• sallamadiysam radyo fonun sahibi olur kendisi.
  • masal olmayan masallar üçlemesi (i. pargalı ibrahim paşa,ii.rüstem paşa, iii. ikinci selim-ki basımı beklenmektedir) ve son hazaryalı kitaplarının yazarı.
  • kendisi eski patronum olup,gerçekten leb-i derya bir adamdır.zamanında sigorta ve inşaat sektörleriyle iştigal ederken adını şu an anımsamadığım bir sanat dergisi çıkarmış ve bunu ücretsiz dağıtmıştır.ayrıca ecevitin yasaklı olduğu dönemde demokratik sol partinin kurucu sözcülüğünü üstlenmiştir.eski patronuma selam ederim.
  • ` pargalı ibrahim paşa kanuni'nin düşü, hürrem'in kabusu` adlı kitabın yazarıdır...
  • birkaç saat önce habertürkte karşıt görüşte yusuf halaçoğlu ve ali rıza demircan ile programdaydı...

    bu programda muhteşem yüzyıl harem ve osmanlı tartışıldı...görüldüğü kadarıyla bir çok noktada yusuf halaçoğlu ve ali rıza demircan ortak noktada buluştu...

    ali rıza demircanı yusuf halaçoğlu, sadece hürremin dinini değiştirmediği yönündeki bilgilendirmesiyle şaşırttı... osmanlıda cariyelerin din değiştirme zorunluluğu olmaması ali rıza demircanı çok şaşırtı ama bu bir görüştür diyerek sanırım ciddiye almak ve aldırtmak istemedi...
  • bazı okurlarının, kısa cümleler kurmasından yakınması üzerine "suların getirdiği padişah ii.selim" adlı kitabında okurlarının yakınmalarına yanıt olarak yaklaşık iki sayfa süren ve atapazarı'ndaki dalkavuklar meydanı'nı tasvirlediği aşağıdaki cümleyi kurgulamış usta yazar.

