• japon paryaları.
  • japonca'da bereketli atık anlamına gelen kelime...
    ayrıca japonya'da bulunan bir azınlığa verilen ad. en alçak sosyal sınıf olarak gözükür bu sınıf. burakumin sınıfına dahil insanlara karşı inanılmaz önyargı ve aşağılama vardır.
    bizdeki "çingene" gibi bir şeydir yani...
  • eski kafaliliktir denilebilecek muessese...
    aslinda sunca yillik caponya hayatimda "tanakasan sen burakuminmissin de bi cay koy da gel" diyenini de daha gormedim ya niye ustume alindiysam.
  • burakumin, japonya’daki bir sosyal gruba verilen ad. ulusal olarak japonlardan farklı olmamakla birlikte, geç 16. yüzyılda, canlı varlıkları kesmeyen, ancak bir şekilde bunu yapmak zorunda olan budist ve şinto dinlerinde, bu “pis işleri” yapmak için topluluğun dışında bırakılan kimselerden oluşuyorlar. yoğun bir dışlanmaya maruz kalan burakuminlerle diğer japonların kız alıp vermesi yasaktı. 1871’de çıkartılan bir yasayla dışlanmaya yasal olarak son verilse de, günümüzde hala burakuminler ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılmaktadır. burakuminlerin sayısının 3 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor.

    kaynak: http://haber.sol.org.tr/…alistiriliyor-haberi-41992

    şimdi de fukuşima nükleer santralinde çalıştırılmak istendiklerine dair bir yazı.
  • house m.d.nin 14 yasinda doktor olmasina karar vermesini saglayan kisinin ait oldugu topluluk. bu bilgi 3. sezonda gecmektedir.
  • burakumin olmayanlar tarafindan iki gruba ayristirilmislardir;

    eta: cok kirli insanlar
    hinin: insan bile olmayanlar
  • ömrünü meiji dönemi‘ne kadar sürdürebilmiş geleneksel japon mibun sistemi, tarihteki diğer kast sistemleri ile mukayese edildiğinde alışılmışın dışındadır. feodal eski avrupa toplumlarında genellikle yukarıdan aşağı “aristokratlar > rahipler > burjuvalar > köylüler” hâlinde gözlemlenebilen hiyerarşik sıralamanın japonya’daki yansıması “savaşçılar (samuraylar) > çiftçiler > zanaatkârlar > tüccarlar” şeklindeydi. tüccarların en alt sınıf olma sebebi, sürekli parayla uğraşmaları ve bunun namussuzca bir iş olduğu düşünülmesiydi. yine de halkın en “aşağılık” kesimi tüccarlar değildi. bu dörtlü japon mibun sistemine dahil bile edilmeyecek kadar hor görülen bir grup daha bulunmaktaydı; burakuminler.

    budizm inanışında bütün canlılar önemlidir ve en küçük canlıyı bile ne amaçla olursa olsun öldürmek kesinlikle yasaktır. benzer bir şekilde şinto‘da da kan ve cesetlerle uğraşmak uygunsuzdur ve ölmüşlerin ruhlarına saygısızlık olarak kabul edilir. budizm ve şinto etkisinde olan heian dönemi sonrası japonya'da da bu durum farklı değildi. yine de birilerinin, günlük hayatta kullanılan eşyaların üretiminde kullanılması için deri tabaklaması ve post yüzmesi gerekiyordu. savaşta ölen insan ve hayvanların gömülmesi, mezarların rutin bakımlarının yapılması ve savaş alanlarından kesik uzuvların toplanması da savaşlarla dolu japonya tarihinin gereklerindendi. aynı dönemde yükselişe geçmiş takagari (şahincilik) faaliyetlerinde kullanılan kuşların yemlerini hazırlamak veya müzik enstrumanlarında kullanılan derileri ve telleri hazırlamak da bu iki din açısından pis bir işti ve dolayısıyla bunlarla uğraşmak isteyen yoktu.

    bu durumun bilincinde olan budist ve şintoist tapınakları, on altıncı yüzyılın sonlarına doğru kafa kafaya verdiler ve bu işler üzerinde yoğunlaşacak burakumin sosyal sınıfını oluşturdular. o veya bu sebeple toplumdan dışlanmış eta (pisliği bol) denen kimseleri kendileri için kurulmuş buraku veya etamura (eta köyü) adı verilen küçük mezralarda toplayarak dışarıdaki insanlarla tüm ilişkilerini kestiler. ağırlıklı olarak cesetlerin organize edilmesi, kasaplık ve dericilik gibi işlerle uğraştırılan etalar vatandaş sayılmadıkları için vergiden de muaf tutuldular. halka da bu etaların insan bile olmadığını, onlarla ahbaplık etmemelerini ve alışveriş yapmamalarını tembihlediler.

    bir teoriye göre ise, buraku köyleri tapınaklar tarafından kurulmamış; normal köylerde yaşayan ve bahsedilen pis işlerle uğraşan insanlar toplumdan dışlandıkları için, eta sınıfı oluşturulduktan sonra vergi muafiyeti sayesinde zenginleşerek araziler satın almış ve buralara köyler kurarak kendi rızalarıyla toplumdan izole olmuşlardır.

    etalar dışında hinin (insan olmayan) denen başka bir burakumin topluluğu daha bulunuyordu. genellikle eski mahkumlar ve kimsesiz dilencilerden oluşan hininler, ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılıyordu. etalar gibi toplumdan izole bir şekilde yaşayan hininler, onlardan farklı olarak gündüz vakti normal köylerde muhafızlık ve çöpçülük gibi işlerde çalışabiliyordu. ayrıca doğumlarından ölümlerine kadar aynı sosyal statüye mahkum olmuş etaların aksine, hininler belirli bir ücret ödemeleri karşılığında bu statüden kurtularak samuray olabilme şansı dahi elde edebiliyorlardı.

