*

  • sdp ve yeşillerden oluşacak koalisyonun bile toplamda cdu kadar oy alamayacağı seçimlerdir. fdp'nin de %5 barajını aşamama ihtimali göz önünde tutulursa, seçimler sonrası olası bir cdu -spd koalisyonu görmemiz mümkün.

    ama şu bir gerçek ki hangi koalisyon kurulursa kurulsun, seçimler sonrası merkel'in partisi olan hristiyan demokratlar güçlerine güç katmış olacaklar. zira son yıllarda izledikleri politikalarla gerek sosyal demokratlara gerekse yeşillere büyük çalımlar attılar. öncelikle japonya depreminde fukuşima santralinin büyük hasar görüşünden sonra, hristiyan demokratların keskin bir şekilde nükleer enerji yanlısı politikalarını bırakıp 11 nükleer santrali 2022'ye kadar kapatma kararı alarak alternatif enerji kaynaklarına yönelmesiyle, kurulduğu günden bu yana nükleer enerji karşıtı olan yeşillere ve alternatif enerji kaynaklarına yönelinmesini isteyen sosyal demokratlara seçim için vaad bırakmadı, keza bu partilerin seçimlerdeki en güçlü vaadleri bunlardı. onun dışında hristiyan demokratların ev sahibi-kiracı arasındaki ve asgari ücret konularında yaşanan anlaşmazlıklarda fikir değiştirmesi de sosyal demokratlar ve yeşilleri seçimde büyük ölçüde zora sokan şeyler oldu.

    sosyal demokratların, yeşillerin ve sol partinin seçimlerdeki büyük denebilecek tek kozu "çifte vatandaşlık" sistemini kolaylaştıracaklarını vaad etmeleri. böylece ülkedeki göçmen vatandaşların oylarını çekebilmeyi amaçlıyorlar. ama elbette ki bu vaad hiçbir partiye seçimi kazandırmaz, sadece skalada biraz üste taşır.

    açıkçası almanya'da vatandaşların geneli hayatlarından memnun. avrupa'nın pek çok ülkesinde yaşanan ekonomik kriz ve işsizlik problemlerinin almanya'da olmaması insanların seçimlere olan ilgisini son derece azaltmış, yapılan anketlere göre nüfusun %30'a yakınının sandığa dahi gitmeyeceği söyleniyor. e tabii bu da büyük ortak hristiyan demokratların işine gelecek, kağıt üzerinde meşruiyetini artıracak.
  • wahlomat'a göre alman vatandaşı olsam yeşillere oy vermem gereken seçimlermiş.

    bu arada selefi ve islamcı türklerin, eşcinsellerin çocuk edinmesini vs. destekleyen sol partilere oy atacağı seçimdir. bu da seçimin trajikomik tarafı.
  • hayatımda gördüğüm en garip seçim. arkadaşın evine bizlerinde seçimlerde gördüğümüz çarşaf çarşaf seçim kağıtları geldi, zarfları ile beraber. içerisinde açıklamalarda yer almakta. arkadaş oturdu, seçimini yaptı evinde. zarflara koyup kapattı ve posta kutusundan hop... bitti ve gitti. merkezlerden uzak yaşayan insanları seçime teşvik etmek amacıyla yapılan bir uygulamaymış. büyük seçim ayın 22 sinde ama uzaktaki insanlara seçim kağıtları gitti ve kullanacak olan kullandı bile. böyle birşey türkiye de olsa neler olabilir diye düşünmüyor değilim.
  • görünen köyün kılavuz istemediği seçimlerdir. angela merkel, hat trick yapacak, yani üçüncü kez üst üste seçimi kazanacak, ve şansölyelik koltuğuna oturacaktır.

    günahım kadar sevmem ama, merkel başarılı bir başbakan ve %40 civarında bir oy alacaktır. zaten, karşısında peer steinbrück (sdp) gibi silik ötesi bir aday varken, merkel'in seçimi kaybetmesi mucize olur.

