• (bkz: mazlum)
  • zavallı çocuk tasviri.

    *

    "bu çocuk hiçbirşey yiyip içmiyor anacım... neyle yaşıyor anlamıyorum. boğazından bir lokma geçmeden kendini sokağa atıyor! o enerjiyi de nereden buluyorsa artık, bütün gün at gibi koşturup duruyor. bazen akşamüstü çişi geliyor da kapıyı çalıyor ancak. sabah, öğle, akşam camdan adını çığırmaktan ben helak oluyorum, o duymuyor bile. bütün mahalle çınlıyor, kendi sesimden nefret ettim vallahi..."

    sehpaya uzanıp, kahvesini aldı kadın. misafiri sigarasından bir nefes çekerken başını uzatıp sokakta koşturup duran kıza göz attı.

    "abartıyorsun şekerim. gayet sağlıklı görünüyor. yiyordur, yiyordur... sana öyle geliyor."

    "yok ayol! vallahi doğru düzgün birşey yediği yok! alınıyorum bazen de ha! pişirdiklerimi mi beğenmiyor yoksa hanfendi, bilemiyoruz yani..."

    "ahahhaaaa... ilahi. sen çok güzel yaparsın. bilmez miyiz. hele yaprak sarman gibisini hiç kimsenin elinden yemedim vallahi."

    "ah ahhhh. sağol hayatım. bir de şu kıza yedirebilsek..."

    "hah bak kapı. kesin senin kızdır bu."

    kadın kapıyı açar. eşikte boynunu bükmüş, küçük kızı durmaktadır. elleri önünde kavuşuk, başı eşiğe dayalı, sonsuzluktan yeni dönmüş yorgunluğu üzerindeki küçük hanım:

    "çocuk için bişiler var mı?"

    kadın, dilenci çocuklardan hallice kızına gülsün mü, kızsın mı bilememekte... misafir kadın ise makaraları koyvermiş bile.... eşikteki boynu bükük ise muzurca gülümsemekte.
  • tam da yeni başlayan bir günün tüm neşesini içinde duyacakken kötü başlayan gün gibi. yağamamış yağmur, açamamış güneş gibi. kabaramamış kek gibi. ağaca takılan uçurtma, oyunun ortasında duvarın ötesine kaçan top gibi. çok sevdiğin insana tam açılacakken uzaklara gitmesi gibi. bir mektuptan sonra ikincinin gelmemesi gibi. sevmek isteğinin gelmemesi gibi. ağlamak isteyip de tek bir gözyaşı dökememek gibi.

    çocuklarla çiçeklerin boynu bükük kaldı.

    her şey geçer; bazı şeyler yarım kalır. kim bilir, belki bir gün tamamlanır.
  • ben cin. can. kahvaltıda boynundayım*, ama pek ağır değilim, ferah ol.
  • 1980 tarihli epeyce kötü bir ferdi tayfur filmi.
    eray özbal (selim) ve annesi suzan avcı'nın birlikte şer voltranı oluşturarak ferdi'nin ve sevdiklerinin hayatlarını allak bullak ettikleri senaryoda yapımcı tanju gürsu da kendine koftiden bir rol yaratmıştır. bu filmdeki kadın başrolümüz ise canan perverdir.

    selim'in efsane seviyelere ulaşmış kötü adamlığını film boyunca sürdürmesinin sebebi ise ayrı anneden ferdi'nin kardeşi olmasıdır. ferdi her şeye rağmen sürekli kardeşini korumaya çalışmış ancak yine de kendini vurdurtmayı başarmıştır. bu filmin genel klişeleri içinde ferdi'nin hapse düştükten sonra şarkıcı olması, onu aldattığını düşündüğü yavuklusundan intikam alması, sürekli ihanete uğraması, zenginlerin yine ahlaki değerlerden yoksun olması öne çıkmaktadır. ayrıca bir başka klişe de yine yavuklusunu hamile bırakmış ve doğan çoçuğun uzun süre kendinden olduğunu öğrenememiştir.

    keşke böyle yüz tane dandik film çekeceğinize üç tane düzgün film çekmeye kassaymışsınız.
hesabın var mı? giriş yap