• asıl adı “frederic sauser” olan isviçreli serüven tutkunu şair ve yazar...babası isviçreli, annesi iskoç’tur..1887-1961 tarihleri arasında bu dünyada dolaşmış..dünyada neredeyse ayak basılmadık yer bırakmamıştır..sonra da bu gezdiği yerlerden “şiirler” ve “romanlar” yazmıştır “fransızca” olarak...hareketli ve tehlikeli bir yaşamı dile getiren yeni ve güçlü bir şiirsel üslup geliştirmiştir..kendi hayatını da tehlikeli ve hareketli yaşamıştır..doğru düzgün okula gitmemiş, okuyarak kendini geliştirmiştir..16 yaşında ilk kez trene binmiş ve soluğu moskova’da almıştır..oradan sibirya , ve diğer asya ülkelerini dolaşmştır... birinci dünya savaşına katılmış, ve “sağ” kolunu kaybetmiştir. “sol” elini kullanmayı öğrenir ve “fransız” vatandaşlığına geçer..serüven yaşamını yücelten yapıtları birçok eleştirmen tarafından önemsenmezken hayatının son döneminde tanıştığı henry miller onu “modern edebiyatın dehası” olarak niteler. ancak ölüm yılı olan 1961’de aldığı “paris kenti büyük edebiyat ödülü” sonrası tanınmaya başlar. cendrars’a göre şiir: “birçok izlenimin aynı anda, imge, duygu , çağrışım ve şaşırtıcı teknikleri içeren karmaşık bir doku içinde, düzensiz ve aksak bir ritimle iletilmesidir.”

    sait maden çevirisi güzel bir şiir örneği için:

    sen gokten ve denizden daha guzelsın
  • "yalnızdır kişi-- çok yalnız. bir şölene düşmüştür doğduğundan beri.

    yağmur yağıyor bu gece. ortalık kapkara. su birikintilerinde yürüyen ağır adımlara benzer sesler duyuyorum sessizlikte. gökte kımıldanan bulutlar mamutunun adımları bunlar. ama gök var mı şimdi? her yerde kişi'nin yıkılmış yüreğine dokunuyorum, o kapkara, yıkılmış, üzüntülerin ağır adımlarıyla ezilmiş ve ağlıyan yüreğine.

    kan ağlıyan yüreğine......" (acıma'dan)
  • "
    annemin karnında

    ilk evimdi
    yusyuvarlak
    acaba nasıldım diye
    sık sık sorarım kendime

    ayaklarım kalbinin üzerinde annecik
    dizlerim tam karaciğerine karşı
    ellerim kanala sıkışmış
    karnına doğru

    sırtım sarmal durumda eğri
    kulaklar dolu gözler boş
    kaskatı kıvrılmış
    başım ise neredeyse vücudundan dışarıda

    kafatasım deliğinde
    sağlığından
    kanının sıcağından
    babamın sıkıştırmalarından
    haz duyuyorum

    zaman zaman tuhaf bir ateş
    karanlık dünyamı aydınlatıyor
    kafatasıma inen bir şok beni rahatlatıyordu
    ve atılıveriyordum kalbine doğru

    dölyatağının iri kası
    beni sıkıştırıyordu o an
    ve kanınla suluyordun beni

    alnım hâlâ yumru yumru
    babamın dürtmelerinden
    izin vermek niye bunu yapmaya
    neredeyse boğazlanmaya

    ağzımı açabilseydim eğer
    seni ısırırdım
    konuşabilseydim biraz
    şöyle derdim:

    kahretsin, yaşamak istemiyorum! "
  • "moravagine" adli dili ve uslubu kolay anlasilabilir olmayan eserin yazaridir. modern fransiz romanin en onemli ve en aykiri yazarlarindan da olsa okuyucunun ya sevip ya hic sevmedigi yazarlar arasindadir.
  • ''sevdiğinde çekip gitme zamanı gelmiştir.
    göğüslerinin arasına başını sakla,
    nefes al yürü çek git...
    hayat sürprizlerle dolu
    eczaneden çıkıyorum.
    teraziden şimdi indim.
    80 kilo çekiyorum.
    seni seviyorum.''
  • "rastladığım bütün kadınlar ufukta yükseliyorlardı
    acıklı el kol devinimleriyle
    gözleri yağmur altında trafik ışıkları gibi hüzünlü."

    ("seçme şiirler"den)
  • hakkında; çevirilerini yapan gül ilbay şöyle söylemiştir:

    “-cendrars ozan mıdır, yazar mıdır sorusuna bir yanıt vermek olanaksız. düz yazılarındaki şiirselliği, şiir özelliklerini göz önüne alacak olursak; şair/yazar ya da yazar/şair diyebiliriz. roman mı yazmıştır, şiirler mi? her ikisinden de. bir de bu karmaşık nitelikten dolayı da cendrars’ı sınıflandırılamayanlar listesinin başına koyabiliriz. şiirden romana, hayal ürünü biyografilerinden gerçek günlüklerine, antolojilerden gerçek öykülere gezinip duran yazar cendrars şiirlerini, yazdıklarını bir takım kalıplara takılıp kalmadan hep öne doğru itmek gereksinimi duymuştur. yaygın bir güç zenginliği, sürekli hareketlilik arama saplantısıyla cendrars fransız edebiyatının düzensiz, sınıflandırılamayan büyük dahilerinden biri olarak kabul edilmektedir.”
  • yky'den çıkan narsisizm ve yaratıcılık isimli kitapta kendisiyle ilgili hoş bir bölüm vardır;

    blaise cendrars hiçbir zaman trans sibirya ekspresi'yle rusya'yı katetmemiş, iran'a gitmemiştir. her şey uydurmadır fakat edebî olarak gerçektir. blaise cendrars yazıyla varolur, seyahat eder ve bizi seyahat ettirir. 1955'te pierre lazareff 'fakat blaise, neticede sen hiçbir zaman trans sibirya ekspresi'ne binmedin!' dediğinde cendrars zekice yanıtlar: 'ne fark eder, hepinizi bindirmedim mi?'
hesabın var mı? giriş yap