• pier paolo pasolini'nin cinsellik ve ask üstüne italyan halkıyla yaptığı sokak röportajlarından oluşan 1964 tarihli belgesel-film. italya'nın ilk cinema veritesi imiş, filmin bir yerlerinde geçiyor bu da. her kesimden halkla konuşulmuş, plajda geçen kısımlarlarda bir acun firarda ayarı yakalanmıyor değil. diyaloglar çok eğlenceli, zaman zaman da şaşırtıcı. şair giuseppe ungaretti'yi de birden görüverince filmin değeri daha çok artıyor gözünüzde, anlamsızca "aa ungaretti" diye bağırabiliyorsunuz gecenin bir yarısı kırk yıllık arkadaşınız ana haber bültenine çıkmış gibi.
  • ingilizceye love meetingsolarak çevirilmiş.
  • alberto moravia hem filmin danışmanlarından biri, hem de filmin içinde söyleşi yapılanlardan biri. hani iki erkek enetelektüel var, soldaki psikanalist galiba, sağdaki daha enli yüzlü olan alberto moravia. filmde ünlü kontenjanından ayrıca oriana fallaci de hem boy gösteriyor hem yorum yapıyor.
  • mubi vasıtasıyla, katalogdan kaldırılmasına bir gün kaldığı için bir bakayım dediğim belgesel-film. izlemeye başladıktan sonra yönetmene baktığımda aklıma gelen ilk şey salò o le 120 giornate di sodoma oldu tabii ki, çünkü yönetmenlik koltuğunda pier paolo pasolini oturuyor. kendisinin ne kadar yakışıklı olduğunu filmde görme şansı yakalıyoruz, kendisinin gençlik fotoğraflarına inanılmaz düştüm bu film sonrasında. ayrıca eşcinsel olduğu için nefret cinayetine kurban gitmiş ve tüm hayatı boyunca cinsel tabuların üzerine giden filmler çekmiş bir yönetmenin bu soruları açıkça sorabilmesi de insanı hiç şaşırtmıyor.

    filmde, kadın-erkek ilişkilerindeki hiyerarşiler, hak ve özgürlükler açısından yorumlanıyor ve insanların bu konu hakkında neler düşündükleri doğru sorular yardımıyla irdeleniyor. bu noktada kadınlar ve queer'lerin doğaları gereği ayrılamayacak ölçüde bir yoldaşlık içinde olduğunu söyleyebiliriz, zira pasolini de italyan toplumundaki kadın-erkek ilişkilerinde ne kadar adaletsiz bir kültürel anlayışın hakim olduğunu çok rahatlıkla tespit edip, soruları sorduğu kişilerde de bu düşüncenin kıvılcımını yaratabilmiş gibi duruyor.

    aslında film boyunca 1964 yılı italya'sının cinselliğe bakışı çeşitli anket sorularıyla izleyicilere sunulmuş. bu noktada şunu söylemekte fayda var, yıllar geçse de insanlığın yaşadığı döngüler, kuşak çatışmaları ve coğrafi kültür farklılıkları hiçbir zaman değişmiyor. 1964 yılındaki muhafazakar italyan da aynı şeyi söylüyor bugünkü yaşlılar ile aslında, "biz kadınlar ile konuşmazdık, el ele tutuşmazdık. şimdiki gençler çok ahlaksızlaştı, artık namusun hiç önemi kalmadı" minvalinde konuşuyorlar. bunlar söylendiği anda aklıma gelen ilk şey megan thee stallion ve cardi b klipleri oldu. acaba o zamanki bu yaşlıları günümüze getirip direkt olarak bu isimlerin kliplerini izletebilseydik yine "gençlerimiz artık çıplak geziyorlar" derler miydi? yani 1964 yılında genç nesil ne derece bir çıplaklık ya da cinsellik anlayışı sergilemiş de bu insanlar bu derecede bir tepki göstermişler? dolayısıyla yaşlı nesil eğer eğitim seviyesi yüksek değil ise hayatlarını idame ettirirken geleneklerine çok daha bağlı kalıyorlar ve tüm kararlarındaki temel itici güç bu oluyor. eminim röportajlarda genç olup yaşadıkları toplumun düzenini eleştiren kişilerin çok büyük kısmı da yaşlandıklarında, kendilerinden genç nesil için "ahlaksızlık ve yozlaşmışlık" ithamında bulunmuştur. bu açıdan bakıldığında bugünün progressive'leri, yarının conservative'leri oluyorlar gibi duruyor, umarım aynı yargıları ve gençlik eleştirisini biz de yaşlandığımızda yapmayız.

    bir de eşcinsellik ile insanların cevapları genellikle tiksinme ve acıma ekseninde olmuş. filmin gösteriminden tam 52 yıl sonra 2016 yılında civil union yasası 173-71 ile kabul edilmiş. aslında yarım asırlık süre boyunca insanların empati duygusu ve toplumun bunu dillendirebilme özgürlüğü, lgbtq+'ların görünürlüğünün de artması ile hızla değişmiş. bu nedenle aslında türkiye için bizler yaşarken bu günleri görmek hayal değil, zira bizim toplumumuzun 1964 italyası'ndan daha ileride olduğunu düşünüyorum bu konu özelinde.

    son olarak filmin ortasında, eşcinsellik ile ilgili soruların sorulduğu bölümde, pasolini'nin sorduğu soruları ilk cevaplayan kişi italyan şair giuseppe ungaretti oluyor. kendisinin sorulara cevabı gerçekten o kadar şiirsel ki, film boyunca cinsellik etrafında yapılan oldukça sert ya da tamamen esprili cevaplar sonrasında çok etkileyici bir ifade biçimine şahit oluyorsunuz.

    --- spoiler ---

    pasolini: ungaretti, in your view, is there such a thing as sexual normality or abnormality?

    ungaretti: look, every man is made differently. i am talking about his physical structure. every man is different. every man is also different on a spiritual level. therefore, all men are, in their on way, abnormal. all men are, in a way, in contrast with nature. and that is from the very first instant. the act of civilization, which is an act of human arrogance against nature, is an act against nature.

    pasolini: would i be too indiscrete if i asked you about the norm and transgression of the norm in your own personal experience?

    ungaretti: well, me, personally, what do you expect? me, personally, i am a man. i am a poet, thus i break all laws by writing poetry. now i am old, so the only laws i follow are those of old age which, unfortunately, are the laws of death.

    --- spoiler ---
  • mikrofonunu ve kamerasını kapıp, 64 italya'sının tabu olarak nitelendirdiği konular üzerinden halka çeşitli sorular soran pasolini'nin izlemesi keyifli belgeseli. sorular; cinsellik, lgbti, aşk, kadınların hak ve özgürlükleri ile ilgilidir ve alınan yanıtlar 60'lı yıllar göz önünde bulundurulduğunda pek de şaşırtıcı değildir. asıl şaşırtıcı olan pasolini'nin zamanının korkunç derecede ötesinde bir adam olmasıdır. bunu zaten bilen ben, bu belgesel ile birlikte daha da emin oldum.
hesabın var mı? giriş yap