• michael moore'un 2 ocak 2010 tarihinde gösterime girmesi beklenen belgesel filmi.
  • filmekimi 2009 kapsamında türkçe altyazılı olarak gösterimi yapılacak yapımlardan biri. amerikan karşıtı bir görüş içerisinde olmaması dolayısıyla eleştirilen -ve eleştirdiğim- bir konumda olmasına rağmen, belgesel kurgulamasındaki tarzını çok sevdiğimden dolayı bu michael moore belgeselini merakla bekliyorum.

    http://www.iksv.org/…mi_2009.asp?day=2&fid=16&sid=6
  • michael mooure'un 2008'de patlak veren ekonomik krizin nereden geldigini son derece iyi gosteren ve aciklayan belgeseli.
  • kesinlikle hardcore sahneler içerecektir. aksi halde adı belgesel değil masal olurdu.
  • bu film, kapitalizm eleştirisi yapmanın her zaman için gerçek bir eleştiri yapmak anlamına gelmediğinin önemli bir örneği. koyunun olmadığı yerde keçiye abdurrahman çelebi derler diye bir söz var malum. o yüzden moore hala önemli... ancak bu öneminin sınırlılıklarını da bir yere not etmekte fayda var.

    sınırlılık derken şunu kastediyorum: kapitalizm, temelinde artı değer sömürüsünün yattığı kurumsallaşmış bir sistem ve bu sistem, içinde kurumsal/bireysel öznelerin hareket ettiği yapısal bir zemin üzerine kurulmuş bir durumda. yani kapitalist sistem basitleştirirsek özne ve yapının diyalektik-bütünsel birliğinden oluşur ve bu birliğin bütünlüğünü ıskalamak yanlış sonuçlara götürür.

    bu film ne yazık ki bu bütünlüğü ıskalamış durumda. öyle ki film bittiğinde gözünü para hırsı kaplamış kapitalistler ve bunların yardakçıları olan politikacılar olmasa kapitalizmden hiç de şikayetimiz olmayacağı sonucu çıkıyor. yani bu öznelerin üzerinde hareket ettiği yapısal zemin gözden kaçırılmış durumda. örneğin, filmin son bölümünde moore, zırhlı kamyoneti bankaların önüne dayayıp halkın parasını iade etmelerini istiyor: "bu paraları ait oldukları yere, federal reserve bank'a götüreceğim." böylece modern robin hood'umuz zenginden alıp yoksul'a vererek kapitalist eleştiriyi nihayete erdiriyor. ama zenginliği ve yoksulluğu yaratan koşulların ne olduğu, federal reserve bank'da somutlaşan devletin zenginlik ve yoksulluk bağlamındaki asli işlevine bırakın değinmeyi gündeme bile getirmiyor/getiremiyor.

    ha, bu eleştiriye "bilader amma pimpiriklisin, adam 127 dakikalık bir film kapsamında ancak bu kadarını yapabilmiş" karşı eleştirisi sunulabilir. ben de derim ki önemli olan ne yapıldığı ve yapılan şeyin süresi değil, yöntemidir. sağlam bir yöntem üzerine oturtulmamış bütün kapitalizm eleştirileri havanda su dövmekten öteye gitmez.
  • sadece sonuclar uzerinden giden belgesel

    --spoiler--

    evini ipotek ettirip kredi alan ve cilginca tuketen insanlara deginmezken odenmeyen kredi borclari sebebiyle evlere haciz koyan bankalari elestiren belgesel. tabi o 700 milyar dolar finansal kurumlar yerine kredi magdurlarina verilebilir miydi diye dusunmuyor degil insan

