağı tehlikeyi kavrayamayan “bize bir şey olmaz” diyen amcayla izmir karşıyaka’da normal bir günmüş gibi dışarı çıkan “çıkıyorum ama sosyal mesafeye dikkat ediyorum” diyen amca arasında ne fark var?

    hayatımızı şekillendiren şey; ne kadar bilip bilmediğimiz, ne kadar bilinçli olup olmadığımız değil olaylar karşısında gösterdiğimiz reflekslerimiz. birbirimizden o kadar farklıyız ki aslında aynıyız.
hesabın var mı? giriş yap