    üstelik merkel'in bu kuracağı koalisyonda (yine liberal fdp ile yapacaktır), partisinin ağırlığı çok daha fazla olacaktır. mevcut koalisyonda %34'lik cdu/csu ile %15'lik fdp bir araya gelmişti. halbuki şimdi, merkel'in partisi cdu/csu'nun %40, fdp'nin %5-6 alması bekleniyor.

    yani büyük ortak merkel'in etki gücü çok daha artarken küçük ortak fdp'nin etkisi daha da azalacaktır. ve belki de halihazırda liberallerin elinde olan dış işleri bakanlığı, hıristiyan demokratlara geçecektir.

    gerçi almanya'da dış işleri bakanlığının hükumetin küçük ortağına verilmesi adettendir ama %40 alan bir merkel varken, bu kadar önemli bir bakanlığın %5'lik fdp'ye gitmesi çok kolay olmayacaktır.
  • türkiye lobisi / islam lobisi bağlamında interaktif çalışmaların 7/24 etkinleştiği odak seçimlerden bir diğeri.
  • bu pazar gerçekleşecek seçimlerdir. 8 yıllık merkel başbakanlığındaki cdu iktidarının devam edip etmeyeceği belirlenecektir. anket sonuçlarına göre kesin bir şey söylemek çok zor. hem alman federal seçim sistemi dolayısıyla hem de seçimlere katılımın genelde düşük olması dolayısıyla 2 ihtimalin de gerçekleşmesi şaşırtmaz.

    ihtimallere gelelim:

    merkel'in istediği, şuanki koalisyon ortağı fdp(hür demokrat parti) ile yola devam etmek. merkel'in partisi cdu, almanya'nın ak parti'si gibi düşünülebilir. aynen akp gibi muhafazakar, liberal-kapitalist ekonomi destekçisi, kısmen baskıcı(tayyip kadar olamaz tabiki) bir parti. sosyal adalet çok ta umurlarında değil. zenginin daha da zenginleşmesi için uğraşan, bunu da dini kullanarak meşrulaştırmaya çalışan partilerden.

    eğer seçimler sonucu meclisteki salt çoğunluk (en az %51) cdu ve fdp'den oluşacak olursa, merkel 4 yıllığına daha başbakan olarak kalacak. meclise girmesi kesin olan partiler cdu(hristiyan demokrat parti), spd(almanya sosyaldemokrat partisi), die grünen(yeşiller partisi), die linke(sol parti) ve fdp(hür demokrat parti). yani 5 partili bir meclis olması bekleniyo. bu partilerden cdu her daim fdp ile, spd ise her daim yeşiller partisi ile koalisyon kurar. sol parti ise, hiç bir koalisyona girmese de, hükümetin güven oylamasında etkili olacak. işte bu noktada herşey belirsiz. sol parti belli şartları sağladığı taktirde spd-yeşiller koalisyonuna güven oyu verebileceğini açıkladı.
    bu şartlardan bazıları:

    işsizlik parasının kira+ısınma hariç aylık 500 euro'ya çıkarılması(şuan 374 euro),
    emekli maaşlarının minimum aylık 800-900 euro civarına çıkarılması,
    aşırı zenginlerden yüksek vergiler alınması,
    özel sağlık sigortalarının kaldırılıp vatandaş sigortası getirilmesi...

    spd'nin bu konulara zaten sıcak baktığı bilinmekte. bu durumda 3 partinin oylarıyla bir spd-yeşiller koalisyonuna gidebilir almanya. ki çok ta güzel olur. sağda solda gezen, bütün gün bira içip sokaklarda yatan binlerce insan var almanya'da. en azından bunlar biraz olsun azalır ve daha eşit daha adil bir düzene geçilir.
  • angela merkel'in partisi hristiyan demokrat birlik partisinin yani cdu'nun kazanacağı seçim.

    bayvera'da dün adeta bu seçimin bir öncülü oldu. tabii, seçimi csu (cdu'nun sadece bavyera'da seçime giren kardeş partisi) kazandı. biraz bu konularla ilgilenenler diyeceklerdir ki, bavyera'da seçimi csu'nun kazanması, türkiye'de adalet kalkınma partisinin kayseri'de seçimi kazanması kadar normal.

    doğrudur, bavyera alman muhafazakarlığının ve sağının kalesidir ve bu eyalet var olduğu günden beri seçimi csu kazanır. ama buradaki mesele, genel seçime 1 hafta kala, bavyera gibi büyük boyutlu bir eyalette yapılan bir seçimde, csu'nun oy artırmasıdır, muhafazakarlar 2008'deki eyalet seçimine göre %4,3 oy artırdılar ve % 47,7 oya ulaştılar ve bu kez koalisyon kurmaya gereksinim duymaksızın eyalette iktidar oldular.

