• olmek uzere olan canlının kurtulabilmek ichin yaptıgı son hareketler
  • ... can çekişmek işkenceyi uzatır.
    belki de aslolan, işkenceden can almaktır.
    ve alınabilirse.
  • an üzerine sessiz sakin tanık olduğumuz hadisedir.
    sükuneti bozmayın; yavaş yavaş gitsin..
    keza kendinden başka kimseciğe zararı yoktur, pek büyüttük biz bunu..
    ha büyüdü ha büyüyecek bak!
  • nedense zihnime hasta yatağında uzanıp ahlayıp ohlayarak gerçekleştirilecekmiş gibi kalan eylem. oysa ki eli ayağı artık tutmayan yaşlı bir kadının* son birkaç ayında yatağında yardım edilerek oturup kaldırılırken bile inlemesine rağmen can çekişme evresinde onsekiz saat boyunca otuz saniyede bir, bir oturtulup bir yatırtılmasını istemesi ve niteliğini yitirmiş eklem yerlerinin bu yatıp kalkmalara bir an olsun bile direnip ses çıkarmadan eşlik etmesi hayretlerle gözlemlenmiştir. can çekişmek yatakta upuzun uzanıp gerçekleşmek zorunda değilmiş meğerse, insanı dört döndürtebiliyormuş da.*
  • zannerdersem bütün varlıklarda var bu süreç. fakat o zaman asıl süreç olan şey "can" oluyor. sessiz olanı can çekişenin eşrafını daha az ağlatır.
  • çok az söylem beni bu kadar korkutabilir, tüylerimi diken diken edebilir.
  • insanın içini bir fena eden durum.

    dünyada görmekten korktuğum tek şey.
  • (bkz: agoni)
  • tanışmıyoruz, kendisinden pek de sempatik bahsedilmiyor ancak merak uyandırıyor. oysa kankası hiç de öyle biri değil kanımca.

    (bkz: aşkım kapışmak)
  • can çekişen canını kiminle çekişir? azrail'le. belki o olmasa can verip vermemeyle çekişiyor derdik. türkçenin ruhuna demek ki islam iyi nüfuz etmiş. can almak, can vermek somut ve bu dinsel unsurlardan bağımsız sayılabilir.

    yaşlı bilenlerimize göre can çekişme üstüne biri gelirse (ortama girerse) kişinin canı dönermiş. o yüzden sekerat kişi bekleyenler, can çekişme sırasında ölüm öncesi uyuklar, basireti bağlanırmış*. geri dönme, ertelenme gibi bir şey olursa, can çekişen daha sonra yeniden zorlukla can verirmiş. herkes kendi azrailini kendine göre bir donda (biçimde) görürmüş.

    biz daha büyüyemeden çocukluğumuzda şok ölümle değil de eriştikten sonra hızlı veya erken ölen* anababalarımız kolay uyuyan, yatağına (mezar) hızlı giren uysal çocuklara benzer. can çekişen*, uzun hastalıklarla cebelleşen* anababalarımız ise uyku zorluğu çeken, büyütmesi ve yönetmesi zor çocuklarımız sayılır. her ikisi de bizden, bizim. hatta belki bizim çocukluğumuz ile onların ölüm biçimleri benzeşebilir. her şekilde olumluya, uyar yoluna yorumlamak gerekir. çok erken ana/baba kayıpları ise, o kardeşlerimize bir erken başlangıç koşulu, el dağılımı oluyor. arayışları, denge bulmaları ona göre olacak. bazı izler, eserler, acılar taşıyacaklar ve acıyı bal eyleme görevleri olacak. muhtemelen.

    "can çekişen düşmanının yüzüne bakar insan, oysa kendi vurduğu yerden kaçırır gözlerini." elias canetti - die stimmen von marrakesch

    ibykus'un turnaları:
    "ölüm çığlığı, can çekişme sesleri;
    üzüntü veren kanat çırpınışalrı;
    ürperten inilti, korkutan çığlık
    bulunduğumuz yükseğe yansıyan!
    öldürülmüş hepsi de,
    kıpkızıl olmuş kanlarından göl." goethe - faust (çev. ismet zeki eyuboğlu)

    "sanki onu artık tutamıyorduk, her dakika bizden biraz daha uzaklaşıyordu. öyle iri damlalarla terliyordu ki sanki bütün yüzüyle ağlıyor sanırdınız. (...) envanter çıkarmaya çalışıyordu, vicdanında, zavallı adam... o yaşamını tamamlarken* insanlar acaba azıcık da olsa değişmişler miydi, olumlu yönde tabii, acaba istemeden de olsa onlara karşı haksızlık yaptığı olmuş muydu... (...) kaldı ki can çekişenlerin istekleri bitmez. can çekişmek yetmiyor. geberirken bir yandan da tadını çıkarmak isterler, yaşamın en alt kademesinde, damarlar üre dolmuşken bile, son hıçkırıklarla hala ille de doyuma ulaşmak gerek." louis-ferdinand celine - voyage au bout de la nuit

    (ilk giri tarihi: 24.1.2017)

    (bkz: sekerat-ı mevt)
    (bkz: agoni)
hesabın var mı? giriş yap