    "olağan günlerde, bizans'ın yıprak anıları üstüne yer yer hoyratça sünger çekse de kimi zaman hayli seyrekleşerek geçmişe tanıklık etmesi için özellikle yerinde bırakılmış izlenimini veren o geniş ve yüz binlerce insanın tabanları altına ezilmekten aşınmış mermer plakaları koruma altına almak istercesine kuşattıktan sonra grinin her tonunu cömertçe sergileyerek koca meydanı örümcek ağı gibi sarmalamış bu gelişigüzel kayrak yamaların fırsat buldukça içine dek sokulduğu ve arkası kesilmez depremlerin acımasız şamarlarıyla yarılıp yırtılmaları yetmezmiş gibi üstüne üstlük yılların hırçın tırnakları altında delik deşik olup helvaya dönen ön yüzleri saraklarla süslü yorgun ve süngerleşmiş taş gövdeleriyle zamana direnişin mutluluğunu için için mırıldanarak geçmişi geleceğe aktarmaya devam eden bizanslılardan kalma az sayıdaki yayvan kemerli dükkanları ayakta tutmak istercesine onları kuşatıp destekleyen çoğu ahşap ve kerpiç bedenli, kimi toprak kimi teneke damlı, ama hepsi çamur sıva üstüne beyaz kireç badanalı itiş kakış yerden bitmiş gibi irili ufaklı kağşak kârhanelerin serüvenini eninde sonunda sonlandırmaya çalışırken yorgunluktan dermansız kalıp tozlara bürünen kavruk yapraklı, buruşuk gövdeli yaşlı incir ağacının ya da direngen gençliğiyle kibirlenerek çılgın yeşilin her tonunu yakamozlaştıran koçak çınarın ana kucağını anımsatan görkemli tacı altına sığınsa da çarpılmaktan kurtulamadığından camları çoktan dökülmüş pencerelerini şerit şerit tuğla sıralarıyla desenleyen pörsük yüzüne sipsivri cadı tırnaklarını saplamış yaban otlarını sürekli kemirdiği kimsesizliğin ve bırakılmışlığın yorgun hüznüyle inim inim inleyen şu kilise artığı ve ta gerilerden alabildiğine berrak maviliğe ayet yazmak istercesine göğe yükselen minarelerden yayılan yanık ezan sesleri atpazarı'na kendisine özgü ezginlikle içreklik arasında mistik bir hava verirken, çevresini umursamaksızın özgürlüğün tadını kendince çıkaran fesleğenlerin kokusu, ferman dinlemez kuşların cıvıltısı, bir de insanlar; gökkuşağının o düşsel renkleriyle meydanı cümbüşleyen allı yeşilli şalvarları, pembe güllü çakşırları ve envaiçeşit çiçeklerle desenli mintanlarıyla, bacaklarına sımsıkı yapışmış balon kalçalı pantolonları ve fırfırlı gömlekleriyle, başındaki kefeden sarığı ya da geniş saçağında bilinen bütün renklerden cıngıl cıngıl tüylerin işveleştiği şapkalarıyla her dinden her milletten oluşan barışık ve kaynaşık kalabalık; kısacası elvan elvan ipliklerle dokunmuş bu menevişli yumak gündüzün hayhuyu üstüne gece çığlığını usulca üfürmeye hazırlanırken henüz kudretini sergilemeyi zamansız bulan güneş altında kimseye sezdirmeden için için gözyaşı döken karları andırırcasına damla damla eksilerek eriyip giderken çelişkileri yün edinip geçmiş ve gelecekten çiçek çiçek halılar desenleyen o cıvıltılı meydan, sokaklardan ığıl ığıl akan karanlığı yudumladıkça giderek kulaklarda anlamını yalnızca duyabilenin çözeceği fısıltılara dönüşen replikler arasında gündüzkü yaşamının ona ninni gibi gelen anımsamalarına sarılıp gündoğumuna dek sürecek derin uykusuna dalmak için sabırsızlanıyorduysa da selim'in fermanından sonra payitahtı bir ucundan öteki ucuna dek saran geminden boşanmış coşkulu neşenin akıntısına kapılarak dazara dazar kendini cümbüşlü bir gecenin kışkırtıcı coşkusuna hazırlıyordu."
  • masal olmayan masallar üçlemesinin (pargalı ibrahim paşa, rüstem paşa, ii. selim) yazarı. internetteki biyografisi şu şekildedir;

    "cahit ülkü, 1941 yılında ankara'da doğdu. istanbul teknik üniversitesi mimarlık fakültesi'ni bitirdikten sonra ankara'da serbest proje mimarlığı yaptı. 12 eylül 1980 darbesi, siyasetle yakından ilgilenmesine neden oldu. 1983 yılı başlarında bülent ecevit ile tanıştı. 1984 yılında , kuruluş halindeki demokratik sol parti'nin yazışma merkezi sözcülüğü görevini merkez bankası eski başkanlarından ismail hakkı aydınoğlu ile birlikte üstlendi. daha sonra kendi isteğiyle sözcülük görevinden ve demokratik sol hareket'in partileşme aşamasından ayrıldı. 1986 yılında izmir'e yerleşti. 1992 yılından başlayarak, tarih konusunda bilgi birikimlerini notlar halinde toparlamaya, daha sonra da kurucusu ve yöneticisi olduğu bir yerel radyoda saklı tarih başlığı altında yayınlamaya başladı. bu uğraş onu, daha kapsamlı ve bütüncül çalışmalara yönlendirdi. cahit ülkü'nün, pargalı ibrahim paşa, rüstem paşa ve son hazaryalı adlı üç romanı bulunmaktadır. halen 065 numaralı ege mason locası aktif üyesi olan cahit ülkü evli ve üç çocuk babasıdır."

    "ege mason locası aktif üyesi" ibaresini görünce merak edip internette araştırdım. masonlar.org sitesinde kendisiyle ilgili şu röportaj bulunmakta; cahit ülkü
  • yazarın pargalı ibrahim paşa adlı kitabını okumak için hiç zaman kaybetmeyin, direkt muhteşem yüzyıl adlı diziyi izleyin yeterlidir.
hesabın var mı? giriş yap