    burada önemli olan, hıristiyan demokratların oy kazanmalarıdır, zira benzeri oy artışları gelecek haftaki seçimde muhtemelen diğer eyaletlerde de olacaktır. daha sol ve liberal eğilimli kuzey eyaletlerinde cdu tabii ki %47,7 oy alamaz. ama bu ivme gösteriyor ki mesela cdu'nun 2009'da %23,5 oy aldığı bremen'de bu kez %27 gibi bir oy alması beklenebilir. her eyaletteki bu tip artışlar sayesinde merkel seçimi oyunu artırarak ve ülke genelinde %40 civarında bir oy alarak kazanacaktır.

    burada tek kafa karıştıran husus, merkel'in geleneksel koalisyon ortağı liberal fdp'nin bavyera'da göçmesi ve eyalet meclisine girememesidir. eğer, bu göçüş ülke geneline yansır fdp %5'i geçemezse, o zaman, merkelsiz veya daha az merkelli, alternatif iktidar senaryoları oluşabilir. ama benim kanaatim, bir önceki genel seçim (2009) %14,6 oy fdp'nin çok oy kaybetse de kemik seçmeni sayesinde %5'lik ülke barajını geçeceği yönünde.

    edit: fdp barajı geçemedi.
  • almanya seçimleri: değişim ihtimali var mı? - dr. göktürk tüysüzoğlu

    avrupa’nın merkezi, motor gücü ve ab’nin lider ülkesi olarak bilinen almanya’da 22 eylül 2013 pazar günü genel seçimler düzenlenecek. ab’nin içerisinde bulunduğu ekonomik kriz ve bu kriz çerçevesinde almanya’nın üstlendiği rol dikkate alındığında bu seçimlerin sadece almanya için değil, ab için de ne kadar önemli olduğu anlaşılabilir. almanya, ab’yi sallayan ve avro bölgesini dağılmanın eşiğine getiren ekonomik krizin aşılabilmesi çerçevesinde liderlik rolünü üstlenmiş olmasına karşın, esasında bu krizden ab’nin geri kalan kısmı kadar fazla etkilenmiş değildir. işsizlik rakamlarının fazlaca artmamış olması, enflasyonun zıplamaması ve hayat standardının neredeyse değişmemiş oluşu bu bağlamda değerlendirilebilir.

    seçimlere katılacak aktörlere göz gezdirildiğinde, iktidarda bulunan hıristiyan demokratların, fazlaca yıpranmadığını ve halkın önemli bir bölümünün teveccühüne sahip olduğunu görüyoruz. alman şansölyesi angela merkel’in kişiliğinde bütünleşen iki kardeş parti cdu (hıristiyan demokrat birliği) ve csu (hıristiyan sosyal birlik) üzerinden ifadesini bulan hıristiyan demokratlar, bu seçimlerden de birinci parti olarak çıkacak gibi görünüyor. seçim kampanyasını daha çok vergiler üzerine kurgulamış olan merkel liderliğindeki hıristiyan demokratlar, küçük ve orta boylu işletmeleri merkezine alan, alman ekonomisinin gelişiminde önemli payı bulunan ve alman gelenekçiliğinin bir ürünü olarak görülebilecek aile şirketlerine vergi kolaylıkları getirecek düzenlemeler üzerinde duruyor. vergilerin düşürülmesi çerçevesinde betimlenebilecek bu politika hıristiyan demokratların kapitalizme yaslanan klasik anlayışını açıkça yansıtıyor. en az 30 milyar dolarlık bir maliyet getirecek olan bu politika, sosyalistler tarafından ağır bir şekilde eleştirilmektedir. ailelere ve ev kadınlarına verilecek teşvikleri arttırmayı da programına eklemiş olan merkel, seçim propagandasını daha çok ekonomi üzerine kurmuş durumda. başta enerji olmak üzere altyapı yatırımlarının arttırılacağını ve enerji kaynaklarını çeşitlendirmeyi ön plana alan hıristiyan demokratlar, eğitim alanında da devrimci değil ama evrimci bir takım düzenlemelere gideceklerini belirtiyorlar. merkel’in toplum içerisindeki popülaritesinin çok yüksek oluşu ve ab’nin borç krizi çerçevesinde izlediği politikanın alman toplumunun büyük bir kesimi tarafından takdir edilmesi hıristiyan demokratların en büyük artısı. ne var ki, angela merkel ve hıristiyan demokratların entegrasyon problemleri ve toplum içerisinde artan yabancı düşmanlığı konusunda hemen hiçbir şey yapmamaları, hatta zaman zaman kışkırtıcı söylemler ileri sürmeleri muhalefetin en önemli kozlarından birini oluşturuyor. yine de bu seçimler sonucunda, hıristiyan demokratların kurulacak hükümetin büyük ortağı olacağı ve angela merkel’in de şansölyeliğe devam edeceği kesin gibi görünüyor.

    spd (almanya sosyal demokrat partisi) ise, uzunca bir süre şansölye adayını belirleyemediği için seçim kampanyası noktasında oldukça geri kaldı. daha sonra ise spd’nin efsane isimlerinden eski şansölye helmut schmidt’in yakın dostu ve 2005-2009 yılları arasında, yine angela merkel’in liderliğini yaptığı hükümette ekonomi bakanlığı yapmış, hamburg doğumlu, 66 yaşındaki peer steinbrück şansölye adayı olarak belirlenmiştir. bu seçimler bağlamında spd’nin ileri sürdüğü en önemli kozlar, hükümetin ortaya koyduğu ve vergilerin indirilmesine yönelik paketin mevcut imkânsızlıklar dolayısıyla uygulanamayacağı tezi ve özellikle ab’yi sarsan borç krizi esnasında merkel’in ab’yi zayıflattığına inandıkları üstten bakan tavrın ab projesine inanan almanlar nezdinde yaratacağı hayal kırıklığıdır. merkel hükümetinin göçmenleri alman toplumuna yabancılaştıran ve tepki toplayan politikaları ve söylemleri de spd’nin seçim kampanyası bağlamında dillendirdiği en önemli hususlardan biridir. spd, şimdi merkel’in savunduğu birçok reformu (örneğin emeklilik yaşının 67 olması) dillendirdiğinde halk tarafından cezalandırılmış ve iktidarı kaybetmişti. yani spd’nin, schröder döneminde gerçekleştirdiği ve gerçekleştirmeyi arzuladığı reformlar, onlara iktidarı kaybettirmişti. spd’nin adayı peer steinbrück, merkel’e oranla daha düşük profilli bir isim ve spd içerisinde dahi ona muhalif olan birçok önemli isim bulunuyor. ne var ki, medya önünde yaptığı birtakım gaflara karşın, steinbrück’ün son dönemde iyi bir performans ortaya koyduğunu söyleyebiliriz. spd, steinbrück önderliğinde bu seçimlerde %25-26’lar civarında bir oy alacak gibi görünüyor.

    koalisyon hükümetinde hıristiyan demokratların (cdu/csu) ortağı olan ve liberal bir çizgi izleyen fdp (hür demokratlar) ise bu kez geçtiğimiz seçimdeki performansından oldukça uzak kalacak gibi görünüyor. vietnam doğumlu bir cerrah olan philipp rösler, mevcut dışişleri bakanı guido westerwelle’ye oranla daha silik bir profil çiziyor. fdp, mevcut hükümette ortaya koyduğu performans ile varlığı ve yokluğu pek de belli olmayan oldukça etkisiz bir görüntü çizdi. bu seçimlerde %5’lik seçim barajını aşacakları ve %6-7 arasında bir oy alarak sol parti’nin gerisinde kalacakları söylenebilir. ilginçtir ki, fdp’nin barajı geçebilmesi için bazı hıristiyan demokratların bu partiye oy verecekleri de söyleniyor. bunun gerisindeki saik ise liberal çizgideki fdp’nin hükümet içerisinde hıristiyan demokratlar için hiçbir problem çıkarmaması olarak görülebilir. hıristiyan demokratlar, büyük ve her an problem yaşayabileceği spd yerine küçük, renksiz ve etkisiz fdp’yi koalisyon ortağı olarak görmek istemektedir. fdp, mevcut görünümü ile politikaları belirsiz bir siyasal dolgu nesnesi haline indirgenmiştir.

