*

  • türbülans yerine kullanılabilen bir sözcük.

    (bkz: çalkantılı akım).
  • bir özdemir asaf şiiri:

    bir yer vardı orada iyi adamlar, atlar
    bir tarihi oklarla, yayla vurguladılar
    sonra ben tutuklandım, o adamlar, o atlar
    uykusuz gecelerin yarı içinde taylar
    sağrısı geniş birer kısrak oldular
    sonra ben çıktığımda onlar içeri alındılar

    o iyi adamlar
    …………o iyi atlar
    ……………kendileri de gittiler
  • madalyonun diğer yüzünü görebilmek için gelişine yapılan bir aktivite mahiyetinde olabilir.
    ölü bir denizin dinginliğinden sıkılıp ucundan tuttu ve silkeledi, akvaryumda ki sıkıcılığı fark edip balıkların yerine balıklar için düşündü...
  • 1. deniz ve gölde dalgalanma: kaptan, gemiyi ağzına kadar doldurmuş, gemi yan yatmış, bir deniz çalkantısıyla alabora olmuş. -n. hikmet.
    2. çalkanmış şey.
    3. kalbur yardımıyla ayrılan çer çöp.
    4. mec. coşku: lodos rüzgârı es esebildiğine / dinmesin gönlümdeki çalkantı -b. necatigil.
    5. mec. kargaşa ve bunalımın yol açtığı düzensiz, karışık, sıkıntılı durum: beraat etmen büyük çalkantı yaratır basında. -ç. altan.*
  • mecazi anlamda; "kargaşa ve bunalımın yol açtığı düzensizlik".
  • mecazi olarak, kargaşa ve bunalımın yol açtığı düzensizlik hali.
hesabın var mı? giriş yap