• 1913 madagaskar doğumlu, 1985 yılı nobel edebiyat ödülü sahibi fransız yazar...
  • kağıttan yapılmış tramvay sahibi yazar.

    yky'den çıkan kitabı okunmalı.
  • zamanla oynayan yazar. le tramwayda insanın bir anının, sıralamadaki bir noktadan daha fazlası olduğu, zamanın o kadar sıralı gitmediğini, mükemmel bir dil, değişik bir imla ve ilginç bir kurguyla gösteriyor.
  • 6 temmuz 2005 günü bu dünyadan göcmüstür.

    "ben, neredeyse bir öykü yaratacak kadar yeteneksizim"

    diyerek alcak gönüllülügü ile gönüllere taht kurmustur.
  • ortalama 3/4 sayfa süren cümlelerinde fiilleri genellikle "gérondif" halinde kullanarak ("yaparak-ederek" ile "yapilmasi-edilmesi" gibi bir türkçe karsiligi olabilir bu kipin) anlatiya hareket katmasi tarzinin en belirgin özelligidir. cümlelerinin can sikmayan, akici uzunlugu bir de. örnegin, claude simon, "sizi bilmem ama ben karar verdim su gibi duru olup hep akmaya, başka sular tanıyıp çoğalmaya dalgalanmaya taşmaya" derse, bu onun için, gerçekten kisa bir cümledir.
  • 1937'de istanbul'a gelmis, tozmus olan yazar.
  • tramvay'ının gidiş gelişleri, hastane odasından o gidiş gelişlere anlatıcının çizdiği rota (yalnızca şehrin sinema ve gazino uçlarıyla sınırlı kalmaz elbette) fazlaca proust'u andırıyorsa da (zamanın kronolojiyle ilgisi olmadığı bu yazı ortamında proust'un tarzının simonienne olması da mümkün), leziz çeviriyi önümüze koyan samih rifat'a güvenerek daha başka kitaplarının leziz çevirilerine de kavuşmak, ilk ve son kitabın günahının olmadığını bilecek kadar romandan keyif alanlar için (bunu derken tramvay'ın güzel bir kitap olmadığını söylüyor değilim. tramvay'ın denize yakın geçtiği bölgelerde rayların üzerine rüzgarın plajdan topladığı kumların biriktiğini, kum tanelerinin artık geçilmiş çocukluk parçaları olduğunu ve bunun raylarla hastaneye doğru gidişini, çocukluğun gün batımını aktarabilen fazla yazar yok ) bir dilek olarak kalsın burada. zamanın kronolojik çizgiselliğinde değil de yinelemenin mantıksal zamanında kaymalar ve yerine farklı biçimde geri dönmeler.. kısa tramvay'da bunun izleri varsa, uzun romanlarını okuyarak bay simon'un, yolları dolambaçlandırmanın verdiği keyfin artabilecek olma ihtimalinden neden mahrum kalalım ki? (yky'nın artık neden böylesi romanlar çevirmediğiyle kesişen bir soru bu; neden hala çeviriyi beklemek zorunda olacak kadar fransızca öğrenemediğimi de dışlamıyor tabi ki )

    http://www.theparisreview.org/…-no-128-claude-simon
  • 1913 - 2005 yılları arasında yaşamış fransız eleştirmen ve yazar.

    1967'nin prix medicis, 1985'in de nobel edebiyat ödülü sahibidir.
  • bir dönem kazım taşkent serisinden çıkan tramvay isimli romanı bir süredir sel yayınlarından çıkıyor -muş- ben de yeni öğrendim. bu kısacık roman çokça övülüyor, zaten türkçede de başka bir eseri yok, kendisi hakkında da neredeyse doğum ve ölüm tarihleri dışında bir türkçe bilgi yok gibi bir şey. epey ilgimi çekiyor bu adam.
  • tramvay’ı belki 10 sene önce okumuş ve çok etkilenmiştim. fakat flandra yolu beni çok yordu ve tamamlayamayacağım. sanırım yaşlanıyorum.

    simon bir söyleşisinde romanın yapısıyla ilgili şunları söylemiş:

    ...savaş sonrası bir gece içindeki birkaç saat boyunca hiç unutamadığım her şey georges'un belleğinde üst üste binmektedir: mayıs 1940 felaketi, bir süvari birliğinin başındaki komutanın ölümü, tutsaklık zamanı, onu tutsaklar kampına götüren tren, vs. bellekte her şey aynı düzlemde yer alır: karşılıklı konuşma, hissedilenler, görülenler, hepsi bir aradadırlar. yapmak istediğim şey, olayları bu şekilde görmeye uygun düşecek, gerçeklikte üst üste binen öğeleri birbiri ardından sunma imkanı verecek, tamamıyla duyumsal bir mimari keşfetmeyi sağlayacak bir yapı kurmak...
hesabın var mı? giriş yap