*

  • güner sümer in oyunu.
  • bakırköy belediye tiyatrosunun bu oyununu seyrederken epeyce sıkılmı$tım ve sanırım oyunun tamamını bitiremeden salondan çıkmı$tım.
  • diğer adıyla bağlama düzeni... orta telin alt telden 5 ses kalın, en üst telin ise orta telden bir ses ince akortlandığı bağlama düzenidir. düzenin notaları çoğu zaman, çalan kişinin hangi karar sesinden söylediğine bağlıdır.
  • alt tellerin la, orta tellerin kaba re, üst tellerin de kaba sol olarak akortlandigi baglama duzeni.
  • bozuk duzende saglam cark olunmaz..(bkz: pir sultan abdal)
  • albüm kapağında bir bilgi olmadığına göre bu mükemmel eserdeki bağlama sesleri burak tamer'in marifeti olabilir.
    edit: üzerindeki entryler gitmiş, replikas'ın zerre albümünden bir şarkı. şarkı gibi değil süper bişi.
    edit2: konserde* gördük ki bağlama sesleri hakikaten burak tamer'in marifeti. bozuk düzen'in introsuna verdiğim aşırıyı tepkiyi görünce diğer isteklerimin* hiçbirini çalmadılar bu bunlara yeter dyerekten. replikas sana diyom orçun sen anla bi şahar dağı çalın ankara'da be göründüğümüz kadar deli değiliz yıkmayız mekanı şarkının gazıyla.
  • darağacı suratlı toplumun ebesi.
    ağzımın tadını bozan, devrilesi.
  • galiba en güzel tanımını bir türkmen halk şiiri yapıyor bozuk düzen'in:

    şalvarı şaltak osmanlı
    eğeri kaltak osmanlı
    ekende yok biçende yok
    yiyende ortak osmanlı
  • güner sümer'in 1960'lı yılların başında kaleme aldığı, özellikle ödenekli tiyatrolarımızca belirli periyotlarla sahnelenen ve naif karakterleriyle akıllara kazınan piyestir. oyun ilk kez 60'lı yıllarda şehir tiyatroları'nın kadıköy bölümünde güner sümer'in rejisiyle seyirciyle buluşmuştur. mazlum kiper, ayşegül devrim, ismet ay gibi birçok ünlü isim oyunun bu ilk rejisinde rol almışlardır.

    oyun 1998 yılında bakırköy belediye tiyatroları'nda müşfik kenter rejisiyle tekrar seyirci karşısına çıkmış ve yine birçok önemli oyuncuya olanak sağlamıştır. bu temsilin göze batan oyuncularından emre kınay, turgay kantürk, orhan kemal aydın, yonca cevher yenel ve ayşe demirel gibi isimleri es geçmememiz gerekmektedir. zira şahsıma tiyatro virüsünü bulaştıran yunus emre kültür merkezi'ndeki 18 aralık 1998 tarihli temsilin etkisi hala dün gibi aklımdadır. denilebilir ki müşfik kenter'in bu rejisi ve özellikle orhan kemal aydın ve yonca cevher yenel'in performansları piyesin yer yer tekdüzeleşen (yeşilçam sineması'na yatkın) yazılı metninin ötesine geçmiş, sahnede bambaşka bir dünya yaratmıştır.

    son olarak 2009-2010 tiyatro sezonunda yeniden şehir tiyatroları sahnelerinde denk geliriz güner sümer'in bu piyesine. ve fakat üzgünüm ki olmamış. sahne düzeninden oyuncu seçimlerine dek birçok aksaklık göze çarpmakta. özellikle oyunun taşıyıcı karakterleri ömer ve demet rollerindeki oyuncu seçimlerinde müthiş bir uyumsuzluk hakimdi. zira yine hakkı rolündeki şehir tiyatroları oyuncusu abi değil de baba hissi veriyordu seyirciye. ayrıca turgut rolünün aşırı büyük oynanması oyunun dozunu gereksiz yere artırırken ragıp rolündeki uğurtan atakan'ın hakkını teslim etmekte fayda görüyorum. kamarot arif rolü ise çok başka boyutlarda ele alınabilir, daha büyük ve karakterize oynanabilirdi.
  • - oyunun, mesajı iletmede pek başarılı olmadığı kanaatindeyim. birinci yarıda uykum geldi. ikinci yarıda kamarot arif'in iki basit esprisine güldük. dünya gözüyle perihan savaş'ı gördük (müjde ar'ın rolünü çalmış).
    sanki anafikir şuydu: "hay ben böyle düzenin!.."

    - galiba daha önce konuşulmuş ama oyunda sigara içilmesi (öyle gösterme filan değil, resmen ve fosur fosur sigara içmek) nahoş.
    hayatın her yönünü yansıtmayı filan hiç zikretmiyorum (hani, yolda yürürken hiç mi karşına sigara içen biri çıkmaz, denirse..) zira bir karakterin özelliklerini illa eline sigara verip göstereceksiniz diye bir şart yok, pekâlâ başka bir şekilde hallolabilirdi (dumanı görene kadar aklıma bile gelmemişti sigara. paketi ve çakmağı gördüğümde bile. kafamda kamarot'u da turgut'u da bir yere oturtmuştum zaten. sigara içilmesi, kişilerin yerini değiştirmedi.)
    lakin midem bulandı, başım ağrıdı, tiskindim. ayıp olmasın diye çıkmadım. hem oyunculara, hem salondakilere, hem sanata.

    --- spoiler gibi değil gibi ---
    - geçim derdine düşen her kadının kendini fuhşun kollarına atması ise artık illallah dedirtiyor. bedenini pazarlamaktan başka bir yol bulunamaz mı? bu kadar aciz mi yazıcılar? her paresiz ve çaresiz kadın fuhşa mı düşmeli?
    --- spoiler gibi değil gibi ---
hesabın var mı? giriş yap