• -biz kırıldık daha da kırılırız
    kimse dokunamaz suçsuzluğumuza-
    cemal süreya

    biz kırıldık,
    dizldik okula girmeden önce müdürün karşısına, saçlarını uzatmak isteyen genç arkadaşlarımız vardı, delikanlı yani, kanının deli olması beklenen bu arkadaşlar, müdürün karşısında çokca kırıldı, herkesin önünde kedi merdiveni yapıldı saçlarımıza, askerde yeniden yaşanacaktı belki bu ama habersizdik. her okul bitiminde and içilirdi müdürün dövüleceğine dair, sonra o müdür iktidara yakınlaştı, bakanlıkta daire müdürü oldu. yeni nesil kurtuldu, biz kırıldığımızla kaldık.

    biz kırıldık,
    sağlık raporu almak gerekiyordu askerlik şubesinde, üniversiteyi bitirdiğin için şanslıydın sen, sana “bir rahatsızlığınız var mı” diye sordular, ne de olsa yedek subay adayıydın, okumuş adamdın, öndeki uzun dönem gidecek arkadaşına “doğru dur lan” dediler, “adam değil mal” dediler, biz kırıldık, kendimize yapılmışcasına yediremedik ama ses çıkaramadık doğruya doğru, biz kırıldık, kırıldığımızla kaldık.

    biz kırıldık,
    yeni dönmüştük işte askerden, kurtulmuştuk işte, vatan borcumuzu , hakkıyla, herhangi bir risk olmayan, nerdeyse yata yata denilebilecek kadar yapıp dönmüştük işte, biz kırıldık her gece televizyon başında, şehit haberlerini alıp manken haberlerine geçtikçe, içimiz kırıldı bir bakıma, vicdanımız neyi reddeceğini bilemedi. biz kırıldık her gece, saat ondokuzotuzda. oysa bizim tokalaşan danseden robot hikayelerine , onları canlı yayına çıkaran anchormenlere ihtiyacımız vardı, biz kırıldık, kimse farkına varmadı ,kırıldığımızla kaldık.

    biz kırıldık,
    yaş ilerliyordu, doğru düzgün bir iş bulmak gerekiyordu, biz kırıldık ciğeri beş para etmeyecek adamların karşısında, saçma iş mülakatlarına katıldık, ordan oraya sürüklendik iş uğruna, ne çalışırken mutluyduk, ne çalışmazken, biz hayata bir yerinden tutunmaya çalıştık, tutunduğumuz yer elimizde kaldı, oğuz atay zaten öldü, tutunamayanlar herkesin başlayıp bir kısmının bitirdiği bir kitap. biz kırıldık oğuz abi, büyük türkiye projesi yarım kaldı.

    biz kırıldık,
    bizim bu ülkenin camscısının çırağı, her gece taş atıp kaçıyor camlarımıza,camcılar kazansın diye biz kırıldık, biz kırıldıkça onlar kazandı.

    biz kırıldık daha da kırılırız , herkes dokunuyor artık her yanımıza.
  • kırılganlığımız ve tahammül sınırımızın beyanatıdır.

    biz kırıldık,
    kamyonların arkasına dolduruldu ekmekler oyuncaklar, yardım diye dağıtıldı ya, birbirini ezdi çocuklar, anneler saç saça baş başa birbirine girdi yokluktan, baktık... biz kırıldık...ekmek kutusunda bayatlayıp atılan küflenen ekmekler duruyordu, yapı marketlerden alınmış pahalı kutularda üç günde kenara atılan pahalı oyuncaklar duruyordu, kamyonların arkasında çocuklar birbirini eziyordu... kırıldık...

    biz kırıldık,
    kardeşi kardeşe kırdıran üstümüze başka renklerde etiket yapıştıranlara bizi yabancılaştıranlara inanıyorduk... bir tabak sıcak çorbayı paylaştığımıza düşman gözüyle bakıyorduk, tek tek olunca daha kolay kırılıyorduk, kırıldık...

    biz kırıldık,
    annemizi alıp başka köye gitmemizi isteyen memurumuz karşısında da, hakkımızı aramaya gittiğimiz ve fakat suçlu çıktığımız mahkeme kapısında da, sırf bizim araba daha ucuz diye üstümüze çıkan arabanın şöförü özel hastaneye giderken gittiğimiz devlet hastanesinin kapısında da kırıldık, kırıklarımız sarılmadı öldük.

    biz kırıldık
    her kırılışımızda acımadı kii deyip kalktık, daha çook yer var tahammül sınırımızda
  • biz kirildik,

    modern hayata ayak uydurmak icin geldigimiz buyuk sehirlerde unuttuk cocuklugumuzu... ki zaten aslinda buyuk olmak degil miydi amac? kucuklukten cikip. simdi ebe olmuscasina sirtimi cevirip yumdugum puslu odamin soguk duvarinda icimden saymayi bitirip kafami kaldiriyorum. sobeledigim tek sey yalnizligim. kiriliyorum... aslinda kimseyi sobeleyip ebe yapmak degildi amacim, anlatamadim... daha da kiriliyorum.
  • biz kırıldık,