    on yedinci yüzyılda edo dönemi‘nin başlaması, mibun sisteminin daha da keskin hatlar kazanmasına sebep oldu. burakuminler, diğer sınıflardan insanlarla iletişim hâlindeyken göz teması kurmamak ve şapkalarını çıkarmak zorundalardı. fiziksel temas da kesinlikle yasak olup, gerçekleşebilmesi sadece eta olmayan birisi tarafından bir ritüel ile arındırılmaları koşuluyla mümkündü. normal bir insanın yedide biri olarak sayılan etaların öldürülmesi de suç teşkil etmiyordu. bu yüzden samurayların, yeni kılıçlarını test etme amacıyla eta kesmesi durumu (tameshigiri) sıradışı değildi.

    meiji dönemi‘nin dördüncü yılında, yani 1871 yılında halk arasında eşitliği sağlama amacıyla yürürlüğe konulan senmin haishirei ve kaihorei yasaları, mibun sistemini lağvedip burakuminleri resmî olarak vatandaş konumuna getirmiş olsa da, halk içinde pek çok sorunun doğmasına da yol açtı. varlıklı burakuminler, bundan sonra vergiye tabi tutulacak olmaktan hoşnut olmadılar. normal halkı da burakuminlerin aralarına karışacak olması fikri rahatsız etti. bunun sonucunda çeşitli şehirlerde ayaklanmalar çıktı ve pek çok insan hayatını kaybetti.

    burakuminler kâğıt üzerinde eşit haklara kavuşmuş olsalar da, kendileri ve yerleşim yerleri hâlâ resmî kayıtlarda kyuueta (eski eta), shinheimin (yeni vatandaş) ve tokushu buraku (özel mezra) gibi etiketlerle fişlenmekteydi. yirminci yüzyılın başlarında, dowa (entegrasyon) ve suiheisha (eşitlikçilik) hareketleri baş göstermeye başladı. dowa hareketi, burakuminlerin yaşam standartlarını iyileştirmek ve japon toplumuna entegre olmalarını kolaylaştırma amacı güderken, suiheisha hareketi de burakuminlerin fişlenmesinin önüne geçmeye çalışarak, bunu yapan kurum ve kuruluşları ağır bir şekilde eleştiriyordu.

    eski eta köyleri üzerinde kurulmuş buraku mahallelerinde yaşayan insanlar, 1960’lı yıllara gelindiğinde bile yoksulluk, cehalet, suç ve benzeri sıkıntılardan muzdariplerdi. öyle ki japonya’nın en büyük yakuza örgütü olan kobe tabanlı yamaguchi-gumi üyelerinin yüzde yetmişinin burakumin olduğu söylenmektedir. 1969 yılında start verilmiş dowa taisaku jigyo projesiyle bu durumun önüne geçildi. 2002’ye kadar sürmüş bu projeyle, ülke çapındaki buraku mahallelerine sağlık merkezleri, kütüphaneler, okullar, yüzme havuzları gibi yeni tesisler kurularak yaşam standartları kısmen yükseltilmiş oldu.

    1975 yılının kasım ayında, buraku hakları savunucusu örgütlerden buraku kaiho domei‘nin osaka şubesi, tokushu buraku chimei sokan (buraku yerleşkelerinin tam listesi) isimli bir kitabın varlığını duyarak alarma geçti. yapılan araştırmalar sonucu, üç yüz otuz sayfalık bu el yazması kitabın kopyalarının, osaka tabanlı bir firma tarafından pek çok başka şirket ve kişiye gizlice posta havalesiyle satıldığı ortaya çıktı. tanesi ¥5,000 ilâ ¥50,000 fiyatından alıcı bulan bu kitapta, buraku mahallelerinin ve sakinlerinin isimleri ve adresleri kayıtlıydı. binlerce insanın ve toyota, nissan, honda, daihatsu gibi iki yüzden fazla büyük şirketin satın almış olduğu bu kitabın önsözünde “kimi işe alacakları konusunda kararsız kalan personel müdürlerini ve çocuklarını evlendirecekleri kişiyi tanımak isteyen ebeveynleri düşünerek halk efkanına zıt gittik ve bu kitabı yazmaya karar verdik.” ibaresi bulunuyordu. kitabın basımı ve satışı yasaklanmış olsa da ikinci elleri hâlâ bulunabilmektedir.

    günümüzde sayıları üç milyonu bulan burakuminlerle alakalı sorunlar, eskiye kıyasla büyük ölçüde azalmış olmakla birlikte, özellikle aşırı muhafazakar kesim içerisinde burakumin olduğu bilinen kişilerle bugün dahi evlenilmeyip, burakumin olduğu anlaşılan kişilere iş verilmemektedir.
  • ingilizce anlami hamlet peopledir.
  • bir nevi japonya'nın alevileri.

    kimliklerini gizleme ihtiyacı dahi duyabiliyorlarmış: sinemadan ufak ölçekli bir izdüşümü için (bkz: hakai)

    https://www.imdb.com/title/tt0056051/
  • bir nevi japon cingeneleri.
    eskiden turkiye'de cellatlar cingene olurmus.

    --- spoiler ---

    cellât işin acemisi idi, bir çingene gelmemişti, “ben hayatımda tavuk bile boğazlamadım” diyerek talebi reddetmişti. sadi adında bir hademe 150 lira karşılığında hayati karaşahin’i ipe geçirmeği kabul etmişti.

    --- spoiler ---

    (bkz: türkiye'deki cellatların çingene olması)
hesabın var mı? giriş yap