*

  • büyük oranda "toplumsal cinsiyet ayrımcılığı"dır aslında. birçok toplumsal cinsiyet kalıbı bellemişizdir; bunları -çoğunlukla farkında olmadan- norm alıp bunlara uygunsuz bulduğumuz tutum ve davranışları (veya bu tutum ve davranışlar üzerinden, bunları örneklediğine vehmettiğimiz kişileri) kötülediğimizde yaptığımız şeydir.

    (toplumsal) cinsiyetçi beyan ve tavırlar, çoğunlukla, erkeklerin kadınlar üzerinde kurduğu (örtük veya açık) baskının bir aracı olarak iş görür. bazen de kadınların, baskıyı kendi kendilerine (ama bilinçsiz olarak) benimsemelerinin resmi olur.

    kadınların (toplumsal) cinsiyetçilik söylemine kaydıkları (baskı oluşturan söylemi kendi ağızlarından yeniden ürettikleri) durumlar büyük ölçüde, ne acıdır ki, tam da kendileri üzerinde baskı kuran erkeklikle-bağlantılı toplumsal duruma karşı çıkma gayesi içindeyken hedefin şaşırılmasından kaynaklıdır.

    nitekim feminizmin asıl meselesi toplumsal cinsiyet kalıplarının kendileri değil, bunları normlaştırıp olağanlaştıran ataerkil yapıdır. (ama elbette hiçbir yapı da görünümlerinden bağımsız değildir: feminizmin toplumsal cinsiyet kalıplarıyla uğraşması da bu bilince dayanır.) bu bakımdan --örneğin (bkz: erkekleri itici yapan detaylar/#17361568)'in yazarının düştüğü durumda olduğu gibi (*)-- erkekleri eleştirmek üzere yola çıkmışken, toplumsal cinsiyet kalıplarının verili hallerini eşelemeden oldukları gibi alıp buna dayalı kişisel kızgınlığı birebir yansıtmak, ancak günü kurtarmaya (kişisel olanın siyasallaşamamasına); eninde sonunda da yine kadının üzerindeki baskının evrim geçirip kendisini, oluşacak yeni toplumsal iklimlere uydurmasına yarar.

    *"sen erkek gibi davranıyor musun ki biz sana erkek muamelesi yapalım. [...] ayrıca erkeklik bu değildir sevgilini korumak, kollamaktır edebiyetıda yapmayın. onları bizde biliyoruz. "

    adeta "gel üzerimde baskı kur" diye bağıran, çok tehlikeli cümleler bunlar, çok. iki tarafı da ağlatır.
  • aslında kadınlara yapılan ayrımcılığı ifade eden, hem dolaylı * hem doğrudan * gerçekleştirirlebilen bir ayrımcılık türü. dünyanın hemen her yerinde mağduru değişmeyen taraftır *. bu yönüyle engelliliğe dayalı ayrımcılığa çok yakındır. daha çocukluk döneminde oluşan kalıp yargılar ile başlar. henüz ilk okul öğrencisiyizdir ve okul kitaplarındaki resimlerde, babanın elinde çanta ile işten geldiğini, annenin evde mutfak önlüğü ile babayı karşıladığını görürüz ya da tüm tamirci resimlerinde erkekler vardır. aslında bu durum cinsiyetle de pek alakalı değildir, kadın, toplumun kadına biçtiği roller yüzünden ayrımcılığa maruz kalıyordur. mesela kadınların gece işlerinde çalışmaması kadınların o işi beceremeyeceğinden değil ''kadının gece vakti ne işi var sokakta, kadın dediğin evde olur ve çoluk çocukla ilgilenir'' zihniyetinden kaynaklanır. toplumsal yapının oluşturduğu kalıp yargılar, önyargıya dönüşür ve erkek işi - kadın işi tanımlamalarını doğurur. bu nedenle cinsiyete dayalı ayrımcılık varlığını en çok iş yaşamında gösterir. patron ya bir kadın işçisine erkek işçisine gösterdiği davranış biçiminden daha negatif/pozitif davranıyordur ya da şeklen eşit görünen bir eylem kadın üzerinde daha olumlu/olumsuz bir etki yaratıyordur. henüz işe alım sürecinde bile kadının bilmem kaç sıfır yenik başlaması sonucuna bir de iş başvurularında ya da mülakatlarda kadını safdışı bırakmayı amaçlayan kriterlerin aranmasını eklersek durumun vahameti ortaya çıkar.

    daha teknik tanımla kadına karşı ayrım ; kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesi' ne göre kadınların medeni durumlarına bakılmaksızın ve kadın ile erkek eşitliğine dayalı olarak politik, ekonomik, sosyal, kültürel, medeni ve diğer alanlardaki insan hakları ve temel özgürlüklerinin tanınmasını, kullanılmasını ve bunlardan yararlanılmasını engelleyen veya ortadan kaldıran veya bunu amaçlayan ve cinsivete bağlı olarak yapılan herhangi bir ayrım, mahrumiyet veya kısıtlamadır.*
  • bu iğrenç tavra meşruiyet kazandırmak için kullanılan yaygın yöntemlerden biri ''kültürel görecilik'' argümanını öne sürmektir. yani ''bizim dinimiz, geleneklerimiz böyle saygı duymak zorundasınız bla bla bla'' gibi cümleler.

    lakin kültürel görecilik savunusunu kullananların görmezden geldiği şey, bu argümanın kullanılmasının ikincilleştirmeyi, ayrımcılığı ve kısıtlamayı ortadan kaldırmadığıdır. yani bir coğrafyanın cinsel ayrımcılığı içselleştirmiş olmasının eleştirilmesi ve düzeltilmeye çalışmasının önüne din veya gelenek koymak ancak bu tavrı sağlamlaştırmaya yarar.

    en azından ''akılcı düşünme'' iddiasındakilerin bu noktaya dikkat etmesi gerekir.
  • (bkz: mizojini)

    daha genis bir yorumla;

    (bkz: homofobi)
    (bkz: transfobi)
  • geleneklerimizde kesinlikle kadını ezmek ve hor görmek veya alçaltmak yoktur. yozlaşmaktan gelen birşey olsa gerek kadınlara köle muamalesi yurdumun her köşesinde mevcut. erkek dediğin kahve de oturur, kağıt oynar ha bu arada kahve televizyonunda erotik filmler yayınlanır, bu filmde oynayan kadınlara hayranlıkla bakılır bu arada zavallı anacuğazlar tarlada bağda bahçede otlakta ekmek derdindedir. bu geleneği geçtim insanlık dışıdır. bunun yanında dinde de kesinlikle yoktur bu muamele. sizin en hayırlınız eşine en güzel şekilde davranandır demiş peygamber daha nolsun. peygamber dediğin -inanmasanda inanlar göz önününde bulundurduğunda- elinde süpürge ev işlerine kadar herşeye koşsun sen kahvede otur sonra da dinden imandan bahset. gülerler belki ama genelde söverler..
  • son dönemlerde özellikle iş ilanlarında denk geldiğim ayrımcılık çeşidi. buradan yetkililere sesleniyorum. artık özellikle "bayan" ve ya "erkek" eleman aradıklarını belirtenlerin iyi niyetinden şüphe edeceğim.

    edit: ve duydum.
hesabın var mı? giriş yap