3 entry daha
  • contaminate kelimesinin türkçe karşılığı kirletme. ama pollute ve taint de kirletmeye karşılık geliyor. peki bu üç kelime arasındaki farklar nelerdir? ya da, türkçeye çevirirken "kirletme" deyip geçmek kolay, ama ingilizce yazıyor ya da konuşuyor isek, hangi durumda hangi kelimeyi kullanmamız daha doğru olur?

    contaminate
    contaminate, temiz/pak olan bir şeye yabancı bir maddenin eklenmesi sonucunda gerçekleşen kirlenmeye atıfta bulunuyor. buradaki kirlenme, daha ziyade saflığın bulanması, azalması. misal, polis cinayet mahalinde delilleri toplamış, ama bu süreçte bazı amatörce hatalar yapmış, ve neticede cinayet silahı olduğu tahmin edilen bıçağın üzerine başka parmak izleri ve dna örnekleri karışmış. yani uncontaminated evidence olmuş contaminated evidence. yani ortada bir kirlenme var, ama bu kirlenme genel değil, özel bir tür kirlenme. ortama yeni bir madde geliyor, ve ana maddenin saflığını, temizliğini bulandırıyor.

    pollute
    pollute ise, temiz olan bir şeye bir kirleticinin karışması ve onu zararlı hale getirmesi ile ortaya çıkan bir kirlenme. toksik maddeler ile gerçekleşen kirlenmelerin çoğunda pollution kullanılması, bu anlam farkından ileri geliyor. mesela, havaya çok fazla karbondioksit, metan ve diğer zararlı gazlar salınması sonucunda ortaya çıkan kirlenmeden söz ediyorsak, air pollution demeliyiz.

    gri alan
    contaminate ile pollute kelimeleri arasındaki farkın grileştiği yerler de yok değil. bu gibi durumlarda da, ekseriyetle kirlenmenin şiddeti önemli. mesela suya kanalizasyon karışmış ve suyun temizliğini "bulandırmış", ama görünürde bir şey yok. kirlenme miktarı az olduğu için, suyun tadında ve kokusunda da bir farklılık gözlenmiyor. hatta bu sudan içen illa ki hasta olacak diye bir şey yok, ama suyun eskisi kadar saf olmadığı aşikar. dolayısıyla: contaminated water. ama diyelim ki, suya toksik madde karıştı ve su zehirlendi. mesela, denizler civa doldu, balıkların yenmesi sağlığa zararlı hale geldi. o zaman, polluted water.

    taint
    bir de taint var... taint, daha genel bir manaya sahip. "herhangi bir şeye, olumsuz görülen herhangi bir başka şeyin dahil olması" diyebiliriz. dolayısıyla, taint yukarıdaki iki kelimeden de daha geniş bir anlam ifade ediyor. hatta, yukarıdaki bütün örnekler taint kapsamı içine de giriyor. (yani yukarıdaki örneklerde contaminate ve pollute yerine taint kullanırsak yanlış konuşmuş olmayız, ama daha doğru konuşma fırsatını kaçırmış oluruz.)

    taint, eskiden havanın suyun kirlenmesi anlamında da kullanılırmış. tabii kirlenmeden kasıt, her türlü kirlenme. contaminate de olabilir, pollute da. acaba ne olmuş da bu genel mana üzerindeki ayrıştırmalarla lisan zenginleşmiş? bilginin artması yeni kelimeler mi ortaya çıkarmış, yoksa eğitimli elit kesim arasında zaten varolan kullanım zaman içinde halkın geneline mi yayılmış? (benim işim değil. etimologlara sormak lazım.)

    taint kelimesi, sosyal alandaki kirlilik/toksisite çerçevesinde kullanılmaya da müsait bir manaya sahip. hatırlayalım: "herhangi bir şeye, olumsuz görülen herhangi bir başka şeyin dahil olması." misal, bir ırkçı şöyle bir şey diyebilir: "do not marry that guy, he will taint your race!" yani ne olabilirmiş? çocuk yaptıkları vakit, "üstün ırk"ın genlerinin yanına, olumsuz addedilen bazı başka genler gelebilirmiş! ya da, bir skandal üzerine şöyle bir yorum işitebiliriz: "rape allegations tainted his reputation." yani, adamın başlangıçta düzgün bir namı var iken, sonradan bazı olumsuzluklar namını kirletmiş/lekelemiş. (tabii türkçede leke diyoruz, yoksa ingilizcede stain başka, taint başka.)

    lisanın kayganlığı
    bütün bunlar bir yana, şu noktayı gözden kaçırmamak gerekli: kelimeler arasındaki farkları bilmek, düzgün bir şekilde iletişim kurmak ve sağlıklı düşünebilmek için bir öngereklilik. ama bunu yaparken, kelimelerin kayganlığını, sürekli evrilmekte olduğunu ve manalar konusundaki son kararları çoğu zaman yaygın kullanımın verdiğini unutmamak gerekli. yani, kelimeler arasına keskin sınırlar çizmek her zaman kolay olmadığı gibi, böyle bir şey gerekli de değil.

    bu çerçevede, kelimelerin keşisim alanlarını, venn şeması örneği ile düşünmek iyi bir fikir olabilir. her kelime müstakil bir küme, ve bazı kümelerin başka kümelerle kesişimi var. alt kümeler, müstakil kümeler gibi örnekler de burada geçerli. ama hiçbir kümenin sınırları sabit değil. sınırlar sürekli daralıyor, genişliyor. bununla birlikte, farklı kelimeler arasındaki kesişim alanları artıyor, azalıyor, hatta ortadan kalkabiliyor.

    tema:
    (bkz: ingilizce /@derinsular)
hesabın var mı? giriş yap