*

  • istanbul'da şimdi yapmaya kalksalar sinir buhranı geçireceğim müze. koskoca bizans mirasinin simdi mi farkina vardilar diye sinirden kaskati kesilebilirim.

    turkiye'nin bir cok yeri yöresi, ama en önemlisi de elbette istanbul, ne muhteşem bir bizans kültürü ve tarihinin üzerine oturuyorsa otursun, bu konuda herhangi bir üniversitede bizans kürsüsü olmayışının bir açıklamasını kim nasıl yapar bilmem. ama kariye'yi çalışmak için amerika'ya gitme hissi, ya da en süperimsi ikonografi kitaplarının dünyanın başka yerlerinde yaşayan başka milletten insanlarca yazılmış olması da ayrıca delirticidir. eğer bizans ile ilgili tez mez yapıyorsan, üniversitelerde bu konuyla ilgili bulabileceğin insan sayısı iki elin parmakları kadar var mıdır yok mudur tartışırım. böyle muhteşem bir kültürün üzerinde oturup, bu konularda dünyada söz sahibi bir tek sanat tarihçi, tarihçi çıkarmamış olmak ibretlik dursun, ne zaman gözü oyulmuş bir ikona görsem duvara kafa atıp tek yapabildiğimiz bu mu ulan diye bağırmak içimden gelir. ben size söyleyeyim, istanbul konusunda: yok bilmem kaç dinin kültürün ortak noktası yok dünya şehri yok bilmemnerenin incisi lafları, söz sahibi olanların üzerinde birazcıcık bile olsa manevi baskı yaratmasaydı biz bütün kiliseleri cami yapar, ikonaların üstünü sıvayıp gül resmi çizerdik. kalpten inanıyorum. bir noktada bi durup böyle bir değere yan gözle de olsa bakmak, korumak, sahipleniyor gibi yapmak zorunda kalmışız çünkü gerçekten dünyanın gözü kulağı bazı bakımlardan- istanbul'dur. ben küçükken babanem bizim bahçeye bir altın küpü gömdüğünü söylemişti. çocukluğumun son demlerine kadar elimde çapa bahçeyi çapalardım, küpü bulursam zengin olacağımızı düşünür, hayaller kurardım. o küp hiç bulunmadı. ne zaman bu hikayeyi anımsasam aklıma üstüne kaç asfalt çekip bina yaptığımız tarihi eser vardır acaba diye de bir soru düşer. gerçi bulduğumuz zaman altın küpü muamelesi yapmıyoruz, ama olsun. mesela aklıma düşen diğer sorular; hangi üniversitede grekçe ve latince dersi tarih bölümlerinde mecburidir? hayıri osmanlıca mecburi de o yüzden söylüyorum. hani benim bir dönemim yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı bir dakika araba yerinde durakladı dizelerini sağdan sola okuyarak geçti de oradan biliyorum. osmanlı çalışmanız gerekmez, osmanlıcaya mecbursunuz. bir terslik yok, ama bizans çalışmak isterseniz benim okuduğum yıllarda grekçe ve latince diye bir ders sadece istanbul üniversitesi latin dili ve edebiyatında okuyan birine para verip rica edip alabilirdiniz. o yıllardan bu yıllara bir şeyler değişti, mesela artık seçmeli dersler var. oysa bir çoğunuzun bildiği gibi yurt dışında master ve doktora seviyesinde bizans okumak için grekce bilmek zorundasınız. dolayısı ile bu işin göbeğinde yaşayıp, eğitimini alamıyorsunuz. bu arada zannetmeyin ki bu akademik bir avantaj teşkil etmesin. şöyle ki; yıllar önce bir arkadaşım amerika'dan resmen vatandaşlık istemişti, "ben kürdüm orada bana kötü davranıyorlar" demişti. hepimiz çok sinirlenmiştik, bunu kullandığı için. ama biliyor musunuz, şimdi bir üniversiteye yazıp "ben istanbul'da yaşıyorum, bizans çalışmak istiyorum ama bizim orada yok bundan" deyip ağlarsanız size süper ilgi gösteriyorlar. ah yazık, destek olalım bari diye düşünüyorlar. başıma gelmişliği vardır. bu şeye benziyor, orta anadolu konusunda neolitik çalışmak için oxford'a mecbur kalsanız hah işte tam ona benziyor. hoş, çatalhöyük ve başka arkeolojik kazılar ile ilgili en baba analizlerin, bazı paperlerin yurt dışında yazıldığı, yapıldığı gerçeği de ayrı. neyse sonuçta, bizans müzesi olmayan bir istanbul asla çiçek açmayan bir gül ağacına benziyor. şair burada gül pencere kavramı ile gotik mimariye de bir gönderme yaptı farkında mısınız bilmem. bana kalsa ayasofya bizans müzesi olmalı, öyle bir his işte. samatya'yı başlık için ayrıca kucaklarım. iyi günler.
  • 1000 yıllık bir imparatorluğun tam da başkentinde sonuna kadar hakettiği ama her nedense bazılarının ''milli'' hassasiyetleri nedeniyle hep gözardı edilmiş projedir. insanı zorla küfrettirmek gibi bir özel yetenekleri vardır bunların. o hassasiyetli zatlara buradan bir mesaj verelim:

    bizans biziz lan, biziz. bizim tarihimiz, elalemin değil. bizans bir anadolu medeniyetidir ege'nin ötesindekilerden daha fazla anadolu kokar bizans, en az osmanlı kadar bu toprakların harcıdır, kanıdır, suyudur, aşıdır. senin o ''hassasiyetlerinden'' çok daha anlamlıdır. senin gelenek ve göreneklerini, sosyal yaşantını sen farkında olmadan şekillendirmiştir o. birileri devlet dairelerinde oturup senin okuman için tarih yazarsa sen de böyle mermer kafa olursun işte.
  • yunanistan ile yaşanacak ilk krizde bazı kesimlerin masturbas amaçlı fethedecekleri müze olacaktır
  • sultanahmet'te four seasons otel'in* tam karşısındaki bir halı mağazasının bahçesindeki tünelden girilen magnaura sarayı * harabelerinin büyük ihtimalle bizans müzesi olması bekleniyor.

    dünyanın en eski üniversitesi de dahil olmak üzere önemli yapılar topluluğunu da barındıran bu yapının müzeye dönüştürülmesi türkiye'nin son yıllarda batıya karşı zedelenen imajını kayda değer oranda düzeltecek hem de ciddi turist patlamasına sebep olacak. tabi önce din-vatan istismarından bir sıyrılmak gerekiyor.

    vatikan'in bile almak için göz koyduğu bu yerden çok önemli eserler çıkartılıp büyük saray mozaikleri müzesi'ne konulmuş. bizans müzesi açılabilirse tekrar buraya naklettirilip muhteşem bir atmosfer yaratılabileceğini umuyorum.
hesabın var mı? giriş yap