• 13 ekim 2017'de ecm records etiketiyle piyasaya çıkan anouar brahem albümü. 3 günlük yani. dayanamadım, yazayım dedim. helecanla azıcık dinledim, bir kuple, kalbimin bam bum etmesine yetti. enver ibrahim'in albüm çıkardığı senelerin bir farkı oluyor. en son 2014, önemli bir kişisel tarih, şimdi 2017, güzel yedili... "blue maqams", üstadın 60. yaşını kutladığı bir albüm aynı zamanda. dave holland (bas), jack dejohnette (davul), django bates (piyano); terazi burcu muhterem udîmiz, yine kral bir kadroyla karşımızda. albümün ismi hele, harika, hârika-i aşk nevinden bir harikalık (bu sene de yırttık). yaşayıp göreceğiz vesselam.

    selefi (bkz: souvenance)
    eskilerden (bkz: le pas du chat noir)
  • paşam öncekiler mavi değil miydi* öncekiler caz değil miydi diye ekşimek istediğim grup çalışması.
    (bkz: kind of blue)
    kişisel promosyon sitesinde fransızca ingilizce albüm tanıtımları var arzu ederseniz. http://www.anouarbrahem.com/…raphy/details-album-1/
  • çeşitli seviyelerde referanslar var burda.

    albümde çalan bazı müzisyenler zamanında miles davis ile çalmış.

    miles davis'in teorik olarak müzikde devrim yaptığı bi albüm kind of blue.

    adı da çok zekice. kind of blue, kind of-.
    jazz zaten duyguların ifadelerin etrafında dolaşmanın ve yenilerini özgürce keşfetmenin sanatı.

    walter benjaminin en gelişkin ifadesini verdiği ama bergson ile proust'un yolunu açtığı bir düşünce var o da arayışlarımızı gerçekleştirdiğimiz zemin tamamen geçmişten geliyor. bu bilgi cepteyse şuna varıyoruz:

    anouar brahem, yukarıda yıldızlı bakınızda zaten yıllar önce yaptığım tartışmada bahsettiğim üzere jazz yapar, ama kendi geçmişinin tınıları üstüne.

    aynı şekilde miles davis de bluesun bluesunun olduğu bi coğrafyada yeni tınıları/hüzünleri keşfeder. hüzün bir yolculuğun evrensel adı...

    dolayısıyla ben "özellikle bu albüme" blue maqams denme ihtiyacı görülmesine üzüldüm yoksa zaten yıllar önce fark ettiğim ortak/rezone bir hüzün jazzının adını koymuşlar. bir tür vuslat merakı ama bence o kavuşma çoktan yaşandı. burda risk kör edici bir tarihsel estetik dusuncesinin yaratılması. ama zaten gözleri kör için ayan beyan bi isim koymak istemiş olabilirler.( neyse önce şeriat(okuduğunu anlama, tecrübe toplama) sonra tarikat sonra hakikat düşüncesini bypass etmek istemişler mi bilemem.) yani mal gibi oriental jazz demekten farkli bi sey degil gibi gördüm bu adı.

    yani burda batili tinilar daha cok oldugu icin jazzla daha yakin olunmuyor bence. sanatta bu yakinlik cok daha soyut bir yerden coktan yakalanilmis durumda. bu yakinlik jazza yakinlik batiya degil, miles davis de batiya uzak, anouar brahem de doguya uzak ama ikiside bulunduklari yerden uzaklasiyor yukseliyorlar uzaklarda yukseklerde bir yerlerde "bulusuyorlar".

    le chien sur les genoux de la devineresse
    https://www.youtube.com/watch?v=gw7woqk_zb4
  • kendi alanında kilometre taşı olarak hatırlanacak büyük bir caz albümü.

    aynen loreena mckennitt gibi biz türkleri damarından yakalayacak her katman var. ortadoğu var, batı müziği var. ud var, kontrbas var. var oğlu var. müthiş keyifli. yağmurdan sonra iş çıkışında şehrin ışıkları ıslak asfalta yansırken müthiş dinlemek çok rahatlatıcı bir etki yaratıyor. kafayı verip dinlersen elinden tutuyor alıp başka dünyalara götürüyor. dinledikçe her şarkısında yeni ayrıntılar keşfediyorum. la nuit, opening day ve bahia şimdilik aralarından en sevdiklerim. the recovered road to al-sham'da ud taksiminden sonra giren davullara da hastayım.

    zaten kadronun geri kalanına baktığında tam bir jazz allstar tayfası görüyoruz. bu ekip yoğun alkol alıp rastgele enstrumanlara vursa yine dinlenir. neyse caz maz dedik seviyeyi düşürmeyelim şimdi.
hesabın var mı? giriş yap