• "sevdik mi ki?; şöle can yakanından bi dört tekerin yanında esamesi okunmaz"cılar entriyi terkedip bizi bize bıraktıysa dizimin dibine çökün gençler. aşkın tarifi ve artı-eksi hesabı olmazmış ama henüz karşıdan karşıya etkilenenler için "bisikleti neden sevdik" üzerine söyleyeceklerim var.

    öncelikle:
    1- bisiklet ulaşım aracı olarak basit ve pratiktir. masrafsızdır, bakımı için bütçende artı bi kalem oluşturmaz. en fazla yapacağın bi kaç fırça ve gres yağı edinmek. üstelik çok az yer tutar, bıraktığın yerde kalmak için para pul istemez senden. ne otopark parası, ne mafyası sana ilişir. park savaşlarından haberin bile olmaz. hele ki katlanılanlarından edindiysen koltuk altında seninle mesaiye bile gelir. nası? mis!

    sonraa..
    2- kendi ağırlığının 10 misli ağırlığındaki yükü taşır. sanıldığının aksine çok fazla bi enerji harcaman gerekmez. yürürken harcadığın enerji kadarıyla saatte 15-20km’lik bir hız yapabilirsin. hele ki iyi bi bisiklet sahibiysen vites sisteminin (büyüksün deore!) elverdiği ölçüde uçuş denemeleri bile yapabilirsin.

    3- trafikde hantal araçlar birbirleriyle yol kavgası yaparken sen aradan sıyrılıp geçip gidebilirsin. köprü üstünde karşılaşan keçi hikayelerine denk, boynuzların birbirine dolandığı, küfürler ve "haydar"ların ortaya çıktığı hayvanî ortamlara dair anlatacak hikayen ve darp raporların olmaz.

    sadece mental kazanımlar mı..

    4- sosyal sınıf, statü ve etiket göstergesi yani hiç bi sınıfın temsilcisi değildir. herkesin ulaşabileceği ve kullanabileceği bi araç olduğu için kullanıcısı hakkındaki tahminlerin ucu başbakandan kağıt toplama işçisine, kraliyet mensubundan "homeless"a kadar açıktır. ha,sadece başbakan ve saray erbabının "medeni ülke"lerden birine mensup olduğu kat'iyet taşır ama o kadar. yani şöyle fiyakalı bi anahtarı masa üstüne atanlardan olma peşindeysen burdan sana ekmek çıkmaz. taktığın kaskı koysan masaya, bi motosikletli gelir rezil olursun. dedik ya..iddiasızlık,sadeliktir. ama yaşam tarzın, kafa yapın ve felsefen üzerine bi fikir verir- ki masadaki herkesi döver.

    5-bisiklet, bir ulaşım aracından ziyade bir iletişim aracıdır. doğayla ve insanlarla kolay temas kurmanı sağlar. doğayla iç içeyken bütünün tamamlayıcı bi parçası olduğun gerçeğini sana yaşatır. (evet sadece bi parçası asla fazlası değil!) zamanın akışını yavaşlatır ve yaşadığın hissini yüksek tutar. yaptığın sürüş dışında bi şeye odaklanmadığında heyecanın katlanır, acımasız çekişmeler/hırslar/kanıtlamalar dünyasından seni uzak tutar. öyle ki kimseyle bi hesabın kalmaz. böylece ruh zenginliğine girdi üstüne girdi sağlar.

    6- kafanı çalıştırır olmadık projelere hayat bile verir.elektrik elde etmenin alternatif yolları

    7- ey özgürlük! (işte bonus!)
    bisikletin sağladığı dünyalara değer his. pedallara abandığın oranda katlanan, sanki bi sorumluluklar zincirine ait değilmişsin.. alıp başını istediğin yere gidebilirmişsin..gittiğin sürece acıkmaz,susamaz,yaşamaya dair can sıkıcı hiç bi ihtiyaç hissetmezmişsin..ya da ihtiyacın ne varsa doğa sana verirmiş .. bıraktığını özlemezmişsin,aramazmışsın,burnunun direği sızlamazmış gibi bi özgürlük!

    son olarak:
    bütün nedenlerin üstünde bi neden vardır ki iş bu kalemi tutanın derdi budur ve henry miller "bisikletim ve diğer arkadaşlar" kitabında bu derdi tarif eder:

    sevdim seni bir kere
    başkasını sevemem
    deli diyorlar bana
    desinler değişemem
    desinler değişemem..

    sevdim seni,bitti!

    yalnız!

    "bir bisiklet alın. hayatta kalabilirseniz, pişman olmazsınız." mark twain'in bu sözündeki "hayatta kalabilirseniz", modern dünya şartlarında bisikleti ulaşım aracı olarak kullanmak isteyenler için işin can sıkıcı tarafını oluşturuyor maalesef! hele ki bu ülkede, stormtrooper kıyafetiniz ve kendisini yolların sahibi sanıp klaksona abanan öküzlere (bisikletle yokuş aşağı inerken ön frene abanmak: #60157808) dayanıklı bi sinir sisteminiz yoksa yol yakınken ve bağlanmadan bırakın derim her ne kadar demek istemesem de..
  • hastasıyız dede
hesabın var mı? giriş yap