    --spoiler--
  • abd'de işe yeni başlayan bir pilot'un yıllık 18-20bin dolar maaş aldığını anlatıyor. kabaca ayda 2500 tl ediyor. çok az bir para bu. yüzünü göstermeyen bir pilot kredi kartına 10 bin dolar borcu olduğunu söylüyordu. çok acayip.
  • --- spoiler ---

    tamam doğru, kapitalizmi temelden eleştirmiyor gibi ama bi iki ufak detay var ki aslında moore'un bu yüzeysel eleştirisinden daha fazlasını içinde tuttuğunu, ama seyreden kitle özümseyebilsin diye ancak bu kadarını çıkarttığını söyleyebiliyorum. neler mi onlar,

    sosyalizmin öcü olarak sunulmasına esprili karşılık vermesi,
    senatodaki tek sosyalist adamı bulup onu konuşturması (ve üst ses olarak "hiç de fena gelmiyor kulağa, yapsak mı ne" demesi),
    gençlerde artık eskisi kadar sosyalizm karşıtlığı olmadığını söylemesi,
    çözüm yolunun işçilerin sisteme ayaklanması olduğunu vurgulaması (paso "ayaklanma" kelimesini kullanması),
    sürekli sosyalist bi sistemin halka sunacağı şeyleri savunması (bedava sağlık, bedava eğitim, iş hakkı, tatil hakkı vs),
    işçilerin bizzat sahip olduğu bi fabrikaya gidip orayı övmesi,

    ve ağız dolusu gülmemi sağlayan son ayrıntı.. belgesel bitiyor, yazılar çıkarken bi orkestra çalıyor, vokalist sinatra ekolünden şarkı söylüyor, o esnada eski başkanlardan zenginliğin paylaşılması gerektiği sözleri ekranda görünüyor, onlara dikkat ediyorum, ama sonra birden çalan şarkıya dikkatimi çeviriyorum.. (spoiler alert: eğer sürprizi kaçırmak istemiyorsanız paragrafı atlayın).. bi dakka lan.. bu.. bu.. enternasyonal lan.. bu marşın ingilizceye çevrilmiş ve orkestra tarafından çalınmış halini bitiş müziği olarak seçmiş. moore (bu topraklardan bakınca) ne kadar basit ve yüzeysel gelse bile aslında bi sosyalist damarı var yahu.. belgesellerinde amacı seyreden en alt seviyede insanları kazanmak. o yüzden geri tutuyor fikirlerini bence.

    yoksa bu belgeselde eleştirecek çok fazla şey var aslında doğru.. obama'nın bi kurtarıcı gibi gösterilmesi, din adamlarının da kapitalizme karşı olduklarını gözümüze sokması (millete şey demek istiyor işte, haklarınızı savunmak dinsizlik değil, bak kilise bile kapitalizme karşı) ve hala moore'un bi türlü eleştirisini yüzeyden daha derine indirmemesi.. onun belgesellerinde de hep en önemli şey seçimler, kimin başkan olduğu, hükümet vs.. oysa aklı başında her sosyalist bilir ki bunlar sadece tiyatrodur, ülkeyi yönetenler hükümetler değildir. ama hakkını yememek lazım, bence bu belgeselde buna dair vurgular (hafif de olsa) yapıldı.. misal, meclisi gösterip "bunlar değil ki ülkeyi yönetenler" diyebildi sonunda..

    ben sonraki belgeselini merakla bekliyorum. çünkü bugüne kadar hep bush eleştirisi üstüne kurmuştu, bu seferkinde "obama geldi, ayaklanmayı başlattık" anafikri vardı, şimdi obama o sağlık reformunu da kuşa çevirdikten sonra yeni belgeselinde obama da bi işe yaramıyormuş demesini bekliyorum.

    kapitalizmi elimine etmeli ve yerine yenisini getirmeliyiz. o yenisi de (işte burada ne diyecek diye bekledim) demokrasidir (eh bu da iyidir) ve sonra o şarkı başladı.. bence var moore'da bi temel. bi sonraki belgeselinde daha açıktan duyarız belki.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    kendi çalışanlarına hayat sigortası yapıp beneficiary olarak kendisini gösteren şirketlerin varlığından haberdar olmamı sağlamıştır. artık abd'de kapitalizmin ne boyutlara geldiğini göstermektedir bu olay. savaştan kar eden çok oldu ama cesetten kar etmeyi adam smith bile düşünemezdi herhalde.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap