• iş hayatında haddinden fazla gerekli bi ifade bu..
    zira sözünün ve dediklerinin arkasında durabilecek tiynette insan sanılandan çok daha az..

    kazık yiye yiye öğreniyosun tabii..
    toyluğumuzda, herifçioğlunun telefonda söylediği şeylere hıhı demiş olmaktan, telefonda yahut yüzyüze aldığımız oranları muteber kabul edip tüm işi o oran üstünden yapacak kadar millete güvenebilecek saftorozluğa sahip olduğumuzdan, yedik kazıkları...
    yiye yiye de öğrendik tabii sana telefonda söylediği şeyi yarım saat sonra nasıl da eşşekler gibi inkar edebildiğini allahın zevzek gerzeklerinin..

    e naapıyoruz artık..
    bunu yazılı olarak alabilir miyim? diyoruz ki allahın güğümü, sana verdiği onayı/oranı inkar etmeye kalktığında yüzüne karşı lök diye maili dayayabilelim...

    hiç hoş şeyler değil işte..
    anne babalarımız iyi birer insan olmamız için bize insanlara güvenmeyi öğretsinler yıllarca.. sonra gir iş hayatına, adım adım, bunun tersine adapte olmaya çalış..
    güvenmemeyi öğrenmeye ve buna alışarak bunun önlemlerini geliştirmeye çabala..
    çok saşma.

    edit: ama başlık başıma kalmış!!! bunun açıklamasını yazılı olarak alabilir miyim? ehahah
  • "söz uçar yazı kalır" lafının iş hayatındaki karşılığıdır.
  • (bkz: yaz da getir)
  • genelde yabancı menşeili şirketlerde bunun hard copysi mevcut mu acaba olarak vukuu bulan soru cümlesi.
  • bu sadece is hayatinda degil universitede, gunluk hayatta, surda-burda gerekli bir meseledir aslinda. hele hele gunumuzde her departmanda bulunan sekreter diktatoryalarini dusununce "yazili" hayata gecis, atalarimizin yerlesik hayata gecmesi kadar onemli bir meseledir.

    ornegin sekreterin kapisini elli defa asindirir, alacaginiz uc kurus burs/maas/yol harcirahi vs. icin binbir gucluk asip gelirsiniz, ancak hanim efendinin gonlu olmadiysa isinizi halletmez. bir de ustune yarin obur gun unuttum, ettim demeye bi taraflari yemeyen bu bunyeler gormedim-duymadim-isitmedim ayaklari yaparlar. o yuzden siz siz olun isinizi yazili formatta halledin.

    her turlu...
  • arabam yandıktan sonra evin önüne çektirmiştim. motorda başlayan yangın kaputu, farları, ön camı filan yamultmuştu ama, arka taraf, koltuklar, kapılar, ıvır zıvır sağlam vaziyetteydi. kaskom olmadığı için aracı çıkıkçılara satmayı düşünüyordum. tembelliğim sayesinde bunu yapmayı sürekli erteledim. ve 2 ay sonra başka bir yere taşındım. araba eski evin önünde kalmıştı.

    taşındıktan 2-3 hafta sonra arabaya bakmak aklıma geldi. eski evin oraya gittim ama, araba ortada yoktu apartmanda bir kaç kişiye sordum. araba çekildi dediler. polise gittim, polis bana arabamım çekildiğini söyledi. niye ruhsattaki adreste bulunmadığımı sordu. söylemem gerekenleri söyledikten sonra, arabamın balgat otoparkında olduğunu öğrendim.

    balgat otoparkına gittim. arabayı çekip direk sanayiye gidecektim. işlerimi 1 gün içinde halletmem gerekiyordu. o sıralar çalışıyordum ve işyerinden ancak 1 günlük izin alabiliyordum.
    arabayı otoparktan çıkarmak için trafik sigortasını polise verip alıcağım belge ile otopark ücretini otopark görevlilerine ödemem gerekiyordu. fakat arabanın yanmasından 1 hafta kadar önce trafik sigortamın süresi dolmuştu. polise durumu anlatınca polis benim tekrar trafik sigortası yaptırmamı istemişti. aracı almadığım her gün için 7,5 lira otopark ücreti işleniyordu.

    araba yanmış durumda, tamir ettirme imkanım yok. çıkıkçılardan, hurdacılardan filan alacağım iki kuruş paranın hesabını yapıyorum. aracı hurda hale getireceğim. polise söylüyorum ama, işte biliyorsunuz polislerimizi, trafik sigortası isteyip bankodaki camı nazikçe suratıma kapatıyorlar. laflarımın pek etkisi olmadığını anlıyorum.

    yakınlarda bulunan bir sigorta bayine gittim. durumu anlattım. yanmış araca sigorta yapamayacaklarını belirttiler. isteğim bu yöndeydi, bir de sigorta için para ödemek istemiyordum zaten. bunu polislere anlatmanın tek yolu vardı; resmiye benzeyen bir kağıt her devlet memurunun algısını açar. bunu yazılı olarak alabilir miyim diye sordum. aracıma trafik sigortası yapılamayacağını yazıp, altına imza kaşe, ne kadar resmiyet katılabilirse kattılar.

    aldığım belgeyle tekrar otoparkın yolunu tuttum. polislere belgeyi verince o zaman aracını hurdaya çıkarman gerek dediler. bunu 45 dk önce kendilere ısrarla anlattımı ve suratıma camın kapandığını hatırladım neşeyle. yazılı olunca daha anlaşılır oluyormuş. hikayenin bundan sonrası başlıkla ilgisiz.

    otopark görevlilerine gidip, safça aracı hurdaya çıkartıcağımı bunun için plakara ihtiyacım olduğunu söyleyip, aracın yerini sordum. adamlar buna izin veremeyeceklerini benim 270 küsülere dayanan cezamı ödememek için bunu yapabileceğimi söylediler. önce otopark cezamı ödemem gerekiyormuş onun içinde polisten az önce almaya çalıştığım belgeyi almamı söylediler.

    aracı almak için hurda belgesine ihtiyacım vardı; hurda belgesi içinse aracı almaya.

    durumu izah etme çabalarımı ve o insanlarla girdiğim diyalogları anlatmak istemiyorum. akşam olmuştu sonunda razı oldular. bende aracı almayı beklerken elimde iki plakayla evin yolunu tuttum.

    ertesi gün müdürümün anlayış sayesinde tekrar izin alıp, emniyet genelmüdürlüğüne gittim. sabah sıra numaramı almıştım. 6299 du 6300 den sonrası öğleden gelsin deniliyordu. ben de başladım beklemeye. kahvaltı etmememiştim ve ramazan nedeniyle emniyetin kantini kapalıydı.

    saat 12 gibi sıram geldi. adam evraklarıma baktı, vergi dekontunu sordu, internetten ödediğimi söyledim. adam evrakları bana fırlatarak dekontu getir öyle gel dedi. ulustan almam gerekiyormuş dekontu. orada ufak bir vergi dairesi bürosu vardı. pek iznimin kalmadığını söyleyerek, onlardan rica ettim çalıştığım yeri filan sordular ortak bir kaç tanıdıkta çıkınca hemen bana dekontu verdiler.
    5 dk a geçmişti. 12.05 ti öğle arasını 25 dk erken getiren polisler bağırarak herkesi dağıtmaya başladı. ben koşarak aynı adama gittim. belgelerim tamam dedim. adam beni oradan kovdu.

    işlerimi halledememiştim. tatile çıkacaktım ve çıktım. 7 gün olimposta hayatım en güzel tatillerinden birini geçirdim.

    yıllık iznim bitmeden ankaraya geri dönmüştüm. hurda belgemi çıkarttım. otopark görevlilerinden biri aracı alacak bir arkadaşını ayarladı. söğüşlendiğimin farkında, 400 liraya adamla anlaştım. 376 lira otopark ücreti ödedim. akşam sakaryaya gittim, 24 lirayı içerek harcayacaktım. daha fazlasını harcadım.
  • söz uçar yazık olur çünkü. * . tehdit unsuru olarak da kullanılabilir. yazılı olarak alırsam sonra gereken yerlere ispiyonlayabilirim demektir.
  • işin ilginci garip bir yaptırımı ve caydırıcılığı da var bu sözün..

    devlet dairesinde yahut yine işle alakalı bişeyde, sözlü olarak olumsuz cevap almanız halinde..

    bunu yazılı olarak alabilir miyim?

    dediğiniz vakit sihirli bi kapı açılabiliyor ve az önce size talep ettiğiniz şeyi temin etmenin hiçççççbi yolu olmadığını söyleyen şahıs, birdenbire olası çözümler üretebilmeye başlıyor..

    zihin açıcı bir söz velhasıl kimi dangözler için..
hesabın var mı? giriş yap