• sophia loren ve anthony quinn'in başrollerini paylaştığı 1959 yapımı bir amerikan filmi.
    film yaz aylarında bir italyan mahallesinde geçer. rose gangster olan kocasının ölümü nedeniyle yastadır ve hep siyahlar giyer. frank onu bu yüzden siyah orkideye benzetir ve film ismini işte tam burdan alır.

    rose bir kez olsun gülsün diye, frank'in onun gözünün içine bakması, çabalaması ilk başta sadece senaryo gereğiymiş gibi durmakta fakat sophia loren öyle bir kadınmış ki senaryoda hiç bir gülme sahnesi olmasa bile anthony quinn eminim ki onu güldürmek için elinden geleni yine yaparmış. bir kadın gülerken bu kadar mı güzel, bu kadar mı etkileyici olur bilemiyorum.
    ayrıca anthony quinn belki de children of sanchez tarzı filmlerle aklımıza kazındığından başta biraz yadırganıyor. senelerce sanki ondan aşık erkek olmazmış gibi bir intiba bırakmış üstümüzde fakat bunun gerçekle uzaktan yakından alakası olmadığı filmde hemen ortaya çıkıyor. o kadar başarılı bir aşık ve duygusal bir baba oluyor ki ay çarpmasındaki nicolas cage kadar etkiliyor izleyeni -beni-.

    filmin genel olarak pek ilgi çekici bir konusu yok. sıradan bir aşk hikayesi veya aile dramı sayılabilir. fakat filmde görülen karakterler öncelikle frank ve rose, ardından rose'un oğlu, frank'in kızı, eski eşleri, onlarla yaşadıkları ele alındığında her bir karakterin hikayesinin filme çok şey kattığını söylemek mümkün. aynı breakfast at tiffanysde olduğu gibi..
  • (bkz: siyah orkid)
    çağrışım yapıyor, özür dilerim filmin yapımcılarından
  • 3:40 süreli enfes bir outro.
  • dave mckeanin ustaligini konusturdugu, neil gaimanin ise sandmandan farkli olarak oldukca mesafeli, soguk ve hikayeyi oldugu gibi anlatan bir tarz kullandigi, agir ilerleyen ama ilginc graphic novel.
    ikini bolumun basinda, omer hayyamin bir rubaisi kullanilmistir:

    "oh come with me to old khayyam and leave the wise
    to talk; one thing is certain, that life flies;
    one thing is certain, and the rest is lies;
    the flower that once has blown forever dies."
  • whispering forest'ın 98 cıkıslı "of shadows and pale light" albümünden sahane keman melodileriyle renklenmis hos bir parcası.

    so empty,
    like the life...
    that ends...

    when leaves come down,
    they' ll rot away...
    ...so begins the end.
    consternation...
    hindsight only the shadow
    in profound sadness,
    effigy of me...

    just look at the flowers,
    they all have died.
    seek the last inflorescence
    so shall i...

    pick up the orchid,
    the black one and only.
    now crown me with that,
    and bless me goodbye...

    now pick up the orchid,
    the black one and only.
    crown me with that,
    please bless me goodbye...

    i don't remember of me living.
    what creature may have more pain?
    i exist only in darkness,
    so alone on autumn nights.

    now pick up the orchid,
    the black one and only.
    crown me with that,
    please bless me...
    so empty,
    like the life that ends...
  • duncan patterson'in basini parcaladigi sarkilardan biri daha. muhtemelen onun bestesi. ayni isimde bir de siirim var.

    en az 200 metreden tanirim patterson'un bestesini
    basi duyayim diye iyice acarim aparlorumun sesini
    2:18'de klavye ve davul bismillah diyip abaninca
    albumun produktorune yollayasim gelir en derin sevgilerimi.
  • bir mart friedman şarkısı

    (bkz: loudspeaker)
  • su siralar favorim. kullandigim zamanlar das parfumun finalini hatirlayip hafif urpermiyor degilim.
  • tom ford un insanlığa armağanı,dünyanın en güzel parfümü. ayrıca kadın sıkınca başka,erkek sıkınca başka kokuyor sanki.
hesabın var mı? giriş yap