• diyelim yağmura tutuldun bir gün
    bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek
    öbür yanda güneş kendi keyfinde
    ne de olsa yaz yağmuru
    pırıl pırıl düşüyor damlalar
    eteklerin uça uça bir koşudur kopardın
    dar attın kendini karşı evin sundurmasına
    işte o evin kapısında bulacaksın beni

    diyelim için çekti bir sabah vakti
    erkenceden denize gireyim dedin
    kulaç attıkça sen
    patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan
    ege denizi bu efendi deniz
    seslenmiyor
    derken bi de dibe dalayım diyorsun
    içine doğdu belki de
    işte çil çil koşuşan balıklar
    lapinalar gümüşler var ya
    eylim eylim salınan yosunlar
    onların arasında bulacaksın beni

    diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya
    çakmak çakmak gözleri
    meydan ya taksim ya beyazıt meydanı
    herkes orda sen de ordasın
    herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından
    yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim
    özgürlüğe mutluluğa doğru
    her işin başında sevgi diyor
    gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili
    bi de başını çeviriyorsun ki
    yanında ben varım

    can yucel'in bir siiri
  • can yüceli ve karakterini iyi bellemek için defalarca okunması gereken şiirdir.
  • alpay erdem'in oyunlarındaki en komik bölümlerden birinin ana öğesi olan şiir.
  • hüsnü arkan'ın nefis yorumuyla tekrar hayat bulmuş müthiş bir şiir.

    şimdi bu sözleri melodilerle ifade et, sonra gel tanım yap. olacak iş mi? değil. bu yüzden dinliyoruz:

    http://www.youtube.com/watch?v=z33hecnbzqm
  • "meydan ya taksim ya beyazıt meydanı
    herkes orda sen de ordasın
    herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından
    yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim
    özgürlüğe mutluluğa doğru
    her işin başında sevgi diyor "

    sanki bu günleri görmüş gibi ya da hiçbir şey değişmemiş gibi...

    (bkz: her yer taksim her yer direniş)
  • hüsnü arkan'ın yorumu ile insanı uzaklara götüren can yücel şiiri.

    her dinlediğimde ileride belki bir gün yaşama veya yaşlanma ihtimali ile yüzümü gülümseten küçük bir deniz kenarı ege kasabası gözümün önüne geliyor.
    serin bir sonbahar günü arkadaşlar, dostlar, sevilen insanlar arasından geçerek göğüsleyip serin rüzgarı, içine çekip deniz kokusunu sonra balığımı alıp evin bahçesinde asmanın altına kurulan masada buz gibi bir kadeh rakıyı yudumladığımı görüyorum sanki.
    tam kadehi yarılamış, sadece sevdiğim, görmek istediğim, gözlerinin içine bakınca gözlerimin içini güldüren güzel insanlar gelmiş iken bahçeme tatlı bir telaşe ile sofrayı kurduğumu görüyorum.
    güzel bir balık, güzel mezeler, buz gibi soğuk suyla karışınca bembeyaz olan rakı, gülüşmeler, kahkahalar, ülkeyi kurtarmalar, sinirlenip ağız dolusu küfretmeler kötüye, kötülere...
    hepsinden sonra yüzümde bir gülümsemeyle dalıp uykuya ve uyanmak ertesi gün odaya vuran güneş ve böcek sesleriyle...
    yaşamadan özlenen günlerin özlemi ve hayali ile dalma zamanı şimdi uykuya...
  • ''gözlerin yağmurdan sonra, yaprakların yeşili. yaprakların..'' dizesiyle içimi titretiyor bu şiir-şarkı..

    can babaya da, hüsnü ağbiye de binlerce teşekkür..
  • kavuşmayı beklediğim istanbul'u, denizi kardeşim deniz'i deli gibi özlerken; içim parçalanırken yalnızlıktan, içimdeki bu boşluk daha da büyümesin diye, geri dönmenin vaktini beklerken ara ara okuduğum, mırıldandığım şiir.

    ''meydan ya taksim ya beyazıt meydanı
    herkes orda sen de ordasın
    herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından
    yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim
    özgürlüğe mutluluğa doğru
    her işin başında sevgi diyor.''

    gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili
    bi de başını çeviriyorsun ki
    yanında ben varım.
  • kavuşmanın beklenmedik bir halini anlatan şiir.
    en sevdiğim çok uzakta, yorgunum. canım sıkkın falan filan. belki en çok denizi özledim. gelecek planları, sorumluluklar derken göremedim bu yıl denizi.
    deniz ya, ege'de yosun kokuları arasında büyüdüm ben. yakınında olmazsam mutlu da olmam.
    deniz ya, içine alsa da unutsak dertlerimizi bazen.
    balıkçı teknesinin arkasında ağların ortasına yatıp da kitap okuduğum günlerimi özledim.
    deniz ya, sarıp sarmalasa da kavuşsak.

    hani diyor ya;
    "diyelim için çekti bir sabah vakti
    erkenceden denize gireyim dedin
    kulaç attıkça sen
    patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan
    ege denizi bu efendi deniz
    seslenmiyor
    derken bi de dibe dalayım diyorsun
    içine doğdu belki de
    işte çil çil koşuşan balıklar
    lapinalar gümüşler var ya
    eylim eylim salınan yosunlar
    onların arasında bulacaksın beni"

    içim çekti, erkenden kalkıp da yüzsem uzun uzun. dalsam derinlere, deniz getirse bana sevdiğimi de, olmaz mı?
hesabın var mı? giriş yap