• 1902 doğumlu bestekâr ve asker. erol deran, yücel deran ve doğan deran’ın babalarıdır. küçük yaşta müziği olan ilgisi ve yeteneği görülünce mahallelerindeki ud çalan hanımlardan bu sazı öğrenmiştir. 1918’de, daha 16 yaşındayken nihavend makamındaki ilk fantazisini yazmıştır. kendi kendine keman ve sonrasında da tambur çalmayı öğrenmiştir.

    1924 yılında kara harp akademisi’nden topçu subayı olarak mezun olup ordudaki görevine başlamış ve 1961 yılında emekli oluncaya kadar devam etmiştir. çanakkale’den erzurum’a kadar anadolu’nun pek çok yerinde görev yapmıştır. at üzerinde bestesini yapıp, mola verdikleri ilk ağaç altında güftesini tamamlarmış deran. (şarkılarının çoğunun güftesi kendine aittir). müzik sevgisi bu kadar derin olunca, oğulları doğan, erol ve yücel’e de bu sevgiyi geçirmiştir. ilk olarak mandolin öğreterek başladığı bu süreçte doğan’a keman, erol ve yücel’e ud vermiştir daha sonra. ancak erol’un radyodan duyup sesini çok sevdiği kanuna heves etmesi üzerine “ben bunu sana öğretemem oğlum, yine de istiyor musun?” diye sormuş ve iki gün sonra elinde bir kanunla çıkıp gelmiştir.

    oğullarını kendisinin de aldığı disiplinle yetiştiren burhanettin deran, onları her anlamda da desteklemiş, oğlu erol’un resme yeteneği olduğunu görünce daha 14 yaşında ona bir resim stüdyosu hazırlamıştır. almanca, fransızca ve ingilizce’yi kendi imkânlarıyla öğrenmiş, oğullarını da bu yönde sürekli teşvik etmiştir. özellikle erol’a “sen maden yüklü bir dağsın ama işlemesini bil.” diyerek ayrı destek olmuştur. yücel’in gitara ilgisi olduğunu görünce de iki yıl öncelikle türk müziği eğitimini almasını sağlamış, sonrasında elinden tuttuğu gibi bir saz yapımı ustasının atölyesine götürerek gitar almıştır.

    3 eylül 1965 günü sonsuzluğa göçmüştür. arkasında “emirgân’ın gülleri”, “yetişir o kara kaşları çatma” (ya da diğer ismiyle “fatma”), “acep neden bu gönül”, “ağlarım yanarım sevgilim diye”, “izmir güzeli”, “dertliyim dert üstüne” gibi pek çok eser bırakmıştır.

    ama içlerinde en ünlü olan ve sevilen şarkısı, “pınarın başında su verdin içtim” ya da kısaca “ayşem” olarak bilinen eseridir. deran, eratla birlikte atlarına binmiş göreve giderlerken, geçtikleri bir köyde su başında genç bir kızdan su istemişler. birlikteki bir teğmen kıza vurulmuş, öyle ki görevin geri kalanında farkedilir biçimde sessizleşmiş, dalgın dalgın bakar olmuş. disiplinli bir komutan olan ama herşeyden önce insan olan burhanettin deran teğmeni yanına çağırtmış, derdini sormuş. teğmen kıza vurulduğunu anlatmış, çaresizliğinden dem vurmuş. dönüşte yine aynı köyden geçerlerken kızı görme ümidiyle pınara gidilmiş ama bir süre oyalandıkları halde gelen giden olmamış. burhanettin deran da adeta kendi yaşamışçasına bunu dizelere dökmüş ve bu güzel besteyi yapmış. ayşe taş'tan fıkır fıkır bir yorum gelsin efendim: http://youtu.be/xrs7fkfjg4q

    zeki müren'den bir yorum için: http://youtu.be/p8pnzav4tli

    oğlu erol deran, babasının hayatını ve eserlerini anlattığı bir kitabı geçtiğimiz günlerde yayınlamıştır.
hesabın var mı? giriş yap