    kıran da belliydi halbuki ve önlerdeydi yeri. arkasından baktığımızla kaldık. elimizde bir kağıt parçası, üzerine yazılmış doğrular da vardı üstelik. kalbimize saplanmış oku çıkarırken kırdı, acıttığıyla kaldık ve biz kırıldık daha da kırılırız. masumiyetimiz havaya karıştı.
  • biz kırıldık,
    ben diyeyim, "on bin milyon beş yüz" kez; siz söyleyin düş gücünüzce.
    ...
    kırkayak
    kırk ayak mıdır diyerek
    kırka kadar sayamayan
    kırık ben
    kaldım kırkımda
    kırıla kırıla
    ...
  • "biz kırıldık daha da kırılırız
    ama katil de bilmiyor öldürdüğünü
    hırsız da bilmiyor çaldığını
    biz yeni hayatın acemileriyiz.
    bütün bildiklerimiz yeniden biçimleniyor
    şiirimiz, aşkımız yeniden,
    son kötü günleri yaşıyoruz belki
    ilk güzel günleri de yaşarız belki
    kekre bir şey var bu havada
    geçmişle gelecek arasında
    acıyla sevinç arasında
    öfkeyle bağış arasında"*
  • (bkz: yarımada)
  • cemal süreya'nın ortadoğu şiirinin 4. kısmının çok vurucu olan son dizeleridir...
    şiir'in 4. kısmı ise şöyledir:

    zaman mı? değil zaman
    akan zaman değil mesafelerdir
    güneşin çekici yukarda
    suyun bıçağı aşağıda
    krom alçakgönüllü, bakır utangaç
    ağaç: bir damla iki kıvılcım arasında
    rüzgâr bilmiyor nerden eseceğini
    sınırlar kesik,
    yerleşme yerlerinde balkıma
    biz kırıldık daha da kırılırız
    ama katil de bilmiyor öldürdüğünü
    hırsız da bilmiyor çaldığını
    biz yeni bir hayatın acemileriyiz
    bütün bildiklerimiz yeniden biçimleniyor
    şiirimiz, aşkımız yeniden,
    son kötü günleri yaşıyoruz belki
    ilk güzel günleri de yaşarız belki
    kekre bir şey var bu havada
    geçmişle gelecek arasında
    acıyla sevinç arasında
    öfkeyle bağış arasında

    biz kırıldık daha da kırılırız
    doğudan batıya bütün dünyada
    ama kardeşin kardeşe vurduğu hançer
    iki ciğer arasında bağlantı kurar
    büyür, bir gün, zenginleşir orada
    çünkü ali'yi dirilten iksir de saklı hasan'a sunulmuş ağuda,
    granitin de olur bir okyanus diriliği,
    nehirler daha uysal akar,
    bir çiçek nasıl açıyorsa kendiliğinden
    bir kuş nasıl uçuyorsa
    öyle sever, çalışır insan,
    kıraçlar çarptıkça dağlara
    gül göçürür şafağından
    doğanın altın şafağından
    insanın altın şafağından
    tarihin altın şafağından

    biz kırıldık daha da kırılırız
    kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.
  • cam gibi gençlerdik. kırdılar, keskinleştik. *

    canı yananın, can yakmayı en iyi öğrenenlerden olduğunu unuttunuz. evet, çok iyi bilirim bir kalbin nasıl kırılabileceğini ama sizdeki kalp, kalp değil; beton yığını olmuş. ardına saklandığınız surlar yerle bir edileli yüzyıllar oluyor, biraz dikkat.

    basit üzüntüler yaşıyorsunuz. üzüntünün küçüğü büyüğü olmaz, tamam da… sizinkiler iğne ucu kadar. “ne çok acı var” demiş cahit zarifoğlu, o sözün hakkını vermeden ayrılmak yok kimseye bu dünyadan.

    gelişigüzel yazıyorum paragrafları. yazılarım ziyan oluyor, varlığı zarar olan insanlar yüzünden çünkü ben geçirdiğim iki senede kimseye sesimi çıkarmayıp tek başıma ağlıyordum. birinci tekilin hayatını, birinci çoğulun dilinden anlatıyordum. zor şey, sadece eklerle çoğunluğa erişmek.

    özgüvenle kibir arasındaki çizgiyi tutturamayanları fark ettiğimde döndü devran. şu vakte kadar hesapsız kitapsız yaşayan adamlara bu vakitten sonra o kantarı, feleğin çarkını anlatacak değilim. siz rahat rahat uyuyun, kalbini kırdığınız kişiye tek kelime etmeden. karşılıklı olarak konuşulup halledilebilecek şeylerin altında art niyet varmış gibi kurcalayın geçmişi. tozu dumana katmıştınız ya, o tozlar eskitmiştir bizi.

    “biz kırıldık, daha da kırılırız. zaman mı ? değil zaman, geçen zaman değil, mesafelerdir. güneşin çekici yukarıda, suyun bıçağı aşağıda. krom alçakgönüllü, bakır utanç. ağaç; bir damla, iki kıvılcım arasında. … biz kırıldık, daha da kırılırız. ama katil de bilmiyor öldürdüğünü, hırsız da bilmiyor çaldığını. biz yeni hayatın acemileriyiz.

    bütün bildiklerimiz yeniden biçimleniyor. şiirimiz, aşkımız yeniden. son kötü günleri yaşıyoruz belki. ılk güzel günleri de yaşarız belki

    kekre bir şey var bu havada. geçmişle gelecek arasında, acıyla sevinç arasında, öfkeyle bağış arasında. …

    biz kırıldık, daha da kırılırız. kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.”
  • cemal süreya’nın mükemmel siirlerinden bir tanesidir.
    (bkz: yarımada)

    “biz kırıldık, daha da kırılırız; ama katil de bilmiyor öldürdüğünü...”
hesabın var mı? giriş yap