    seçimlerde %10-11 civarında oy alması beklenen die linke (sol parti) ise, kendisini sosyalist olarak anlamlandırmaktadır. siyasal spektrum anlamında bundestag’ın en solunda yer alan sol parti; keynesyen ekonomi politikalarını savunan, işsizliğe odaklanmış, eğitim, sağlık ve altyapı harcamalarının arttırılmasını savunan ve zenginden daha fazla vergi alınmasını isteyen bir programa sahiptir. silahsızlanmayı ve nato’nun lağvedilmesini arzulayan sol parti, almanya ile rusya’nın daha yakın çalışmaları gerektiğini kaydetmektedir. sendikalar, işçi örgütleri ve göçmenlerden oy toplayan sol parti, özellikle eski doğu almanya topraklarında oldukça güçlüdür. türkler başta olmak üzere göçmenler, ezilmişler, eşcinseller ve eğitimli kesimden oy devşiren sol parti, mevcut konumu itibarıyla iktidara oldukça uzaktır.

    geleneksel olarak spd’nin iktidar ortağı olmayı içselleştirmiş olan yeşiller, bu seçimlerde fdp’nin üzerinde yer alarak %9-10 civarında oy toplayacak gibi görünmektedir. almanya’nın batısında çok daha güçlü olan yeşiller, genel itibarıyla büyük sanayi şehirlerinden oy almaktadır. almanya’nın en eğitimli kesimi yeşiller partisi’ne yakın durmaktadır. japonya’daki fukuşima nükleer santrali krizi sonrası oy oranı %20’lere yaklaşan yeşiller, merkel’in nükleer enerji yanlısı politikaları terk etme ve ülkede bulunan 11 nükleer santrali 2022’ye dek kapatma kararı vermesinin ardından kendisine yönelen tepki oylarını da yitirmiştir. sol parti ile hemen hemen aynı seçmen profiline hitap eden yeşiller, sol parti’nin yükselişine koşut olarak oy kaybetmektedir. yine de, başta türkler olmak üzere göçmenler, şehirli ve eğitimli kesim ile bazı işçi sendikaları yeşillere olan desteği sürdürmektedir.

    almanya seçimleri’nde, başta almanya korsan partisi, almanya için alternatif ve ulusal demokrasi partisi gibi partiler olmak üzere daha birçok parti mücadele edecektir. korsan partisi, daha çok gençleri ve işsizleri kendisine çekmeye çalışmakta, toplumsal tabuları yıkacağını kaydetmekte ve alman toplumunda yükselen huzursuzluktan nemalanmaya çalışmaktadır. korsan parti, italya’da beppe grillo’nun elde ettiği başarıyı kendisine bir örnek olarak almaktadır. almanya için alternatif ise, ab’nin yaşadığı ekonomik kriz sonrası belirmiş huzursuzluğu oya tahvil etmeyi hedefleyen bir başka partidir. almanya’nın avro krizi sonrası diğer ülkelere gönderdiği ekonomik yardım paketlerine karşı çıkan kesimleri yanına çekmeyi arzulayan bu parti, ab karşıtı bir çizgide konumlanmıştır. bu partinin %5’e yakın oy alması beklenmektedir. %5’lik seçim barajını aşması ise bundestag’daki tüm dengeleri etkileyecektir. ulusal demokrasi partisi (npd) ise seçim programını tamamıyla göçmen karşıtlığına ve yabancı düşmanlığına endekslemiştir.

    görüldüğü üzere, 22 eylül’de düzenlenecek almanya seçimlerinde angela merkel’in liderliğini yaptığı hıristiyan demokratlar zafere yakındır. merkel’in şansölyeliği ve hıristiyan demokratların (cdu/csu) iktidarın büyük ortağı olması kesin gibidir. şimdi cevabı aranan soru ise fdp’nin %5 barajını aşıp aşamayacağı hususudur. zira fdp, %5’i aşamazsa almanya bir kez daha “büyük koalisyon” olarak adlandırılan ve büyük çaplı siyasal krizleri de beraberinde getirebilecek cdu/csu-sdp yani hıristiyan demokrat-sosyal demokrat ortaklığına şahitlik edebilecektir.

    photo from ıbtimes.

    dr. göktürk tüysüzoğlu

    kaynak: http://politikaakademisi.org/…isim-ihtimali-var-mi/
  • seçimler öncesinde halkı oy vermeye çağıran esprili bir klip; http://www.theguardian.com/…election-ad-viral-video
hesabın var mı? giriş yap